Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sen beceremezsin!

Sen beceremezsin!
 

Kaynak:İnternet


Normal şartlar altında erişkin her bir bireyin kendi yaşamını idame etme becerisine sahip olduğu on sekiz yaş ile kanunlaştırılmıştır; yani on sekiz yaşını dolduran her bir birey oy kullanabilir, evlenebilir, okumuyorsa ailenin sosyal güvencesinden çıkartılır, kız çocukları için uygulama farklıydı gerçi, son iki yılda bir karar ile değişti, sonra torba yasası ile tekrar geri iade edildi, sonrası yine ne olur, bilinmez!

Yirmi yaşını doldurmuş bir erkek, hastalık durumundan dahi olsa, henüz liseyi tamamlama aşamasındaysa, yine ailenin sağlık sigortasından yararlanamaz!

Niye?

Yirmi yaş lise sınırını aşıyormuş!

Hasta mıdır, sakat mıdır, buna rağmen okumaya çalışmakta mıdır, hiç önemli değil; yaş haddini aşmıştır!

Yani, yaş önemli bir mesele…

Lakin, devlet baba seçmen olarak on sekiz yaşı yeterli buluyor, ama içki içmelerine karşı çıkıyor!

Diyor ki: Hele bir yirmi dört yaşına gel bakalım!

Neden?

Henüz yeterince büyümedin!

Bu işleri bilmezsin!...

Aynı devlet baba on sekiz yaşında iki genci evlendirirken “En az üç çocuk yapın!” diyor, ”En az, haaa!..”

Hımm… Çocuk yapmaya muktedir, oy kullanmaya muktedir, içki içme konusunda kandırılabilir!

Toy, ne de olsa!

Yazık… Günah… Ya devlet baba olmasa ne hallere düşecek bu garip?

******

Seçmen olmaya muktedir kişiler oy kullanırken yetişkin sayılmalarına rağmen, yaşları ne olursa olsun devlet babanın çocukları ya, ayy kıyamıyorlar, büyüdüklerini kabullenemiyorlar!...

Ya yanlış sitelere girerler de, ya başlarına bir haller gelirse diyerek üzüntüden geceler boyu uykusuz kalıp, en sonunda pek sevecen bir yol bulmuşlar maaile: Zorunlu filtreli internet!...

Maksat çocuklar zarar görmesin!

Ne sevgi dolu, ne koruyucu, ne özenli büyüklerimiz var!

Biz bilemeyiz, yanlış yaparız, kendimizi koruyamayız zaten; ohhh iyi ki başımızda bizi bizden fazla düşünen devlet babamız var!

******

Ayol, on sekiz yaş sonrası tüm yükümlülüğümü omuzlarıma yıkmak için her türlü yolu deneyip de, seçmen oldum diye alkış tutar, kendinize oy vermem için omuzlarınızda taşır vaziyetlere girerken, üç çocuk babası/anası olmaya layık bulunurken internette nerelere gireceğimi mi bilemeyeceğim?

Üç çocuk doğuran ana/baba o sorumluluğu alıp, evini geçindirebiliyorsa, internette kendini mi yönetemeyecek sanıyorsunuz?

Üç kuruş para ile evini geçindirmeyi bilenler çocuklarını kötülüklerden mi koruyamayacak sanıyorsunuz?

İş paraya geldiğinde herkes birey, oya geldiğinde “Canım, cicim”, diğer konularda salak!

Bilemez, edemez, yapamaz!

Kim bilir?

Devlet baba!...

******

Sen, hey sen, bilemezsin, kandırırlar seni kardeşim; internet feci bir şeydir!

Sen safsın, salaksın; üç çocuk doğurmaya/doğurtmaya muktedirsin, seçim sandıklarına da gidersin, o başka!

Bak, o konularda güvenim sonsuz, ama var ya, ahh sen bu internet alemini bilmezsin!

Korkma ama, seni de, çocuklarını da ben korurum!

Ne internetsiz bırakırım, ne de kurda kuşa yem ederim!

Devlet babayım!

Vallaha tepemi attırmasınlar, beş çılgın proje daha üretirim!

******

Ne fena!

Bir toplum içinde yaşayanların kendilerini koruyamayacaklarına olan inancın devlet eliyle beyan edilmesi!

Aynı kişiler seçim sandıklarında kendilerine oy kullananları aklıselim olarak değerlendirirken…

Asfalyanın tellerinden biri kopmuş; bir insan ya erişkindir, ya değildir!

Anne-babalar doğurdukları çocuklarının sorumluluğunu alacak kapasitedir; eğer ki iş gücü kısıtlanmamışsa!

İş güçleri kısıtlanıp da, çocuklarına süt alamıyorlarsa, sorun anne-babalarda değil, işsizliği benimsetmeye çalışanlardadır ki; işsizlik konusuna hiç değinmeden magazin programı tadında demeç veren devlet babayı sorgulamak gerekir!

Her anne ve baba ailesini, evini, çocuklarının gelişimini sağlayacak kapasitededir; yeter ki işi, aşı, umudu, coşkusu ve beklentisi olsun!

İnsanların tüm umut damarlarını kesip de “Korumacı ebeveyn” tavırlarına girmek ne inandırıcıdır, ne de samimi!

Olsa olsa belli kişiler alkışlar; zaten onlar alkışlamak için çoktan hazırlar!...

Bir gün, avuçları alkışlamaktan patlayanların da canları yanacak ya… Neyse…

******

Sonuç itibariyle: Her koyun kendi bacağından asılır! Asılırken yanınıza başka koyunları davet etmeyiniz; asılana da iyilik adına müdahale etmeyiniz!

Herkes kendi aklı, seçimi, geliştirebildiği kişiliği kadar yaşar…

Haa, porno yayınların en çok kimler tarafından izlendiği bir ortaya çıksa ya!

Aslında elbette konu bu değil!

İnternet ortamında gerçekleşti ya Orta Doğu’da ayaklanmalar, acilen önlem alınması gerek!

Maazallah, ya bizde de böyle birleşmeler olursa!...

******

Hah, işte bu yüzden bizler kırk yaşımızda da olsak, elli beşimizde, yetmişimizde de, korunmaya muhtaç çocuklar gibi değerlendiriliyoruz!

O yüzden üç-beş lira emekli maaşı zammı bir-iki çikolata alacak kadar!...

Bu yüzden “salak” muamelesi görüyoruz!

Ayol, kendi çocuğumu benden gayrı koruyan olur mu?

Misal, nasıl ki koskoca gemiye “gemicik” denilip de, korunuyorsa oğul!...

Eee, yani, izin verin de biz de kendimizi, çocuklarımızı korumaya muktedir olalım; haa haksız yere koruduğumuzu düşünüyorsanız çocuklarımızı, eee yani… Kişi kendinden bilir işi!

Amanın, nasıl dolmuşum!

Yaz yaz bitmez vaziyetteyim, ama sizlere de yazık!

Ahh… Ben de mi koruyucu kişiliğe büründüm, ne?

Allah korusun!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..