Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '11

 
Kategori
Deneme
 

Selam

Selam
 

Çamyuvadan sevgiler


Sevgili blog da yazılanları okumaktan, pek yazmaya fırsatım olmamaya başladı galiba. Yaşım icabı mı bilemiyorum üstümde hafif bir tembellikte var. Fazla oksijen, alabildiğince sakinlik huzur, yılların yazma yorgunluğu, yeni bir ben çıkarmaya başladı bende. Gazete okuyup, biraz da televizyon seyretmesem başka bir ülkeye geldim zannedeceğim neredeyse. 

Ama zannedemiyorum. Gazeteyi elime alıyorum kabus başlıyor. Hele televizyon... kavgalar, siyaset, birde dizi seyredersem... Ne kadar damardan kahredici şarkı varsa aklıma geliyor birden. (Kara bahtım, kör talihim taşa bassam buz olurdan başlıyor, bilmem ki bu dünyaya ben niye geldimde bitap düşüyorum.) Şöyle hayallere dalıp aşktan, sevgiden şiirler yazayım, hayatın bir de o tarafı var diye heveslenirken, içimde bir tuhaflık. Habire şiir okuyan büyük siyasetçiler aklıma geliveriyor. Minareler süngümüz olacak mısralarıyla hayallerim uçup gidiyor. Heykeller üstüme yıkılıyor. Farkında olmadan resimlerimi siliyorum tükrük izi var mı diye... Yargı eğitim, işsizlik maaşlar, hapiste yatanlar, çıkarılanlar, zamların güzelliğinde düşen enflasyon... O bunu dedi, şu şunu söyledi ay of... Beynim cızırtı yapmaya başladı. Hemen bu istasyondan çıkmalıyım.
Ama çıkamadım. Türkiye'mdeki ihmaller, insan kıymetinin olmaması yine yüreğimizi dağlayan bir felakete dönüştü... Ankara'da insanlarımız öldü ve suçu top gibi birbirine atan yetkililerin arasında her zamanki gibi vay gidene, vay kalıpta yananlara oldu. Yahu yeter artık kendimi bildim bileli aynı şeylerden bıktım, bıktık yönetenler bıkamadı bir türlü. 

Neyse... Çamyuva'ya geleli iki ayı geçti. Sevdiklerim olmasa İstanbul'u özlediğim yok şimdilik.
Doğayla başbaşa olmak ayrı bir keyif. Müzik ve sanatla burada da buluştum dostlar sayesinde. Hareket istersem Antalya'ya gitmek Kadıköy'den karşıya geçmekten daha kolay. 

Bu arada eyvah, eyvah filmine gittim. Eylenceli ve güzel geldi bana. Oyuncularda çok iyiydi. Ama Demet Akbağ'ın yeri ayrı. Sinemayı çok seviyorum. Bir iki saat içinde biten bir seyirliğin arkasındaki beyinleri seviyorum. Bir sanayide olsa yüzlerce insanın emeğini seviyorum. Konusu, oyuncuları, kostümüyle ışığıyla müziğiyle birilerinin yaratıcılığının birleşimi hoşuma gidiyor. Hele film bir de güzel olursa... 

Sevgili baterist Metin, blogda bu yılda nobel ödülü seçimini başlattı. Bir kişiye oy verilecek.
Ama ben bir kişiyi yazamadım. Özürde diledim kendisinden. Benim burada tanıdığım ve gerçekten sevdiğim öyle dostlarım var ki. Sevmeyi bırakın bilgilendiğim ve keşke bütün Türkiye kendilerinden faydalansa dediğim kalpler, beyinler. Seçileni şimdiden kutlarım... Ama ben birincilerimin hiç birini ikinciliğe koyamam. Çünkü gerçekten her biri kendi dalında, bir kıymet. Hele yalancı şöhretlerin kol gezdiği bir Türkiye'de... Sevgili Metin böyle keyifli organizasyonlar yaptığın için seni kutluyorum. Milliyet bloğuda bunun için seviyorum. Çoğunu bire bir tanımaktan mutlu olduğum o insanlar içinde eskisi kadar yazmasam da temelli gidemiyorum. 

Sevgili Yurdağül Alkan Antalya'lı dostları biraraya getirdi. Dostlar arasında vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Sevgili Fatma İyibilgin hemen oradan canlı yayın yaptı hepimizle.
Sohbet şarkılar , havanın biraz serinliğine rağmen sıcacık duygularla ayrıldık birbirimizden. İnşallah bir mani olmazsa gelecek ay beraberiz yine. Sevgili Nihat Yıldız'ın bloğunda önerdiği gibi yeni buluşmalarda konulara da değiniriz.
Allah nasip ederse gelecek sefer İzmir'ede gideceğim. Mesut hocam toplantıyı çok güzel bir blogla anlatmış. Evet sevgilerle ve içimizdeki çocuğu öldürmeden beraber olmak ve samimiyet. Yarın var olmadığımızı bilmediğimiz bir dünyada kalan tek şey, sevgiler, yaşanmış anılardan kalan güzel zamanlar, dostluklar.
Antalya'da bir kaç gündür enfes bir hava var. Mehtap incecik, hilaldan büyümeye dönüyor. Beynimden, düşünceler, kalbimde sevgiler birbiriyle yarışta. Ben kendi dünyamda nelerle mutlu olunuru öğrenebilsem de, dışarıda ki dünyanın acımasızlığı bitmiyor. Bende içimde hala saf kalabilmiş küçük çocuğun uflarını okşuyorum bıkmadan. (Mesut hocamın yüreği çınlasın.) Babaannem küçükken ''biri beni üzerse elini kalbinin üzerine koy derdi... Ve dilini dişinle ısır. Uzaklaş. Ellerini okşamak, kollarını da yalnızca kucaklamak için kullan'' derdi ya.!!! 

Şimdilik hoşçakalın. Çok sevdiğim bir dostumun şiirideki gibi; 

Şu gönül bahçesine gelen dosta merhaba 

Bir sözüyle hasreti silen dosta merhaba 

Onca derdin içinde kendi derdin unutup,  

Yürekten sevmesini bilen dosta merhaba... 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 613
Kayıt tarihi
: 15.01.08
 
 

Öğretmen olan anne ve babam. Ankara'da geçen cocukluk ve gençlik yıllarım. Evimize sık,sık gelen bab..