Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '13

 
Kategori
Kitap
 

Sen, Sen Adalı Kız, ah!

Sen, Sen Adalı Kız, ah!
 

Bugüne kadar okuduğum pek çok kitap hakkında düşüncelerimi kaleme aldım, yüreğime dokunan kitapların tanıtımını yapmaya çalıştım, istedim ki beğenimi kazanan, okunmaya değer bulduğum kitaplar diğer insanlar tarafından da okunsun, o güzellikler temaşa edilebilsin ve güzellikleri okura sunmada, o kitapla tanıştırmada az da olsa bir katkım bulunsun. Bulunsun, diyorum çünkü özde paylaşmayı seven bir yapım var hele konu edebiyatla ilgili olunca… Kim tutar beni.

Bu kez de kendi kitabımdan/kitaplarımdan bahsetmek istedim sizlere. Ama anladım ki iş, insanın kendi yazdıklarını anlatmasına gelince değişiyormuş. Göründüğü kadar kolay değilmiş insanın kendi kendini, kendi kitaplarını ifade etmesi. O zaman anlatma belki diyeceksiniz fakat ok yaydan fırladı bir kere, o niyete girdim ve çıktım yola. Nereden başlayacağımı bilemiyorum lakin yıllar öncesine uzanıyorum şöyle bir…

Bir zamanlar bir kitabımın olması hayallerimi süslerken ve erişilmez gibi görünürken… İlk kitabım “Belki İstanbul’dayım” 2011 yılında, çocuk öykülerinden oluşan ikinci kitabım “Yüreğimden Tren Geçti” 2013 Ocak’ında yayınlandı. Şimdi üçüncü kitabımı elime almanın heyecanını yaşıyorum ve Tanrı’ya şükrediyorum böylesi bir güzelliği bana defalarca kez yaşattığı için ve devamının gelmesini diliyorum.

Üç kitap… Lakin içimde ukde olan bir şey var hep. Rahmetli babam hiçbir kitabımı göremedi ne yazık ki. Ben de bu kitabımda olsun onu, onun şiirlerinden hiç değilse birini yaşatmak istedim. Babamın 1961 Mayısında yazdığı “Adalı Kız” isimli şiiri bana ilham vererek “Sen, Sen Adalı, Kız, Ah!” adlı öyküyü yazdırdı. Ürün Yayınlarından çıkan kitabım 191 sayfa. 

Bahsettiğim şiir, kitabın arka kapağında yer alıyor babamın fotoğrafı ile birlikte. Tabii aslında öykünün kahramanlarından biri o, yani Mazhar. Ön kapakta ise Heybeli Ada’yı anlatan motifler olmasını uygun buldum. Ada vapuru, fayton, o güzel evler, ağaçlar ve tabii ki öykünün diğer kahramanı Adalı Kız, Tomris. Kapağa hâkim olan renkler mavi ve pembe. Dişi ve erkek. Mazhar ve Tomris. Kontrast tınılar hem renklerde hem de öykü kahramanlarında dikkat çekici olmalıydı ne de olsa ilk görüşte aşkı anlatıyordu öykü. İşte sevgili Nurgül Gökmen benim çizdiğim bu ana hatlar çerçevesinde bir kapak tasarladı. Pek de güzel oldu, içime sindi çünkü tam düşümdeki gibiydi.

Hep “Sen, Sen Adalı Kız, Ah!” isimli öyküden bahsettim lakin kitapta bu öykünün dışında on yedi öykü daha var. Öykülerimde toplumsal olayların yanı sıra kişilerin bu olaylardan etkilenişine, yaşamdan kesitlere ve içinde bulundukları ruh hallerine de yer verdim. İstedim ki öykülerim okuru bir yerden yakalasın, yüreğine dokunsun ve onları yaşayabildikleri, duyabildikleri, düşünebildikleri bir yere doğru yolculuğa çıkarsın, satırlarda anlatılanlarla bütünleştirip hayatla buluştursun, öykü karakterleri ile tanıştırıp zihinlerinde ortak bir kahraman yaratsın. Öyküleri kaleme alırken yazar, olayın geçtiği mekânlarda, kahramanlarla birliktedir, onlarla güler, onlarla ağlar ve bazen susarak onları dinler. Yazarken tek başınıza değilsinizdir işte bu nedenden ötürü. Yazmak nasıl tılsımlı bir şeyse okumak da bir o kadar tılsımlıdır.

Öykülerimin genellikle öykü niteliğini yitirip kendi tadında akıp giden bir filme dönüştüğünü söyleyen okuyucular oldu zaman içinde. Okurun öykünün dünyasına girmesiyle başlar her şey. Akışkanlık ve ritim hayatta olduğu gibi sarıverir onu. Aşina olduğu isimlere, tanıklık ettiği olaylara, içinde bulunmak zorunda kaldığı durumlara rastlayabilir satırlarda. Damarı güçlü öyküler arasında yolculuk ederken bulur kendini. Yaşananların sadece kendisiyle ilintili olmadığını daha pek çok insanın da benzeri şeylerle karşılaştığını ve belki hatta daha da fazlasına katlanmak zorunda kaldığının ayırtına varır, içine su serpilir. Kendi haline şükür bile edebilir. 

Ben öykülerimi yazarken duyguyu kullanmayı, empati yapmayı, hayal kurmayı, kurgulamayı, dili doğru ve düzgün kullanmayı önemsiyorum. Elbette bir öyküyü yazarken araştırma yapıyorum, gözlemlerim, izlenimlerim oluyor, tecrübelerim bana yol gösteriyor. Öykülerimi gerçeğe yakın bir anlatımla yazıyorum/yazmaya çalışıyorum. Anlamı kapalı metinlerdense dili akıcı, anlaşılır, sürükleyici, okuyucuyu içine çeken ve onunla bütünleşen, sanatsallığı güçlü öykülere daha yakınım

Kitabımda benim öykü hakkındaki düşüncelerimi konu alan bir “sunuş” yazısı mevcut. 
Ayrıca Prof. Dr. Nurullah Çetin’in “Sahici Bir Duyarlıktan Süzülen Hikâyeler” başlığını taşıyan ve öykülerim hakkındaki görüşlerini dile getirdiği bir çalışması da değer katıyor kitabıma.

Adalı Kız ile Heybeliada’yı adım adım gezerken, bir anda “Bataklık”da bulacaksınız kendinizi ve bir de bakmışsınız ki “Bergüzar”ın gözünden süzülen o tek bir damla yaş düğüm düğüm etmiş boğazınızı. “Birkaç Gün” olsun kafa dinlemek isteseniz de “Diken Ucu” gibi batarak can yakacak hatıralar. “Sorularının Cevaplarını Bilmiyorum Çünkü” diyerek hayıflanacak ve bir de bakacaksınız ki “Kutsal Emanetini Taşıyorum Günbegün” diye seslenmeye başlamış size sayfalar. Duyguların nasıl olup da “Kırık Dökük” bir hal aldığına tanık olacak, “Cemaati Müslümin” ile tanışacaksınız. An gelecek “Kırmızı “Şemsiye” altında iliklerinize kadar ıslanacak an olacak “Pes Doğrusu” diye isyanlarda bulacaksınız kendinizi. “Suyolu” hayretinize hayret katarken yüreğinizi yakıp geçecek kızgın bir kor misali. “Ametist Kolye” bakın neler anlatacak sizlere.”Unutulmaz”ı unutamayacaksınız. “Yankı” zaman zaman kulaklarınızda çınlayacak ve yeniden hayat bulacak. “Günlerden Bir Gün”le gülümseyecek yüzünüz lakin “Film Gibi” ile sarsılacak yeniden yüreğiniz. Ve “Eşek Sıpası” ile veda edecek sizlere bu öykü kitabım.    

Duruunn! Duruunn! Bir dakika lütfen.


Ama her şeyi de buradan anlatmayayım. Anlatmayayım ki… Bir an önce öykülerimin sizlere seslenişini duyunuz.



 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..