Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '11

 
Kategori
İnançlar
 

Sen, hiç ölümü düşündün mü?

Sen, hiç ölümü düşündün mü?
 

"Ölüm; bir yok oluş değil, ebedi hayata dair yeni bir doğumdur".Resim: İnternet


Sen hiç ölümü düşündün mü? Ölüm anını hayal ettin mi? O an neler yaşayabileceğini hissettin mi?

Evet. Her ölümlü bir gün ölümü tadacaktır (*). Aslında, bizler (inananlar) ölümün mutlak olduğuna ve ölümün aslında bir yok olup gitme değil, bir başlangıç olduğuna inanırız.

İmtihan için geldiğimiz bu fani dünyadaki yolculuğumuzun son bulması ve ebedi hayata geçiş sürecimizin başlangıcıdır (yani şairin dediği gibi; kanat vurup uçmaktır ahiret yurduna) ölüm.

Bizler ölümü hangi sıklıklarla düşünürüz, hatta düşünmeli miyiz? Bu dünyada yaşarken ölümü düşünmenin bizlere ne gibi faydası vardır?

Hadi, kapatalım gözlerimizi ve hep birlikte ölümü düşünelim. O, son nefesimizi veriş anımızı. Azrail (a.s.)’ın bize görünmesini. O an, dilimizin değil amelimizin konuşacağı anı düşünelim.

Hani derler ya! Merhumun son nefeste ne konuştuğu önemlidir diye. İşte o an, aslında konuşan merhumun kendisi değildir. Merhumun amelidir aslında. Hayatta nelerle hasbihal ettiyse, iyi veya kötü neleri ameline geçirebildiyse. İşte, o an, ameli onu söyleyecektir.

Hadi bakalım. Ölüm meleğinin geldiği o an, iyi birer mümin ve mümine olduğumuzu varsayalım. Ve o anın en güzel cümlesi olan “Lâ İlâhe İllallah” diyerek can verdiğimizi düşleyelim.

Olmaz, daha bitmedi. Yakınlarımızın toplandığını, bizi kefenlediklerini düşünelim. Cenaze namazımızın kılınışını, bizi seven yakınlarımızın gözyaşlarını, ağıtlarını, bizi sevmeyenlerin bakışlarını, oluşturulan araç konvoyuyla mezarlığa doğru yola çıkışımızı, mezarlığa geldiğimizde bizim için hazırlanmış olan mezara konuluşumuzu, yüzümüzün kıbleye döndürülüşünü, tahtaların sıra sıra üstümüze dizilişini, ardından kürek kürek atılan toprakların altında kaldığımızı hissetmemizi, ve ardından okunulan sureler ve yapılan duaları duyar gibi olalım.

Vel hasılı kelam, her şey bitmiştir artık. Bizimle gelen kalabalık, bizi toprak altında bırakmış ve dönmeye başlamıştır, bizleri en çok sevdiğini bildiklerimiz bile. Herkes gitmiş ve bir tek hoca kalmıştır talkın vermek için. Onun da işi bitince ayrılacaktır. Ve gitmeye başlamıştır. Ayak seslerinin git gide uzaklaştığınızı duyarız ve o an gelir.

Sorgu meleklerinin gelmesini hayal edelim. Sorgu melekleri gelmiştir artık. Rabbin kim, Peygamberin kim, dinin ne, kitabın ne, kıblen neresi vb... soruları soracaklardır. Bu sorulara hatasız olarak cevap verdiğimizi düşünelim.

Ölümü düşünme, insanı bu dünyanın bütün sıkıntılarından çeker alır. Başka bir dünyaya götürür. Çünkü, ölüm geldiğinde bu dünya ve ona ilişkin kısa ve uzun dönemli tüm planlar anlamını yitirir. Hayata ölümün getirdiği açıdan bakılır.

Hac sırasında Arafat’ta yapılan da, bunun bir provasıdır zaten, kıyamet ve ölüm sonrası kalkış, yeniden diriliş, hesap günü, ölümü düşünmekle ancak bu dünyaya taşınır.

Ölüm, tutum ve davranışları yönlendiren ve biçimlendiren önemli bir parametre olur bizim için. Peşi sıra gidilen nice vazgeçilmezimiz olduğuna inandığımız şeylerin, aslında hayatın özüyle ilgisi olmayan basit ayrıntılar olduğunu ayan beyan ortaya döker.

Müslümanlar ölüme hazırlıklı olmak suretiyle, ölmeden önce kendini hesaba çekmek zorundadır. Ölümü düşünerek, ölümün insanı hazırlıksız yakalamasının önüne geçilmeye çalışmalıdır. Çünkü, ölüm ve hayat ayrılmaz bir bütündür. Hayat, meyvanın içerisinde çekirdeğini taşıması gibi, ölümü beraberinde taşır. Ölümü güzelleştirmeden hayat güzelleşemez.

Bu dünyadaki hayatı anlamlı ve verimli kılabildiğimiz ölçüde, öteki dünyadaki sonsuz hayatımızı kazanabilir ve güzelleştirebiliriz. Zira, sonsuz hayattaki yer ve mekanımız, ölümle son bulacak bu yaşamımızdaki başarımıza bağlıdır. Çünkü, bu dünya ahiretin tarlasıdır ve bu dünya da tarlasına gerekli özeni ve bakımı yapmayanlar; hem bu dünyada hem de ahirette beklediği ürüne kavuşamayacaktır.

Hüsrana uğrayanlardan olmamak için, yaşadığımız bu hayatı daha verimli hale getirebilmek için, ölümü sadece bir tanıdığımız vefat ettiğinde hatırlamayı bırakalım. Böylelikle hem kendi hayatımızı hem de çevremizde bulunan insanların hayatını güzelleştirmiş oluruz.

Rabbim, cümlemizi her iki cihanda da mesut ve baytiyar olacaklardan eylesin İnşaallah...

Sağlıcakla Kalın...

27.01.2011


(*) “Her nefis birgün ölümü tadacaktır. Ve şüphe yok sizlere yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde ödenecektir. Artık kim ateşten korunur ve cennete girdirilirse o kurtuluşa ermiş olur. Ve dünya hayatı ise aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir” (Kur'an-ı Kerim, Al-i İmran Suresi, Ayet No: 185.

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..