Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '19

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Sen Ağlama

          Sevgili Günlük;

          Çok uzun zamandır sana bir günaydın diyemedim. Bilmem, içimden gelmedi. Çünkü bizim buralarda ne zamandır kimseciklere gün aymıyor. Kasabamda 7 den 70 e herkes üzgün ormandaki küçük dostlarımız bile. Şimdi diyeceksin "Hııımmm ne zamandır günaydın yok, bayağıdır uğramadın, kaleminden hüzün damlıyor, demek ki tahminimden büyük bir derdin var." Var ya, öyle bir dert var ki sorma. Nereden başlasam? Hangisini anlatsam? Anlatsam içimi döksem belki sayende bir nebze ferahlarım ya sonrası?

          Hatırlar mısın ben ortaokula giderken denize bakan yamaçtaki ormanlık alanda nasıl olduysa yangın çıkmıştı. Hatta televizyonda, yanarak can veren onca hayvanı, ağacı hiçe sayıp umursamayıp "Can ve mal kaybı yok" demişlerdi de sana sığınıp ne çok ağlamıştım. Okul arkadaşlarım öğretmenlerim canla başla çalışıp fidanlar dikip yanan ormanın bir kısmını hayata döndürebilmiştik. Sonra hiç utanmadan oraya otel yapmışlardı da ağzımız açık kalmıştı bu ne yüzsüzlük diye. Hatırladın dimi? Hah işte o zamanlardaki gibi ciğerlerimizi talan ediyorlar. Bu ay Canorman Mevkii' nde yüz binlerce ağacı kesip ormanı çırılçıplak bıraktılar bizim canımızı aldılar. Hayvanlar da yuvalarından oldu. Evlerinden ettiler. Onlar bizi evimizden etse hoşumuza gider mi?

          Neymiş efendim yabancı bir ülke altın çıkaracakmış da çalışmalar yapacakmış da çıkan altının bir kısmı ülkeye kalacakmış da. Bir de görsen devede kulak. Çok komik bir yüzde yani, yahu yarısı kalsa ne olacak değer mi? Allah cezalarını versin yerin altındaki altınlar için yerin üstündeki altınları yok edip ciğerlerimizi sökenlere bak hele. Kimse sesimizi duymuyor sevgili günlükçüm ne olur sen duy bari. Biz mahvolduk. Biz ağaç dikiyoruz geleceğimiz için onlar acımadan söküyor. Söyle ya reva mı bu? Üstüne üstlük ararken kullandıkları o zehirli maddeler suya, toprağa karışacak. Geleceğimiz çalınıyor bizi anlayan ağacı, suyu, doğayı seven insanlardan başka umursayan yok. Hangi birini anlatayım? Dert o kadar çok ki...

          Sadece kasabamda da değil yurdumun bir çok yerinde bizi oksijensiz bırakmak için, doğayı ağlatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kaz Dağları' nı da kaz gibi yolmuşlar dün gazetede okudum içim gitti. Yazık değil mi ama ya? Orada da bir ülkeye izin vermişler fotoğrafları görsen ciğerimizi sökmüşler hiç acımadan. İnsan bu kötülüğü insanına niye yapar? Cennetini cehenneme çevirmelerine nasıl müsade eder? Benim aklım almıyor... Hele şunu hiç aklım almıyor biz doğa için poşede ücret ödemiyor muyuz şu an? E ödediğimiz doğa içinse doğaya şimdi yapılan haksızlık ne? Aradaki çelişkiyi elbet fark etmişsindir günlükçüm. Ben daha ne diyeyim?

          Ben daha liseli bir çocuğum ben böyle yanarken benim gibi duyarlı bir kaç yürek yanarken nasıl ruhsuz duygusuz olabiliyorlar? Düşüncesizlik başka bir şey değil. Bu kadar paraya tapmasınlar ya bu kadar düşüncesiz olmasınlar... Gelecek nesilleri düşünmeden hareket ediyorlar. Oksijensiz, doğasız, cansız nasıl yaşanır? Ben böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemem şahsen. Çocukları hiç düşünmüyorlar ha bir de güya çocuklara örnek olacaklar. Örneğe bak her yer talan edilmiş ortada doğa katliamı var. Büyükler umursamazken o otel senin, bu maden benim derken bize yaşanabilir bir dünya bırakmayacaklar anlaşılan yazıklar olsun.

          Hani sana kasabada sel olduğu zaman demiştim. "Bu sel değil ki doğa ağlıyor" diye...Sadece insan ağlamaz orman yanarken yavrusu yanan sincap da ağlar. Ağaçları yakılıp kesiliyor diye doğa da ağlar biz adına sel deriz. Ve böyle giderse, bu gidişata dur denmezse gün gelecek doğa daha çok ağlayıp intikamını alacak insanoğlundan. Anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak. Bir gün toprak kayacak, bir gün sel olacak. Envai çeşit afetle boğuşmaya uğraşacak insanoğlu. Sonra el aman diyecek.

          Acı bize yapma diye yalvaracak herkes. Özellikle göz yumanlar... Doğa da diyecek ki "Siz acıdınız mı?" Ne var ki kurunun yanında yaş da yanacak günlükçüm... Şu an hiç kıyamıyorum doğaya ağaçları gün be gün yok olurken yavrusu elinden alınan anne gibi nasıl içi yanıyordur içine akıtıyordur gözyaşını. Şu tepeye çıkıp haykırmak geliyor içimden. SEN AĞLAMA...

          İşte böyle sevgili günlükçüm. Geldim içimi döktüm gidiyorum. Hayvanıyla, insanıyla, doğasıyla hayat bir bütündür diye bilen haykırıyor da haykırıyor. Tüm haykırışları duymayanlara inat sen sesimizi duydun ya sana kocaman selam olsun. Sen var ya iyi ki varsın. Biz sağlığımızdan oluyoruz sen bari sağlıcakla kal emi. 

 

SİBEL YILMAZ

    

 
Toplam blog
: 145
: 716
Kayıt tarihi
: 22.02.18
 
 

1978 Bursa doğumlu. Kelimelerin Dansı ve Kırmızı Vosvos kitaplarının yazanı. Eşi ve kızları olmaz..