Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sen gitme küçük kız...

Sen gitme küçük kız...
 

Ve böyle zamanların vardır artık. Yanıldığın ve çok çok yandığın zamanlar... Küfürleri peş peşe sıraladığın zamanlar... Lanetleri bir ipek bluz gibi giyindiğin zamanlar... İçinin çatladığı zamanlar... Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayacak olanın tattığı ve tadacağı kederli zamanlar... Dünyanın bir alev topu gibi üzerine geldiği zamanlar... Senin kaçamadığın zamanlar... Beklemediğin ve hiç de hazır olmadığın bir anda düşen bir yıldırım gibi seni şaşkına çeviren zamanların vardır. Dünyanın her köşesinden insanlığın acısının ve kederinin pis bir çamur gibi yüzüne sıçradığı zamanlar... Küçük çocukların cesetlerini gördüğün zamanlar... Haykıran kadınların seslerinin kulağında çınladığı zamanlar... Açlıktan kemiklerini birbirine geçmiş insanların üzerindeki kara sineklere dalıp gittiğin karanlık zamanlar... İnsan olmaktan binlerce kez utandığın ve ağlayamadığın zamanlar... Vardır. Ve olacaktır da...

Zordur ayakta durmak bazen. Dünya böyle kapkara bir kabus gibi üzerine gelirken kırık bir omurga ile yol almaya çalışmak gibidir yaşamak. Her gün bir parçanı dünyanın o yutan çukuruna atmaktır varolmak. Ve hergün birşeyleri, birilerini, çaresizce insanlığını uğurlamaktır ömür. Alnındaki çizgiler gün günden artmaya başlayınca, bilirsin ki, dünya tüm bunlar üzerine kurulu. Ve Dünya en çok da senden gidenler ve senin gittiklerin üzerine kurulu. Bilirsin bunu. Zamanla...

Ve şimdi içimden birşeyler gidiyor. Ah o kırık kalpli çocuk... Saçlarını savura savura gidiyor içimden. Eteklerinde hala oyun izleri. Bakışlarında mavi mavi umutları alıp gidiyor içimden. Ah o güzeller güzeli tatlı çocuk, kalbimin en güzel yeri. Masumiyetin gülüşü, hayata, adalete, barışa, kardeşliğe ve dünyaya inanan son parçam benim. Gidiyor. Bir el bile sallamadan öyle küskün, öyle yanmış elleri. Gidiyor.

Gitme ah çocuk gitme, benim en güzel parçam, hayata inancım, dünyaya güvenim gitme. Hani kopmaz bağlarla bağlıydın kalbime a çocuk. Hani o bağın adı umuttu. Hani yazmıştık o duvarlara "Dünya bir gün yaşanacak bir yer olacak" diye umutla ve parlayan gözlerle. Gitme be çocuk. İçi boş bir çuvala çevirme beni.

Küsme bana güzel çocuk. Seni daha iyi hazırlamalıydım biliyorum. Dünyanın hep güzelliklerini değil en kara yüzünü de göstermeliydim sana. İncinirsin sandım, cesaretini yitirirsin sandım. Oysa bilmeliydim ki savaşman gereken düşmanı, tüm bu pisliğini dünyanın tanımadan, kalkansız kalırsın karşısında. Oysa bilmeliydim ki; yalanı tanımadan gerçeği, korkuyu tanımadan cesareti, iki yüzlülüğü tanımadan dürüstlüğü, çamuru tanımadan duruluğu bilemezdin. Ve savunamazdın inançlarını. Tüm bu pisliklere böyle şaşıp kalmazdın. Tüm cesaretini kaybedip küsmezdin böyle. Oysa şimdi tüm inançlarımı alarak gidiyorsun benden. Bilemedim. Oysa küçük bir çocuktun sen. Eteklerinde hala oyun izleri...

Gitme a çocuk, benim en güzel, en kırık parçam. İnancı üzerine gölgeler düşmüş küçük prensesim... Bunca zaman özenle sakladığım kimselere göstermediğim o küçük kız, gitme. Sen gidersen ben tek başıma böyle inanmaktan vazgeçmiş ve böyle uzak hayata, insanlara nasıl dururum ayakta.

Bilmez misin küçük kız, her gidiş gitmek değildir aslında. Gitmek daha çok kalmaktır. Bilirim küseceksin bana bir zaman. Saklanacaksın kalbimin en kuytu yerinde. Ve beni senden, dünyaya ve hayata inanmaktan, hala masum birşeyler olabileceğine inanmaktan mahrum bırakacaksın. Ve bir gün, ışıltılı bir günde yine en güzel halinle gülümseyeceksin bana aynadan. O zaman tüm olacağım... İnancımla, umudumla tüm olacağım...

Ve dünya, inanmak ve umut etmek üzerine olacak yeniden. İşte o zaman öğrenerek geri dönmüş olacaksın bana. Cesurca ve bilerek, umutla ve korkmadan, ağlayarak ve gülerek yeniden çıkacağız ortaya ve boyumuza bakmadan, bir nokta olduğumuzu unutarak yeniden, yeniden, yeniden ve ölene dek savaşacağız tüm dünyanın pisliğiyle, kiriyle, pasıyla ve çamuruyla. Seni bekleyeceğim küçük kız... Umutla ve cesurca yeniden dönüşünü bekleyeceğim. Şimdi biraz uyu... Geri geleceksin. Biliyorum...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1639655/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..