Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '14

 
Kategori
Öykü
 

Şems ve Masal Kızı

Şems ve Masal Kızı
 

Masal kızıydım; gördüğüm rüyanın etkisiyle aniden uyandım;yüreğim sıkışmış bir halde; gördüğüm Şems. Güneşin aydınlığı kadar net şu an tam orada evet karşımda duruyordu. Şems! seni ne çok aradım bir bilsen; yüreğime doğru yaptığım yolculukların her anının eksik kaldığını bilerek beni tamamlamanı bekledim. Mevlana’ya dost olmuş gerçek aşkı bilmiş ve ruhunu güven duygusuna teslim etmiş sen, iyi ki geldin. Gözlerim Şems’in gözlerine takıldı; beni gör der gibi  mahsumiyet içinde ve  de bilinmez bir duyguyla baktım. Şems’in duruşundaki asilikten anlıyordum cesurdu; cesaretini nereden alıyordu acaba? Ben-masal kızı- hangi durakta yitirdim cesaretimi oysa asiydim bir zamanlar. Ruhum yorgundu; yeni bir mevsimde açan çiçek olmak mümkün müdür acaba.. Gözlerim kapalı teslim olmayı istiyordum. Beynimden geçen benzer ve hızlı düşünceler ağırlaştırırken bedenimi; Şems elini uzattı, o an gökyüzünün mavisini değil güneşin yüzümü aydınlatan ışığı, gözlerimi kamaştırdı. Şems'ten gelen ışık ve rüzgarla olduğum yere çakıldım adeta ;vücudum titriyor ve o anın büyüsüyle ellerimi ona doğru uzattım. Tuttu ellerimden; tedirgindim. Bilinmezin dünyasında merak ettiğim bir yolculuğa başlıyordum. Yaprak gibiydim; Şems’e tutundum o an. Şems: masal kızım gücünün ve güçsüzlüğünün farkında olmalısın. Aşk ne kadar güçlü bir duyguysa o anda ki irade zayıftır. Aşka teslimiyetin karşısında çaresizlik vardır. Çaresizliğini bilmeyen aşkı nasıl anlasın. Acıyan kalbindir dünyayı görmene sebep.. Şems’e tutunduğum o an özlemini duyduğum babam oluyordu.. Babamın yüzündeki çizgileri, bakışını özledim bunu düşündükçe Şems’e daha sıkı sarılmaya başladım. Hayatım ve babamdı beni ben yapan... Şems beni babama götürmelisin onunla tekrar konuşmalıyım; geçmişin izlerini babamla silebilirim anlıyor musun? İşte o an esen rüzgar; rüzgarın oluşturduğu toz bulutları fırtınaya dönüşmüştü. Yokluğa yaptığım yolculuğun o anında kendimi başka bir diyarda bulmuştum; yorgundum. Dinen fırtınanın ardından duyduğum sesiyle oturduğum yerde gözlerimi açtım ve o an babamı gördüm. Heybetli bir çınar ağacının gölgesinde ağaca yaslanmış ve gözlerini yummuş bir şarkı mırıldanıyordu. Küçük kızım, kara kızım hoş geldin. Cennet kalbinin dünyası; sen dünyama hoş geldin diyordu. İnanamıyordum evet tam karşımda; toparlanmaya çalışıp babama doğru yürümeye başladım. Karşısında diz çöktüm. Babam seni ne çok özledim bak şimdi yanındayım; seninle konuşmaya, özlemini duyduğum kucağında nefes almaya geldim. Kara kızın sana geldi; anlat bana sebeplerimi anlat. Geçmişin tuzaklarını anlamamda yardım et bana. Babam her zaman ki damarlı kırışık ellerini heyecanla bana doğru uzattı; titredim o an fakat hiç tereddütsüz ellerimi uzattım. Ellerim ellerinde... Güzel kızım, çiçeğim geçmişin buruk tadı var biliyorum. Mükemmel veya doğru diye bir şey yok. Hayat bir bütün bende ki sen ne kadar güzel ve yalınsan benim karmaşık olmam normal değil mi? Şunu bil kara kızım; seni çok sevdim. Sadece sevdiğimi bilerek anla hayatını. Hayatı da zorlukları ile sevmelisin. Neden sonuç ilişkisine girmeden kabul et bunu. Kelimeler eksik, tam olan babam ve bendim. Sarıldım ve öptüm...

Yüz yıllık yalnızlık değil huzur vardı o anda. Sonra güneş dağların ardında batmaya başlarken,babamın kucağında uykuya yeniden daldım. Şems yüzümü gülümseten güzel adam derken, yatağımda aniden uyanmış ve gördüğüm rüyanın etkisiyle titremiştim. Rüyalarım, hayallerim ve ben. İşte hayat…                   

 
Toplam blog
: 42
: 263
Kayıt tarihi
: 29.09.14
 
 

Eczacılık mesleğimin yanında Edebiyatın da olmasını istedim çünkü çok sevdim. Yazma eylemi; hayalle..