Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '09

 
Kategori
Futbol
 

Semih Şentürk

Semih Şentürk
 

Semih Şentürk üzerine bir kaç istatistik bilgi vererek başlayacağım.

Semih, Fenerbahçe'ye 1998 yılında transfer olmuş, 2001 yılından itibaren A takım forması giymeye başlamış; o yıl 3 gol atmıştır. Bir sene kiralık gittiği İzmirspor'da oynadığı 12 maçta 7 gol atma başarısı göstermiş. 2002 yılından itibaren tekrar giydiği Fenerbahçe forması ile ki bunun önemli bölümünü maçın son bölümünde oyuna girerek tam 68 gol atma başarısı göstermiştir.

Semih, çeşitli yaş gruplarında milli forma altında oynadığı 94 maçta 48 gol atma başarısı göstermiştir. Yani çıktığı her iki maçtan birinde gol atmıştır.

Semih aynı zamanda Şampiyonlar Ligi’nde bir maçta dört gol atma başarısı gösteren tek Türk futbolcu olma özelliği de var. Semih bu başarıyı 2005 yılında Denizlispor maçında da tekrarlamıştır.

2008 Avrupa Şampiyonası'nda, İsviçre, Hırvatistan ve Alnanya maçlarında attığı goller milli takımı finalin kenarından döndürmüştür.

Geçen seneyi de Türkiye’de gol kralı olarak kapatmıştır.

Semih Şentürk için kuşkusuz yazılacak çok şey var. Bunlar benim internetten ulaşabildiğim çok kolay bilgiler. Bu detayların her birinin aslında insanların hatıralarında çok taze olduğunu biliyoruz.

Alex, bundan üç sene önce Türkiye'nin en iyi forvetinin Semih olduğunu, Semihle çok iyi anlaştığını açıkladığında herkes birbirine bakıp tebessüm etmişti.

"Nasıl yani?"

Çünkü Semih A takım kadrosunun nöbetçi, ikinci golcüsüydü. Maçlara 70. dakikadan sonra teknik direktör artık yapacak başka bir şeyi kalmadığında çıkar, golünü atar, takımını kurtarır, ertesi hafta yine aynı yerine otururdu. Geçen sene bir maçta gol attıktan sonra Zico'nun yanından geçip, kulübeye oturduğu o esprisi gözlerimizin önündedir.

2008 Avrupa Şampiyonasında herkes Arda derken, daha ilk maç sonrasında Arda iyi de Semih'i unutacak mıyız? sorusunu sormuştum. Semih bizi yanıltmadı.

Semih geçen sene gol krallığına giderken bir taraftan da Fenerbahçe'nin en kritik dönemeçlerindeki gollerine de imza attı. Alex ile mükemmel uyumunu geçen hafta oynanan Gaziantepspor maçında da gördük.

Semih belki yedek kalmanın yarattığı psikoloji ile fazla mütevazı bir futbolcu. Egoist değil. Örneğin Alex Kezman'a pas atarken onunla birlikte koşu yapmıyordu. Çünkü o topun geri gelmeyeceğini, Kezman tarafından ezileceğini biliyordu.

Kezman'dan sonra gelen Güiza tam olarak Kezman gibi egoist olmasa da Alex ile çok ciddi bir senkronizasyon eksikliği yaşıyor. Oysa Semih oyuna girdikten sonra eğer Alex sahadaysa Fenerbahçe başka top oynamaya başlıyor.

Bu sene Güiza'nın transferine gerek var mıydı, 15 milyon Euro'nun harcanması zaruri miydi bilmiyorum. Bütün Fenerbahçe camiasının güvenini kazanmış bunu da basamakları teker teker çıkarak yapmış bir Semih varken yapmak gerçekten çok düşündürücü.

Takımın başına getirilen Aragones bütün Türkiye'nin gözlerinin içine bakarak hemşericilik yapıyor ve Semih'i kenarda tutuyor. Semih öylesine profesyonel bir futbolcu ki kenarda kan ter içinde kalana kadar ısınıyor. Belki bu hazırlığı onun maça girer girmez gol atmasını sağlıyor. Semih'in bu görünmeyen, dikkat çekmeyen profesyonelliğinin altını çiziyoruz.



Aragones, Fenerbahçe'nin yedek kulübesini tüketmiştir. Yetenekleri ne olursa olsun kenarda bekleyen futbolcularına karşı bu despotik tutumu bir çok futbolcuyu küstürmüştür. Spor özgüvenle yapılır. Bir insanın özgüvenini yok edip, sonra en kritik maçta onu kurtarıcı diye kurtların önüne sürüp "alın size futbolcunuz" derseniz bu samimi olmaz.

Hadi maça neden Semih'le başlamadığını geçtik, Bursaspor maçının ilk yarısı 3-0 olduktan sonra Güiza'nın sahada ne işi vardı? Güiza attığı golden sonra yaptığı ok işareti onun ne ile avunduğunu bize göstermektedir. Sistem hikaye; esas mesele mücadele

Kezman'a, Güiza'ya gösterilen sabrın yarısı Semih'e bağışlanmış olsa Semih iki sene önce İtalya ya da İngiltere yolunu tutardı.

Geçtiğimiz senelerde, Fenerbahçe taraftarının Alex'i yuhalamasından sonra "ben, Alex'in yerinde olsam Fenerbahçe'nin ezeli rakibine gider imza atardım." demiştim. Ama o gün başkan ayağa kalkıp bütün Fenerbahçe traftarına karşı futbolcusunu alkışlamış onun gönlünü almıştır. Başkanlık budur. O gün Aziz Yıldırım'ın başkanlığını alkışlamıştım ben de.

Bugün Semih'e teknik direktör yapılan despotluk da bundan daha az bir şey değildir.

Aynı başkanın çıkıp Alex'e nasıl sahip çıktı ve Fenerbahçe taraftarına direndiyse; açıkçası ne kadar Fenerbahçeli olduğu şüpheli teknik direktörüne karşı Semih'i kollamasını, arka çıkmasını bekliyoruz.

Yoksa şu büyük umutlarla alınan genç futbolcular teker teker eriyip gidecek ve gerçekten yazık olacak.

Uzay Gökerman

Kaynak: Vikipedi

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..