Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Sempozyumun gereksizleri!

Cumartesi günü Bingöl Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Cumhuriyet Döneminde Bingöl’ başlıklı sempozyuma katıldım.

Sempozyumun konusu ‘Cumhuriyet Döneminde Bingöl’ olunca, acaba ‘Cumhuriyet döneminde Bingöl’de bizim bilmediğimiz neler yaşanmış’ diye merak ederek…

Prof. Dr. Sayın İbrahim Çapak’ın yaptığı açılış konuşması iyiydi.

Daha önce sık sık gündeme getirdiğimiz tarihi mekanların yok olduğunu, bu mekanların ve Bingöl’e ait el sanatlarının korunması için bir şehir müzesinin kurulması gerektiğini anlatıyordu. Bu konular gündeme gelince doğrusu biraz heyecanlandım, içimden de ‘bu yöneticilerle zor’ diyordum.

Sıra tebliğlerin sunumuna geldiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadım.

Sempozyumda sunulan tebliğlerde, Cumhuriyet Dönemi Bingöl konusuyla hiç alakası olmayan sunumlar vardı.

Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın ‘Yeni Türkiye Yeni Kimlik’,

Prof. Dr. Yılmaz Bingöl’ün ‘Çözüm Süreci ve Yeni Türkiye: Ulus-Devletten Vatandaş-Devlete’,

Zeynep Bayramoğlu’nun, Gezi Parkı olaylarını anlattığı ‘Son Dönem Sokak Hareketleri ve Medya Değerlendirmesi’,

Halime Kökçe’nin ‘Ak Parti ve Demokratik Açılım Süreci’,

Prof. Dr. Abdullah Bayram’ın ‘Yüksek Öğretimde Kalite Sorununa Bakış’ sunumları kesinlikle gereksizdi.

Gereksizdi, çünkü bu sunumların yeri burası değildi.

Gereksizdi, çünkü beklentilere cevap vermiyordu.

Bir sempozyum yaparsınız ve adını da ‘Yeni Türkiye’ sempozyumu koyar bu sunumlarınızı orada sunarsınız, buna eyvallah.

Bingöl’ün tanıtımı çerçevesinde yapılan bir sempozyumda, genel konularla halkın karşısına çıkmak, meşguliyetten başka bir şey değildir.

Konular önemli olabilir ancak yeri orası değildi.

Böyle bir günde; 1968 yılından beridir kalkınmada öncelikli iller arasında olan ancak kalkınamayan Bingöl’ün neden kalkınamadığını irdelemek, Bingöl’ün kalkınamamasının sebeplerini ortaya koymak ve çözüm önerileri sunmak bu profesörlerin işi olmalıydı.

Bingöl’ün, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda neler yaşadı, sonrasında ne tür gelişmelerin olduğunu ortaya koymak bu profesörlerin işi olmalıydı.

Yine bu sempozyumda Bingöl’ün tarihi ve kültürel kimliğinin ön plana çıkması gerekirdi. Kültürünün yaşatılması konusunda nelerin yapılması gerektiği tartışılabilirdi.

Bu konuda Prof. Dr. Sayın İbrahim Çapak’ın hakkını yememek lazım.

Yazımın başında da bahsettim, sempozyumun açılış konuşmasında dikkat çektiği konular önemliydi.

Biraz ayrıntısına girmek istiyorum.

Bingöl’ün tarihi mekanlarının yok olmasından bahsedip, serzenişini dile getirdi.

Bazılarının asıllarına uygun yeniden inşa edilebileceği söyledi.

Bingöl’ün el sanatlarının ve tarihinin korunması için bir şehir müzesinin kurulması gerektiğini söyledi. Bingöl’ün varolan el sanatlarının ve yok olanlarında maketlerinin yapılarak burada sergilenmesi gerektiğini belirtti.

Bunlar çok makul ve yerinde olan taleplerdi.

Bingöl’de bir şehir müzesinin kurulmasının gerekliliğini bizlerde defalarca gündeme getirdik. Bingöl Haber12 Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sayın Yunus Boztimur, konuyu bir toplantıda bizzat dönemin Valisi Mustafa Hakan Güvençer’e aktarırken, müzenin gerekliliği yerel basında da defalarca haberleştirildi.

Ama yetkililer, bu konuya hep duyarsız kaldı.

Bingöl’deki tarihi mekanların açığa çıkarılması için yapılan talepler karşılıksız kalıyor.

Bu tür toplantılarda methiyeler dizen ilin yetkilileri, başta bakan, milletvekili olmak üzere, söz konusu icraat olunca ortada yoklar.

Mesela;

Muş’un Varto İlçesi’nde bulunan Tepeköy Höyüğü'nde 1965 yılında kazı çalışmaları başlatılmış. 1966 yılında Varto'da meydana gelen deprem nedeniyle kazı çalışmaları durdurulan höyükte bu yıl yeniden çalışmalara başlandı.

Bingöl’de de, bölgenin en büyük höyüğü var. Konu defalarca gündeme getirilmesine rağmen yetkililer kulak asmadı.

Bingöl-Genç karayolu Samantepe Höyüğü, yaklaşık 350x200 metrelik boyutları ve 20 metreyi bulan yüksekliğiyle, bugüne kadar Elazığ-Bingöl yöresinde tespit edilmiş olan en büyük yerleşme yeri durumundadır.

Bu bilgiyi, 1986-1987 yıllarında bölgede yüzey araştırması yapan Prof. Dr. Veli Sevin veriyor. Prof. Dr. Veli Sevin tarafından tespit edilen höyükte 2012 yılında incelemelerde bulunan Arkeolog İzzet Esen de, höyüğün bugüne kadar bölgede tespit edilen en büyük höyük olduğunu ve burada mutlaka kazı çalışmalarının başlatılarak, araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Höyüğün tespit edilmesinin üzerinden yaklaşık 27 yıl geçmesine rağmen, Bingöl’ün tarihine ışık tutabilecek bu yapıda çalışma yapılmamış.

Bingöl’e bir şehir müzesinin kurulmasının gerekliliğini bir kez daha belirtiyor ve yetkililerin bu taleplere karşılık vermelerini umut ediyorum.

Sonuç olarak;

Profesör kimliği taşıyan kişilerin toplumun önüne daha ciddi bir şekilde çıkmaları gerekiyor. ‘Falan yerde bir sempozyum varmış, ben de katılıp, konu ile alakası olmasa da bir tebliğ sunayım’ mantığıyla yaklaşmak, hem profesör kimliğine, hem de yöre halkına ve o ile saygısızlıktır.

Umarım bundan sonraki süreçlerde, profesörlerimiz daha ciddi bir şekilde hareket edecek, sunumlarının yerini ve zamanını iyi belirleyeceklerdir.

Yetkililerimizin de ilin faydasına olabilecek konularda, öneri kimden gelirse gelsin dikkate almaları ve yerine getirmeleri konusunda çaba göstermeleri yararlı olacaktır.

 
Toplam blog
: 42
: 273
Kayıt tarihi
: 05.08.09
 
 

15.02.1981 tarihinde Bingöl Merkez'e bağlı Emtağ Köyü'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bingöl'de..