Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '08

 
Kategori
Özel Günler
 

Sen bizim bitter çikolatamızdın, anne yarımızdın, seni çok özlüyoruz Adile Anne.

Sen bizim bitter çikolatamızdın, anne yarımızdın, seni çok özlüyoruz Adile Anne.
 

O gönüllerimizin sultanıydı. O evimizin pürü pak neşesi, akşamlarımızın yegane eğlencesiydi. O gülünce güller açardı yüreğimizde. Yüreğimizin en temiz en nadide köşesi ona ayrılırdı her zaman. İple çekerdik masallar kraliçesinin, gönlümüzün kraliçesinin, o koltuğa oturup, haydin bakalım kuzucuklarım diyerek her akşam bize anlatacağı masal saatini.

Gitmediğimiz yerlere gitmiş, görmediğimiz yerleri görmüş, gezmediğimiz konakları gezmiş gibi olurduk onun sayesinde. Onun sımsıcak, sevgi dolu, pamuk kalbiden süzüp, sevgiyle, , , emekle, , , fedakârlıkla, , , akşamlarımıza aktardığı... Gönlü gibi güzel, bir o kadar yumuşak, neşeli, kahkaha dolu capcanlı anlatımıyla…

Yüreğimizin en yüksek, en korunası, en nadide, özel mertebesine, mevkiine oturturduk onu.

O gitti ya… Kahkahaları da gitti saki onunla beraber. O gitti ya… Hababam sınıfının öğrencileri gibi esrik kaldı, öksüz kaldı gülüşlerimiz... Masallarımız. Akşamlarımız....

O gitti ya… Çocuklar yetim kaldı sanki. O gitti ya… Sınıflar kahkahasız, duvarlar renksiz kaldı. O gitti ya… Her geçen günle beraber, biraz daha eksildi yüreğimizde açan gül demetlerimiz.

O gideli… Tamı tamına 21 yıl olmuş dün itibari ile. Yani 11 Aralık. Nasılda unutmuşuz kendi hengamemizde. Dün yani... Onun; ölüm yıldönümünde dört gözle bizi beklediğini…

Ben size masallar anlatmıştım, ben size rüyalar anlatmıştım, ben size hayaller anlatmıştım, en önemlisi kendimi unutup, her gülmeyen yüzü, gülmeyen her çocuğu… Yani sizi… Yani kuzucuklarımı güldürmüş ya da güldümek istemiştim en azından. Gölgede kalmış yüreklerinize, bir nebze de olsa yüreğimin sıcaklığını katmıştım. "Fırından yeni çıkmış ekmek misali..." Ekmek mübarekliğinde, ekmek sıcaklığında, kokusunda… Masallarımla aydınlatmıştım akşamlarınızı.

Ya şimdi nerdesiniz? kuzucuklarım. Dün çok bekledim sizi. Gözlerim yollarda kaldı. Gelmediniz...

Benim kuzucuklarım beni unutmaz dedim. Benim kuzucuklarım vefakârdır dedim. Atlamaz dedim. Hani ya nerdesiniz?

Yok, ama kıyamam sizlere. Bilirim eskisi gibi değil hiç bir şey. Bilirim yaşam kavgası. Bilirim elektrik, su, telefon, kredi kartı, internet derken… Ve trafik. Bilirim siz beni anmasınız da belki dil ucunuzla, gönüllerinizin köşkünde, her daim baki yerim. Onun için siz beni affedin kuzucuklarım. Sadece…

Sadece, burada biraz sıkılmıştım. Bencillik işte. İnsan bencil oluyor galiba biraz buraya gelince. Affedin beni. Sizleri çok seviyorum. Sizleri çok özlüyorum. Biliyorum siz de beni seviyorsunuz. Unuttuğunuzdan değil. Dedim ya sadece yaşam kavgası. Sadece dalgınlık belki biraz…

Hoş çakalın kuzucuklarım. Ben sizi hiç unutmadım. Unutmam. Sizi de unutmadınız. Hep çınlıyor kulağım. Çoğalıyorum çınladıkça... Yok, yok ağlamıyorum. Sadece şu kahrolası soğanın acısı kaçtı gözlerime. Hepsi bu.

Hoş çakalın...

Oyunlarında ve sinema filmlerinde canlandırdığı saf, iyi yürekli “anne” tiplemesi ve kendine has kahkahası ile Türk Sinemasının unutulmaz isimleri arasına yerleşen Naşit, 11 Aralık 1987 yılında, doğduğu şehir olan İstanbul’daki evinde bağırsak kanseri sonucu hayata gözlerini yummuştu. 57 yıllık hayatına 80’in üzerinde sinema filmi sığdıran Naşit, çeşitli tiyatro oyunu ve dizilerde de rol aldı.

Babası Ünlü komedyen Komik-i Şehir Naşit'in ölümünün ardından okulunu bırakan Adile Naşit, 14 yaşında İstanbul Şehir Tiyatroları, Çocuk Tiyatrosu'na girdi. Muammer Karaca'nın tiyatrosunda çalıştıktan sonra, 1948-1951 yılları arasında komedyen Aziz Basmacı ve Vahi Öz ile birlikte kurdukları toplulukta tiyatro kariyerini sürdüren Naşit, 1954'te geri döndüğü Muammer Karaca tiyatrosunda 1960'a kadar çalıştı. 1961'de eşi Ziya Keskiner ve ağabeyi Selim Naşit Özcan ile birlikte kurdukları “Naşit Tiyatrosu”nun dağılmasının ardından 1963'te girdiği "Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü" tiyatrosunda, 1975'e kadar aralıksız olarak görev aldı.

Naşit, beyaz perdeyle ise 1947 yılında Seyfi Havaeri'nin yönettiği “Yara” filmiyle tanıştı. 1976'da “İşte Hayat” adlı filmdeki rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanan Naşit’in doruğa çıktığı rol, Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eseri “Hababam Sınıfı”nda canlandırdığı “Hafize Ana” karakteri oldu. 1978'de Uluslararası Sanat Gösterileri'nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başlayan Naşit, Ertem Eğilmez ve Kartal Tibet'in çektiği güldürü filmlerinde sıkça rol aldı.

Naşit, kariyerinin son dönemlerinde ise TRT’de yayınlanan “Uykudan Önce” programını nedeniyle “Masalcı Teyze” olarak anıldı. Naşit, 1980 yılında T.R.T Ankara Televizyonu prodüktörlerinden İlhan Şengün'ün yapımcısı olduğu, “Uykudan Önce” isimli çocuk programında, masal ve öyküler anlattığı çocuklar tarafından büyük ilgi gördü.

Kaynak. Hürriyet.

Resimler: Hürriyet ve diğer internet sitelerinden alıntı...

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..