Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Semt Pazarları

Semt Pazarları
 

internethaber.com


Hiç semt pazarlarına gider misiniz? Ben genelde gitmeye çalışırım. O rengarenk sebzeler, meyveler, mallarını satmak uğruna sesini duyurmak için ‘Gel abla, en tazesi, en çıtırı bende gel, kaçırma üzülürsün gel!!’ şeklinde bağırışıp duran satıcılar... Hele baharda mis gibi kokan nane, çilek, kekik kokuları.... Çıtır çıtır marullar, salatalıklar, yeşilin çeşitli tonlarında taze soğan, taze sarımsak, maydanoz, dereotu... Her derde deva enginar, masum duruşuna aldanıp dokunanları yakan ısırgan otu.... Dizi dizi kurulu tezgahlar, ipleri, direkleri hiç umulmayan  bir adımda karşımıza çıkıveren, ancak dalgın değil isek düşmekten kurtulabileceğimiz koca koca şemsiyeler.... Diğer yandan, tam tezgahın birine konsantre olup, bir şeyler seçerken omzuna tıklayan ‘ Abla limonlarım çok sulu, hepsi sana 2,5 liraya olur’ diyen ve pazar adabı gereğince yaptığın pazarlığın kıvamını bozan mobil limoncu çocuk. Hepsi semt pazarlarının rengidir aslında.

Yavaş yavaş adımlar ilerledikçe, sebze meyvelerden sonra giyecekler, hatta bilimum ünlü markaların sahtelerinin havada uçuştuğunu görebiliriz. İç çamaşırlar bölümünde ise, bir erkek satıcının üstünde bir kadın sütyeni, pantolonunun üstünden geçirdiği bir bayan kilodu eşliğinde de ‘Victoria’s Secret’ın iç çamaşırları bunlar gel bayan geeeelllll’  şeklinde bir taraflarda boğazını parçaladığına mutlaka şahit olmuşuzdur. Eğer gerçekten bir şeyler almak için yola çıkmışsak, bu aşamalara kadar çoktan tanıdık bir hamal çocuk elinde arabası ile bizi bulmuş olmalı. Bundan sonraki aşama, hamal çocuk, arabası ve bizzat kendimiz şeklinde olacaktır. Alışverişimiz bazen hoşumuza giden bir tezgahtan bir şeyler alarak, bazen de hamal çocuğun, ‘Abla bu tezgah sahibinin malları çok iyidir, buradan al’ şeklindeki müdahaleleri eşliğinde devam eder. Yok eğer aklımızda netleşen bir alışveriş listemiz bulunmuyorsa, bakınarak ilerlemeye devam edebiliriz, ama bizi bu aşamada yavaş yavaş daha çok algılamaya başladığımız, gözleme, börek, çörek gibi kokular zorlar ki, bu da pazarın başka bir reyonunu oluşturur. Hatta bu konuda ben semt pazarımızı diğer örneklerine göre kendini aşmış olarak görmekteyim. Şöyle ki; Bir gün rutin pazar alışverişlerimden biri sırasında, koca koca zeytinyağlı yaprak dolması ve değişik versiyonlarının olduğu dev tencerelerden birinin başında, uzun bir baş aşçı şapkası ve bembeyaz kılığıyla eski Türk filmlerinden fırlamış gibi bir aşçıbaşı gördüm. Tezgahın başında, ‘Çırağan’ın Aşçısı burada’ yazıyor ve altında ‘ Dilberdudağı,, cevizli 40 kat ince yapraklı Osmanlı Baklavası, pazı dolması .....’ gibi çeşitlerle devam ediyordu. Ben inanamadım. Birkaç haftasonra, bir Pazar günü evde uzuun uzun gazete ve eklerini okurken, ‘Pazarda Çırağan’ın Aşçısı tezgah açtı’ şeklinde bir başlıkla karşılaştım.  

Bu aşamayı da geçtikten sonra, ‘Pazarda ne gerek var.’ Dedirten, en azından benim bunu dediğim, Deniz ürünleri bölümü eksik olmaz. Soğukta neyse de, özellikle sıcaklığın arttığı bahar ve yaz aylarında burnumuzu o mis gibi kokuların arasında, gereksizce rahatsız eden, açıkta kalmış balık kokusu hiç çekilmez. Balıkların görüntüsü de pek iç açıcı değildir aslında. Bayık bayık, donmuş gözlerle, ıslatıldıkları için pırıl pırıl parlayıp dururlar alıcı bulana kadar. Aslında onlar bile modernleşmiş bizim pazarda, önlüklü satıcılar, elleri eldivenli kesim yapanlar, arkada bulunan kocaman vitrinli buzlukları... Tıpkı peynir, zeytin gibi ürünleri satan tezgahlar gibi. Bazen gerçekten şaşırıyorum, bunca şeyi hangi saatte başlayıp kuruyorlar ve sabaha hazır hale getiriyorlar diye.

Tabi Pazar olayını tamamlamak için Buldan bezleri, çeşit çeşit renkte ve boyda havlular, çarşaflar satan, incik boncuk, ev süsleri satan tezgahları ve ortalarda hazır kalabalık bulmuşken bolca etrafta görülen simitçileri, dilencileri, el bezleri satan yaşlı teyzeleri unutmamak gerek. Aman siz siz olun, çantanıza dikkat edin para neyse de, artık tezgahların çoğunda kredi kartları kullanılabildiği için yanınıza aldığınız kartlarınızdan olmayın.      

 

 

  

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..