Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '10

 
Kategori
Halkla İlişkiler
 

Sel gider, kum kalır...

Sel gider, kum kalır...
 

Kısa zamanda Bartın'lıların gönlünü fetheden Vali İsa Küçük, en küçük ilimiz Bartın'da çok seviliyor


Öyle portreler, öyle çerçeveler, öyle 'İz' bırakan olaylar vardır ki, tadından yenmez. Anıldıkça, yayıldıkça nesilden nesile geçen olaylar dizisi, söylemlerle dile 'Pelesenk' olur. Kuşaktan kuşaklara geçer. Nesilleşirler. Şimdi, birisi diğerine soruyor: 'Adın ne? ' Diğeri: 'Terzi Memet' der. 'Ne iş yaparsın? '. Nihayet diğeri: 'Demin ikisini birlikte söyledim ya!' diye cevap verir. Bizim milletin Sağ duyusu kuvvetlidir. AB bile ‘Manevi değerlerimizi’ koparmağa çalışılıyor. Daha köreltmek için harekete geçmediler.

Bir memleketin, bir mahalli yörenin, o çevrenin kendine özgü hasletleri arasında bir 'Bağ' birliği vardır. Bunu, yedi düvel bir araya gelse, yıkamazlar. 'Navaron’un topları bile. Yıllar yılı aynı çerçevelerini korurlar. O örfler, o gelenekler. Ve onun salçası, biberi olan “Lakapları' da. Tazeliklerini, zindeliklerini günümüze kadar sürdürenler” de vardır.

'Lâkaplar' önemlidir . Adlar, san'lar, yakıştırmalar her yörede apayrıdır. Her biri o yöreden renk almıştır. Ses almıştır. Biçimlere girmiştir.. Motiflenmiştir. Meselâ: 'Hacıların Davud'u. "Gevreklerin Rauf"u dendiğinde, isimlerin başına muhakkak 'Lâkap' gelecektir. Tek başına bu isimler, bir mâna ifade etmez. Her yerlerde Davut var. Yakup var. Ama sorulur: 'Hangi davut? '. 'Hangi Rauf? '. Şöyle sorarlar bunu: 'Siz, kimlerden siyiz? '

Takma adlar, ailenin geldiği yeri, soyunu, sopunu gösterir. Aileler o isimle çağrılır, anılır, hatırlanır. Sıfatlar, isimler, iç içedirler. 'Pamukçu'ların Rıdvan'ı. Tek Damarların Ziya'sı. Temizler'in Şeref'i. Gevrek'lerin Raufu. Esmerlerin Mustabey'i ve yanında da: 'Kestaneci Memiş, Tabutçu İbram, Çık cık Hasan. Kahveci Asım ve Kara Şaban' gibi. Dünyanın neresinde bir 'Bartın'lı' görseniz, tanışırken muhakkak sorar: 'Kimlerden siyiz? '

Bir kasabada. 'Deli İbrahim' diye birisi mi var? Çok mu yardım alıyor? Alır elbet. O, ''Kasabanın delisi"dir. Tek adamdır. Kendisine, derin hoşgörü ile bakılır, Eeee, biri bunu duyar. O'nun yerini almak için soyunur. Kalkar gelir civar yerlerden aynı yere. Maksat, 'Bedava'cılıktır. 'Aynı yerde iki deli olmaz!' derler. Ve devamla: 'Bizim Deli İbram, banknot kabul etmez. Tırtıllı kuruş ister. Sense banknotları havada kapıyorsun. Sen bizim Deli İbrahim olamazsın' derler. Öbürüne de, gitmek düşer. Öyle ya! Herkesin deli'si kendisine

Bir de bu kentin bir idarecisi vardır. Hiç unutulmayacak olan. 'Bartın', Türkiye’nin en küçük ili. Valisi’nin adı da “Küçük”… İsa Küçük, en kral Valisidir Türkiye’nin. Bartınlıların şansıdır bu. En büyük lâflar burada üretilir. "Olmak veya olmamak'' Önemli olan budur. İktidarın yarattığı idari sıkıntılardan sıkıntı duyarak Bartın’dan alınan ve Ankara’da “Kızağa” alınmaya lâyık görülen aynı Vali, açtığı davayla aynı yere bir daha dönerek “kızağa lâyık” olmadığını ispat etmiştir. Sel gider, kum kalır. Vali hep yerinde kalır!

Yaptığı işi bilen bir kimse, vali olsun veya olmasın. Etiket mühim değil. Bu dünyada etiket geçici. Manasızdır. Ama, insan olmanın, haysiyetine ve vakarına sahipse, “çalınmak istenen kara” lar geriye döner! Karşı tarafın yüzüne bulaşır. İşte Vali Küçük, soyadının karşılığı olarak da “Büyük” insandır. Devamlı nabız tutar. Yabancı misafirlerin folklor havasına uyarak giysilerine bürünüp resim çektirir, mahallenin mısır soyulması işine karı koca katılarak, yerde onlarla birlikte diz çökerek mısır soyar, türkülere iştirak eder, “imece” nin kutsiyetine, işlerlik kazandırır. O, bize göre, büyük bir insandır, bize göre de “Kral validir” Daha, yüzünü dahi görmediğimiz halde.

Bu son tanımlama, halkın diline göredir. Orada dostlarımız var. Buralardan sorup soruşturuyor, ve haberler alırken, şahıslara duyulan hissiyatları da bir kenara not ediyorum. Bir memleketin “eşraf” dediğimiz önde gelen insanlarının süzgecinden geçerek edindiğim izlenimdir bunlar.. Sizlere de bu bildiğiniz hissiyatları aktararak tekrarlıyorum. Elçiye zeval olmaz!

İşte. Zaman geçecek. Sel gidecek, kum kalacak. Bartınlılar, kıymet bilirler. Kendisini sarıp sarmalayan idarecileri unutmazlar. Ve onlara o çok sevdikleri “ lakapları” ile anmak isterler icabında. Söz de buradan açıldı işte. Valimizin muhakkak bir adı olacaktır ilerilerde. Bu, şimdiden bilinip de söylenemez tabi. Belki Bartın’a yerleşecek.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..