Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Sel felâketi üzerine

Sel felâketi üzerine
 

alıntı


Doğa katledilmiş; kentler insan deposu haline dönüştürülmüş. Yedi tepeli İstanbul şehri yetmiş yedi tepeli köye dönüştürülmüş. Tohum ekilmiş gibi bina çıkmış; kuraklık diz boyu, sel adam boyu olmuş. Bilimin ve sanatın olmadığı, ilkelliğin derin karanlığına düşen toplum sel bataklığında debeleniyor ve çırpındıkça daha da batıyor.

Beş yüzyıl önce Mimar Sinan’ın yaptığı köprüler ayakta. Bu doğayla uyum içindeki tarihi sanat eseri köprüler, sayısız depremler geçirdi ve sel felaketlerine karşı durdu ve duracaktır da. Mimar Sinan köprüsünün ayakları, tek koldan gelen seli parçalayıp hızını kestikten sonra köprü gözlerine verir, suyun debisi düşer ve su dingin bir biçimde akmasını sürdürür.

Ama ‘’Benden sonrası tufan diyen’’ yağmacıların on yıl önce yaptıkları köprüler; sele güç verip suyun debisini daha da artırarak önüne geleni yok etti.

Demek ki, Mimar Sinan döneminde aklın, bilimin ve sanatın egemenliği vardı. Bugün yeni bir şey üretilemiyorsa, bari Mimar Sinan’ın eserlerini kopya etmeyi becerelim. Bu yapıları, yaptıran erkin ve yapan mimarın; hemen yanı başında duran, o dünyanın en saygın mimarı Sinan’ın eserini görmemesi tuhaf? Görmüyorlarsa bu mimarlık sanatına, Mimar başı Sinan’a hakaret ve de insanlığa ihanettir.

Sel ve felaketini yorumlayanlar da çok ilginç, selde yağmacılar varmış, vay utanmazlar, herkes can havliyle kurtulmaya çalışırken, birileri de yağma yapıyormuş. Bu, işin magazin boyutu. İyi bir yurttaş eğitimi almış olsa, sosyal ve ekonomik yönüyle gelişmiş bir insan bunu yapar mı? Böyle başa böyle tıraş. Ne ekildi ki ne biçilsin. Yağmacılık. Asıl sorgulanması gereken sistemin kendisidir. Asıl utanç büyük yağmacılarındır.

Ne var bunda, bu doğal son. Manzara kötüyse, kime kötü. Kentin konumlanması; binlerce yıllık geleneksel mimariye göre mi planlanmış ya da çağdaş teknik mimariyi bilen kent planlayıcı, doğa bilimci, jeolog vb.nin görüşleri alınarak mı kurulmuş. Bu kentin dağı taşı köyün uyanık tacirleri tarafından yağmalanmış, yapılmış, satılmış. Onayı verenlerin de onlardan pek bir farkı yok. İçlerinde sanattan bilimden haberi olan kaç kişi var? Mimar Sinan’ı bilen kaç kişi var? diye sorsanız. Bilirler mi acaba. Tarih sürecinin akışı içinde gelişen ve oluşan bir köyden, bir mega kent oluşturanların kültür düzeyleri sorgulanmadan hiçbir şey yapılamaz. Her yeri betonla doldurmalarının bedeli ödeniyor. İşte hazin son bu!

Bu hazin durumu bir kez daha, Mimar Sinan’a ışık tutan bilim adamlarından biri olan İbni Sina’nın sözüyle özetleyelim: ‘’Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.’’

11 Eylül 2009
Canip DOĞUTÜRK

 
Toplam blog
: 18
: 1578
Kayıt tarihi
: 16.07.09
 
 

Eğitimci, Yazar ..