Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '10

 
Kategori
Kültürler
 

Selo

Selo
 

Bir güzel insan

Bir garip Roman

Bir ‘ Issız adam ‘

Selo…

Asıl adı Selim. Antalyalı, daha doğrusu Kaleiçili olup da onu tanımayan yoktur. ‘ Selim ‘ derseniz ‘ Hangi Selim? ‘ diyebilirler size. Ama ‘ Selo ‘ derseniz hemen anlarlar kimi sorduğunuzu.

Hadrianus Kapısı’ndan, Akdeniz’in huzur mavisinin bekçiliğini yaparmışçasına falezlerin ucunda duran Hıdırlık Kulesi’ ne doğru giden yolda, portakal çiçeği ve tarih koklayarak yürüyebilirsiniz. Bu yol Kaleiçi‘nin sağa sola kıvrılmadan denize ulaşabileceğiniz tek yoludur. Hıdırlık Kulesi’ne kadar, sağlı sollu dizilmiş sokaklar görürsünüz. Kuleye en yakın olan sokaklarda Romanlar’ın yaşadığı evler vardır. Şimdilerde sayıları çok azaldı. Birer birer terkediyor Romanlar evlerini. Turizmin belki de en kötü etkisi bu oldu Kaleiçi’nde. Romanlar Kaleiçi’nin en güzel renkleriydi çünkü. Özellikle Selo. Selo da o sokaklardan birinde yaşıyor hâlâ.

Fotoğrafa dikkatle bakın. Hiçbir detay eksik değil Selo’nun kıyafetinde. Kar beyazı gömlek, kravatla takım yelek, yakasındaki çiçek ve cebindeki mendil…

Selo her zaman, her zaman böyle giyinir. Yaka bağır açık gezen, özensiz kılıklarıyla, kimi zaman da kot pantolonlarıyla dolaşan pek çok insanın durup düşünmesi gerekir Selo’yu görünce.Nedenine gelince;

Selo 1 yaşındaki bir çocuk kadar bile konuşamaz. Okuması, yazması yoktur. Birkaç yıldır ailesi de yok. Zor anlaşılır bir ifadeyle ‘ Baba öldü ‘ diyebilmişti yalnız kaldığını anlatabilmek için.

Camilere gider, nalınları toplar, tahta raflara dizer, sağı solu temizler. Bir cenaze görünce koşa koşa gider, saf tutar. Hüzün kaplar yüzünü, üzüldüğünü hep aynı cümleyle anlatır ‘ Baba öldü ‘. Benim de babam öldü demek ister teselli edercesine.

Ne yer, ne içer, bu giysileri nereden bulur, kimler verir, bilinmez. Sorsanız da anlatamaz ki zaten. Bu ay hem eşim, hem de oğlum görmüş Selo’yu, çarşıda dolaşırken. Eşim gördüğünde metal düğmeli bir kaptan ceketi varmış üstünde. Oğlum gördüğünde ise, altın renkli bir takım elbise

Sürekli gülümser Selo. Hep gülümsesin bence de. Onu ne zaman o şık giysiler içinde görsem, özsaygının ne olduğunu düşünürüm. Kendisine saygısı var Selo’nun. Oğlum onu gördüğünde telefon açmıştı bana. Selo gene çok şık giyinmiş demişti neşeyle. ‘ Yakasında çiçek var mıydı? ‘ dedim, ‘ Olmaz mı? ‘ dedi oğlum. Özsaygı buydu işte…

Not: Bu yazıyı Haziran 2009'da yazmıştım. Dün gene gördüm Selo'yu. Üzerinde gene kar beyazı gömleği ve siyah papyonu vardı. Yazımda nedense söz etmeyi unuttuğum bir şeyi de ekleyeyim; Selo, resmî bayramlarda beyaz takım elbise giyer ve yakasına kırmızı karanfil takar, bayrağımızın renklerine uymak için...

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..