Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

TÜKETİCİ KÖŞESİNDE "SEMRA ABLANIZ"

http://blog.milliyet.com.tr/semra_sahin

06 Eylül '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Semra Şahin, Diyor ki; “Gaydırı Gubbak Yazılar” Yazmakta Yarar Var"

Semra Şahin, Diyor ki; “Gaydırı Gubbak Yazılar” Yazmakta Yarar Var"
 

Semra Şahin “Blogda sansür yoktur, Gaydırı Gubbak” yazılar vardır… Dedi.. (World Pres)


Rahmetli “Özay Gönlüm” ile anımsadığımız. “ Gaydırı Gubbak” durumlarımız…

Semra Şahin, bu..

Aynanın karşısına geçmeyi sever.

Neskafesini mutlaka sert ve sütlü içer.

Bitter çikolatayı çok sever ama, Antep fıstıklıya da hayır demez…

Kahkahaları meşhurdur.

Hahhhhh,

Hahhhhhhhhhhhh.

Haaaaaaaaaaaa…..

Yazılarında, evinde, okulda derslerinde, dostlarıyla bir araya geldikçe yaşamı kahkahadır…

Sansüre karşıdır.

Mansürü desteklemez.

Oyalamaz, oyalanmaz,

Çabuk ve pratiktir.

Ağır işlerde çalışır ama kolaylaştırır.

Ne diyor Hadis-i Şerif;

“Birbirinizin işlerini zora sokmayınız kolaylaştırınız…!”

Softa değildir, sofradadır.

Usta değil ama, Ustabaşıdır.

YAYINLAR, GAZETELER,

Ankara'da Rüzgarlı Sokak, İstanbul'da Babıali....

Lale Devrinde sanki…

İnternet, faks vs. yok ki..

Gece yaz daktilo ile, götür ertesi gün Yazı İşleri Müdürünün koy önüne..

Şimdi öyle mi...

İnternet; faksında papucunu, attı çoktan damın arkasındaki,

Kör Bahçeye...

HAYDİ TARTIŞALIM İSTERSENİZ BLOG YAZARLARI OLARAK, " KÖR BAHÇEYİ "

En güzel "Kör Bahçe" yazısı yazan arkadaşlarımla, "Vuslat Doğan Sabancı " kardeşimize kahve içmeye gideceğiz.

Randevu almak ve yol masrafları benden...

Blog bir yayın mecrası ise, sansür olamaz diyemezsiniz..

Blog bir yayın mecrası değilse sansür yok(h)tur

Hangi blogda sansür olmaz…?

Sözümüz meclisten dışarıda…

Gece yarısı yayına geçen, kırmızı noktalılarda…

Adult diye girişleri olan falan filan yerlerde…

Var mı itirazınız.

Ellerinizi göreyim.

Öyle değil mi...

Yazımlar, konular cidden sıkıcı ise "yassa(h)k" layıcı konuma geçiyorlar diye de hayıflanıyorsanız.

Size güzel bir “HAYFA TURU” öneriyorum.

Örneğin başladınız yazmaya.

Konular ardı sıra birbirlerini kovalıyor.

Eyfel Kulesi'ni anlatacaksınız…

Anlattınız ama okuyucu için oldukça yavan…

Üzerine şöyle mis gibi bir tereyağı gezdirmek gerekmez mi..?

Eiffel Kulesi'nin tepesinden başladınız anlatmaya, indiniz ayak bacak kısmına…

İşte en vurucu an geldi….

Ayak bacak mevzuunu öyle bir sonlandıracaksınız ki,

Üstelik sansür ve yassa(h)klar olmadan.

Getirip "Paris Hilton" un bacaklarında düğümleyeceksiniz…!.

O ZAMAN SANSÜR YO(H)KTUR...

Rütüket,

Nedir bu Rütüket..?

Ayasofya’nın kubbe kısmından sizi dikizleyen gizli göz anlamındadır.

Uydurulma Tarihi: 22.08.1999

Uyduran Kişi: Semra Şahin…

Rütüket gözlemekte.

Sanki karanlıkta iz sürer gibi.

Sanki millerce uzaklardan gözünüze mil çeker gibi…

Rütüket;

Eğer yazınızı ret edecek bir kulp bulamazlar ise, sizi yıldırmaya uğraşıp, Ayasofya’ya pasaportsuz girişinizi önleyecek en yetkili mercii…

Bir kolye aldım, Salı Pazarından…

Nezaket…!

Savaş yada deprem hali değil ama, kırmızı alarm durumu verilmiştir.

Aşk olsun vallahi…

Hahhhhhhh.

Hahhhh...

Sansür Başka Bir Şey, Yazar olmak başka şey…

Elma dersem çıkmak,

Armut dersem gizlenmek,

Şeftali dersem, Bursa’yı anımsamak…

Ne güzel şey…

Gubbak, gubbak…

Gaydırı gaydırı…

GAYDIRI GUBBAK….

Oyun havalarını beklemeksizin tencerenin kapağından çıkan sese “Roman” kardeşlerimiz nasıl oynuyor ise;

Oynayacaksın, oynatacaksın,

Hacivat ile Karagözü…

Bilmeliyiz ki bunlar birer.

GÖLGE OYUNU…

Sahi referandumda, “EVET” e mi, yoksa “HAYIR” a mı vereceksin oyunu.

UNUTMA ERGENEKON’DAN YOLA ÇIKMIŞ ASİL SOYUNU...!

Portakal C vitamini deposu, ister ye, ister sık iç suyunu…

Ama sakın ha sakın, karanlıkta yürürken dikkati bırakma elden.

AYASOFYA’NIN TEPESİNDE GÖZLEM EVİ…

Rütüket….

Ey Türk Titre ve dön kendine..!

Aslını ve neslini kükret..!

VELA HAVLE - VELA KUVVET

Sahi sizde var mı..?

Vuvuzela…!

Karısı diyor ki;

Biliyor musun Necati,

Ben hergün bulmacasını çözüyorum.

Ama, ilgiyle okuyorum Haydar Dümen’i

NECO, YAaaaa…;

Hadi benim gazeteyi alda gel bakkaldan, biter az sonra….

Hahhhhhhhhhhhh.

Hahhhhhhhhh.

Ha…………

Araştırmalarım ve Ayasofya’nın tepesindeki gözlem evinden yansıyan verilere göre;

Rütüket’ten öğrendiklerimle yani…

Haydar Dümen Hocanın, tüm yazılarını kendisinin mi yazdığını sanıp zevkle okuyorsunuz…

Yanıldınız Vallahi…

Haydar Hocamın, eşinin yönetiminde, en az kırk sekiz maaşlı personeli varmış…

Tamama yakını da bayanmış bunların.

“Sansür Başka Bir Şey, Blog Yazarını Oynamak Başka İki Şey “

Derken biz, uzaydan sanki Yer’dekilere…

Mesela, Farz-ı Misalen, Örneğin;

Ben de orada yazıyorum farz edin.

Sünnetleri sonra icra ederiz bil-kerim.

Önce atmalıyım şöyle usturupuyla…

Afili bir kahkaha…

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

Kırmızı giyinirim daima,

Ruj yeşil, tıpkı rahmetli "Aysel Gürel" im gibi.

Ah o İstanbul, ah o "Ulus Pazarı"

Rahmetliyle gezerken bazen kaçardım yanından, “Vallahi”

Diyelim ki karşıdan aniden, “Aykut Işıklar” geliyor.

N'APIYORSUNUZ, MERHABA KIZLAR BİZE DİYOR..

Kol kolayız ya, Rahmetli Aysel’in vereceği cevap kesinlikle şöyle;

"Semra'ya renk renk don seçmeye geldik"

Allah oralarda da seni şenlendirsin.

Beni de sakın özlemeyesin…!

Halbuki kendisi alacak donları…

Kafasına bere diye giyecek kimini,

Kimini mıçına….

İşte o kaçış anlarımdır onlar...

Yoksa sıkıdan kaçmam...

Gevşekten kaçarım ama...

Kırmızı etin pahalı ve insan sağlığına yararları kadar zararları da var olduğu otoriteler tarafından bildirildiği bu süreçte, iki kilo pirzolayı beleşe getiririm.

Kasapların nasıl pirzola yaptığını bilirsiniz. Kütüğün üzerinde…

İşte bende aynen öyle…

Sonra şöyle hava almak için çıkarım İstinye'ye, Tarabya'ya...

Denize bakarım.

Suya bakarım...

Ateş yakarım suyun üzerinde...

YILMAM, YILMAZ BİR SAVAŞÇI OLARAK KALEMİMİ DE, ASLA SATMAM

Doğru yayıncılığın, gazeteciliğin değil mi etik değeri bu..?

Örnek: Nazım Hikmet, Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Necip Fazıl Kısakürek, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, A.Taner Kışlalı, Yılmaz Özdil….

Sayın sayabildiğiniz kadar….

BİRDE BEN TABİİ Kİ..

Rahmetli Annem derdi ki;

“Kasaba mihnet edeceğine, baldırından bir çingi et kes daha iyi…”

Millet ahtan ohtan hoşlanıyor...

Gelen geçeni öpüyor, yahu sen kimsin demiyor...

Ayşe aradı az önce, “Dubai’ye Kocişe” gidiyor…

Şarlatanlık olmuş diz üstü, beş yüz cigabayt belleği de, dolmuş sanki.

Bu sinek sokmasından sonra doktorum dedi ki;

"Semra Hanım, artık sizde bulaşıcı bir virüs var, bu enfeksiyonu bir başkasına bulaştırdığınızda sürekli o da kaşınacaktır"

En çok da nere biliyor musunuz..?

Avret yerleri...

Vallahi, editör, meditör, blog, flog, arka bahçe, ters köşe, Eyfel Kulesi, Rütüket ve panzehiri anlamam...

Kaşımayınız beni..!

Koyarım zarfa birkaç çingi…

Açıp okumak için sizler,

Enfeksiyonuma bulaşırsınız, hepiniz, birer birer…

SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA MI BULUNUR..?

İşlerimizi sağlıklı bir şekilde yapalım…

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

Etrafımıza bilgi ve neş'e saçalım...

Vallahi şu hemcinsim, Ayşe Arman’ı köşesindeki yazılarını da zevkle takip ediyorum.

Ne anlayışlı kocası ve Yazı İşleri Müdürü var.

Sansür yok…

Mansur el Sabah hiç yok…

Eeeeeee.

Hürriyet işte….

Resmen yatak odası dahil her türlü gizemini okuyucusu ile paylaşıyor…

O halde bende,

Tüketici köşesinde Semra Ablanız olarak;

Bir kadın yazan olarak (Centilmen editör arkadaşlarımızın, biz hanımlara daha nazik ve toleranslı olması gerekliliğine dair nezaketlerine her daim mazhar olmamız hasebiyle)

YAZ KIZIM “HASİBE” SONUCU MEVZUU BAHİSLE

Sizlerin bana ilettiğiniz her doğruluğu kanıtlanmış, mağduriyetinizi “Tüketici Hakem Heyeti Kararları” ile somutlaşmış ispatlanmış yakınmalarınızı bu köşede yayınlamak sorumluluğu taşımaktayım.

AYVA ÇİÇEK AÇMIŞ YAZ MI GELECEK

Şu anda radyomda çalıyor, ama bugün Ağustos’un son günleri yani biten yaz, gelen sonbahar…

Aziz mübarek günlerde sizlerin kul hakkının üzerimde kalmaması için de var gücümle çabalamaktayım….

Bugünlerde e-postama gelen maillerinizin çoğunda,

“Dişi Sineğe Tecavüze Kalkan Öküz, Erkek Sinek Tarafından Sokularak Nasıl Öldürüldü”

Yazımı, ne zaman okuma şansınız olacağını, soruyorsunuz.

SEVGİLİ DOSTLARIM BENİ ŞIMARTIYORSUNUZ

Sevinçten atıyorum bu kahkahamı…

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

İnşallah yukarıdaki yazdıklarım sonrasında güze çıkarız ve sizlere o mevzuu da yazarak sözümde durmuş olurum.

SÖZÜMDE DURAMAZ İSEM, SORUMLUSU BEN DEĞİLİM.

Evet haydi şu an beni Edebiyat-Kompozisyon Öğretmeni olarak dersinizde farz ediniz…

Çocuklar konumuz; "Kör Bahçe"miz...

Bu hususta en az bir parşömen kompozisyon yazacak ve ders zili çaldığında bana teslim edeceksiniz. (e-postama gönderebilirsiniz)

Rütüket durumları unutmayın…!

BALTAYI TAŞA SAKIN VURMAYIN..!

Benden anımsatması…

Gizli göz…

Yalanım varsa "Semra Şahin" değil, "Semra Keleynak" olayım….

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

Haydi birbirinize bakmak yok, başlayın…!

DEĞERLİ OKURLAR ŞİMDİ BUNDAN ÖNCEKİ İKİBİNİNCİ YAZIM YAYINA GİRDİKTEN SONRA BU İKİBİNBİRİNCİ YAZIMI OKUMUŞ OLACAKSINIZ VARSAYIMI İLE,

Ben yazmaya devam ediyorum ve sizlere, bugünlerde müzik kanallarında çokça çalınmakta olan bir türküden söz etmek istiyorum.

Bu türküyü, birçoğunuz değerli kardeşimiz, “Orhan Hakalmaz”dan beğenerek, dinliyorsunuz.

TRT Türk Halk Müziği, sanatçılarımızdan, “Makbule Kaya”, kardeşimizden de dinlemenizi tavsiye ederim. Çok yakışıyor bu türkümüz kendilerine. Yöresel ağzı çok iyi kullanıyor.

Bu türkünün TRT repertuarına girmesinde rahmetli, “Özay Gönlüm” üstadımızın emekleri var. Allah mekanını ışıklandırsın.

Bu türkü nereden aklıma geldi.

Vallahi ekmeğe gönderip eline beş lira verdiğim ve geri gelmeyen yaramaz çocuklar yüzünden…

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

“Eften Püften” yazılarımın yanında, “Gaydırı Gubbak Yazılar” da yazmak ne güzel…

Ne güzel görmek ayı…

Ne güzel görmek güneşi…

Dinlemek üstüne dondurmam kaymak gibisinden, “Ebru Gündeş’i….

Gaydırı Gubbak yazılardaki amacımız kimseyi kırmak ve üzmek değil aksine, birtakım toplumsal gerçekleri dışlayanları, toplumsal olgulardan dışlananları, dışında kalmayı yeğleyip el ense, şiş göbek gamsızlıktan ahkam kesenleri “tii” ye alarak birbirimizi düşündürmek ve bizleri de eğlendirirken memleket gerçeklerini de fark ettirmek…

Nasıl düşünmüşüm ama…

Vallahi öğrencilerim arasında da yıllardır hep bu yaramaz çocukları çok sevmişimdir.

Oltasını atıp ta balık bekleyen bir balıkçının koca bir levreği yakaladığı sevince bürünüveririm birden, o çocuklar sayesinde.

Çocuklar diyorum çünkü bir çoğunuzdan yaşça büyük olduğum kesin.

Birde serde eğitimcilik de olunca, söylem “cuk” yerine oturuyor.

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

Size de tavsiye ederim. Gün içerisinde laf olsun diye, hatta beceremiyorsanız aynanın karşısına geçerek üç beş kahkahayı mutlaka atın.

Düşman çatlatın..!

SAHTE DOSTLARI ÇATIR ÇATIR ÇATLATIN…!

Hah hah… Haaaaaaaaaaaa….

Neyse efendim uzun lafın kısası önce yazı dizimizin “Gaydırı Gubbak” olmasının sebebini size anlatayım...

Malum rahmetli Ozay Gönlüm Hocamızın, bir türküsünden çıktık yola…

Türkünün TRT de yayınlanması için “Baldırı Çıplak” yerine, hocamız “Gaydırı Gubbak”la değiştirmiş, sözleri...

ÖNCE GAYDIRI GUBBAK NEDİR ONU BİR İZAH EDELİM

“Gubbak” türküde kalça manasında kullanılmış ki anlaşılsın diye, birde “Gaydırı” ilave edilmiş.

Gubbak gaydırılması, kalçaların bir aşağı bir yukarı kayaraktan
yürüme şekline denilmiş yani.

Gaydırı Gubbak..!

Gubbak ın yuvarlak olduğu anlamını bilirsiniz.

Sakın yanlış anlaşılmasın bir kadının kalçalarını sallayarak yürüyüşü asla ayıp bir şey değil ki, mankenlerimiz özellikle podyumlarda kalça hareketlerine dikkat çekmiyorlar mı..?

TABİÎ Kİ HER ŞEYİN DE KURALINA GÖRE OYNANMASI GEREKİR

Öyle bir o yana bir bu yana ben buradan geçiyorum görün gibilerinden kıvırtmaktan da söz etmiyorum.

Bizim vermek istediğimiz mesajda;

Asıl konunun anlamı, memlekette suratı ve ağzı bir kadın kalçası kadar değerli olmayan kişilerin, hatta siyasilerin, liboşların, emperyalistlerin hatta ve hatta hurafecilerin sıfatına ve konuşmalarına ekledikleri yalan dolan cahil dalkavukluk sözlerine yazılarına değinir olacağımızdır.

Biz “Gaydırı Gubbak” yazılar olarak başladık, bilakis kendimiz o gaydırı gubbak sıfatına bürünüp gölge altından fısıldayacağız.

Savulun “Battal Gazi” gelmiyor…

“Gaydırı Gubbak Yazılarım” geliyor…

Gelip gelmemesi, blogda yapacağımız doğumlara bağlı…

Sezeryanla da olabilir…

Ama mutlaka doğum sağlıklı ve süresinde olmalıdır.

Yoksa bebek anne karnında ölür…

BUNUN SORUMLULARI DA BEN DEĞİLİM “RÜTÜKET” TİR

Bu güzel türkünün sözlerinin kaynak kişisi; Denizlili, "Hüseyin Aytekin" olup, TRT Repertuarına kazandıran ve türküyü kamuoyuna sevdiren de, Rahmetli Türk halk Müziği duayeni "Özay Gönlüm’dür.

Bir kez daha mekanlarının ışıklanması dileklerimi iletiyorum…

TÜRKÜNÜN SÖZLERİNİ SİZLERE AKTARIYORUM.

Cemile'min Gezdiği Dağlar Meşeli

Türkünün yöresi: Denizli

Kaynak Kişisi…: Hüseyin Aktekin

Düzenleyen…..: Özay Gönlüm

Cemile'min Gezdiği,

Dağlar meşeli imanım,
Haydi üç gün oldu Cemile’m,

Ben bu derde düşeli.
Gaydırı gubbak Cemile'm,
Nasıl nasıl edelim,

Biz bu İşe
Nikahımızı kıysın,
Ünnen gelin,

Hoca Memiş'e.


Cemile gız,

Ne gezersin hayatta,
Basma da fistan,

Parlak da potin ayakta.
Gaydırı gubbak Cemile'm,
Nasıl nasıl edelim,

Biz bu işe,
Nikahımızı kıysın,
Ünnen gelin,

Hoca Memiş'e.


Cemile'nin fistanı,

Saman sarısı imanım,
Haydi gören sancak,

Cemile'm gızı memur garısı.
Gaydırı gubbak Cemile'm,
Nasıl nasıl edelim,

Biz bu işe
Nikahımızı kıysın,
Ünnen gelin,

Hoca Memiş'e.

YİNE TEKRAR EDİYORUM

TRT Türk Halk Müziği, sanatçılarımızdan, “Makbule Kaya”, kardeşimizden de dinlemenizi tavsiye ederim. Çok yakışıyor bu türkümüz kendilerine. Yöresel ağzı çok iyi kullanıyor.

Kimilerinin zirvelerde “Suşi” yedikleri, kimilerinin de çöplerden otlatıldıkları bir “Türkiye” mi, Atatürk’ten sonra bu şekilde reva görenleri, ALLAH’a, havale ederek,

“Üç Köfte Beş Kuruşa Satılan Yerleri Bilenler, Bilmeyenlere Söylesin, Kimse İftarda Aç Kalmasın..!”

Bildiğiniz üzere su rotasında akar gider.

Önüne bent yaparsanız birikir.

Zil çaldı arkadaşlar, kızım “Züleyha” topla kağıtları numara sırasıyla…

<ı>SÖZÜN ÖZÜNDEKİ GÜNÜN SÖZÜ:

<ı>“Antrenmanların her dakikasından nefret ediyordum. Fakat kendi kendime ‘VAZGEÇME’ dedim. ‘ŞİMDİ SIKINTI ÇEK’ ve hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa.” Muhammed Ali

Saygılarımızla.

TÜKETİCİ KÖŞESİNDE

“SEMRA ABLANIZ”

E-BİLGİ İÇİN: bizebilgi@hotmail.com

 
Toplam blog
: 75
: 3116
Kayıt tarihi
: 28.08.09
 
 

Tüketicileri bilinçlendirmek, haklarımızın aranmasına çözümler üretmek üzere faaliyette bulunanları ..