Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '10

 
Kategori
Okullar
 

Sen Hala He-ce-le-ye-me-yen-ler-den-mi-sin?

Sen Hala He-ce-le-ye-me-yen-ler-den-mi-sin?
 

İstanbul’un orta yeri hece bilmeyen öğrenci dolu! 

Bu yazımın konusu; 16 Mart 2010 tarihli Haber Türk gazetesinde ‘Hece bilmeyen lise öğrencisi var’ manşetli bir haber. Pervin Kaplan Doğu ve Güneydoğu’daki köy ve ilçelerinden alışık olduğumuz öğrenci tablosunun, artık İstanbul gibi metropollerde de görülmeye başlandığını aktarıyor. 

Nedir bu tablo derseniz; dört işlemi bilmeden, heceleyerek mezun olan öğrenciler! Üstelik bu öğrenciler İstanbul Üsküdar Lisesi gibi köklü bir liseden. Öğrenciler de ne doğudaki gibi toprakta çalışmak zorunda, ne de buralarda öğretmen açığı var. Okul müdürü çevredeki okullara da sormuş. Onlarda da aynı tablo. 

Yapılan araştırmaya göre öğrencilerin % 88.97’i başarısız. Oysa aynı öğrenci grubunun ilkokul diploma notları 85–100 arası ve %40’ınında 70–85 arası. Yani aynı grup ilkokulda başarılı. Ne oluyor da lisede böyle düşüyor? Lise öğretmenleri ilköğretimdekiler için ‘öğretmeden bize yolluyorlar’ diyormuş. Hoş üniversite akademisyenleri de aynı cümleyi lise öğretmenleri için kuruyormuş. Pervin Kaplan köşesinde ‘Bu çocuklara tüm bu eğitim öğretim süresi içinde birilerinin bir şey öğretmesi gerekiyor ama bunun kim olduğu konusunda bir fikri olan var mı acaba?’ diye sorarak bitirmiş. 

Evet, Pervin Hanım, benim bir fikrim var! 

Ama bu fikrim, bu platformda ne kadar değer görür, ne kadarı işlevseldir, ne kadarı hayal gücümün bir parçası, ne kadarı hayalim olarak kalır, işte burada da ben aynı soruyu sorarım. Çözüm önerilerimin 100’de kaçı uygulanabilir orandadır? 5 aydır eğitime gönül vermiş vakıfların aktif üyesi olarak, gönüllü destek hizmeti vermekteyim. Bu süre zarfında Muğla’nın merkezindeki ilköğretim okullarını dolaşarak eğitime katkı da bulunmaya çalıştık. 1300 öğrencinin hayatına dokunduk. Ben, haftada bir gün gönüllü hizmeti verdiğim için sadece 250 öğrencinin hayatına dokundum. Bu rakamlara dayanarak yaptığım gözlem şu: Bu öğrenciler 1–8 sınıfları arasındaki çeşitli yaş gruplarında. İçlerinde pırıl pırıl öğrenciler de var. 3. sınıfa gelip daha okumasını öğrenmemiş öğrenciler de! 

Neden böyle diye sordum öğretmenlere. 1’den 8. sınıfa kadar bizim öğrencilik yıllarımızda ki ‘sınıf tekrarı’ sistemini kaldırmışlar. Yani 1-8.sınıflar arası öğrenci herhangi bir dersten başarısız olsa bile, bu dersi öğrenebilmek için yeniden okumasına gerek yok! Öğrenmeden de bir üst sınıfa geçebiliyor. Yani 1-8 arasında sadece 'sene' geçirmiş oluyor! 

Tabi ki çocukların bu konuda en ufak bir kusurları yok. Kusur biz büyüklerde! Yokuş aşağı yuvarlanıyoruz bu tabloda. Yazınızdan da anladığım kadarıyla sarmal oluşmuş bile. Bir şekilde geriye kalan ‘başarılı öğrencilerin’ %15–20 ‘lik kısmın yarısının öğretmenliği seçtiğini varsayalım. Bu grubunda yarısının, her şey yolunda gidip KPSS, ÜDS, XXS tüm sınavlardan geçip atandığını varsayalım. Yani geriye kalan yaklaşık % 5’lik grubun İlk, orta ve lise kısmına dağılım eğitim vermeye başladıklarını düşünelim. 

Akademisyenlerin yaptığı yoruma bağlı olarak konuşuyorum. Zaten gelen üniversite öğrencilerinin şu anki durumunu yetersiz buluyorlar. Bu öğrencilerde bir şekilde mezun olup, atanıp görevlerine başlıyorlar. Ve bu kuşakta, kendi öğrencilerini yetiştiriyor. Sistemde zaten ‘öğrenemezsen, öğrenene kadar çabalayacaksın’ sistemi yok. Yıllar geçtikçe fırındaki ekmek kuyruğu gibi, ilerleyecek sıra zaten. Sıra sonundaki ‘ekmek’ konusunda ciddi şüphelerim var. Her şehre bir üniversite kurulup duruyor ama… .... 

‘ekmek davası’ adına. 

Bu gidişle lise mezuniyeti sonrası, ilk başvuranlar alınacak üniversitelere. Çünkü bir süre sonra, öğrenmeden mezun olunabilindiği için, ÖSS-ÖYS adlarını değiştirip LGS-VS. olmaktan öteye gidemeyecek. Yoksa onca bina boş kalacak. Yazık! 

Ve bu sarmal devam edip gidecek. Zorunlu eğitimin 5 yaşa düşürülmeye çalışıldığı şu günlerde, isterlerse 3 yaşa düşürsünler… Bu çocuklarımızı bilgi ve eğitim ile kuşatacak öğretmenler olmadıkça, bu öğretmenler olsa bile, sistem bunu desteklemedikçe yapılabilecekler bir elin beş parmağından öteye gitmiyor. Pırıl pırıl öğretmen adayları var tanıdığım. Ezbere dayalı sınav sistemini başaramadıkları için evlerinde oturmak zorunda kalıyorlar. Devlet, öğretmen açığı yüzünden sınıfların boş kaldığını söylüyor. Ama kendi üniversitesinden mezun ettiği öğrencileri, tekrar tekrar sınava sokuyor. 

Demek ki, kendi üniversitesinde eğitim verdiği öğrencilerinde, yeterliliği konusunda şüpheli. Sarmal çoktan başlamış. Bu yumak, elimize yüzümüze dolanmadan kesip kurtulmamız lazım. İpin ucundan tutup ta dolaşan ipleri tek tek çözmeye uğraşmak için zamanımız yok! 

Eğitimde reform ŞART! Hemde öyle böyle değil, bi zaman sonra değil, HEMEN! 

 
Toplam blog
: 119
: 1401
Kayıt tarihi
: 11.02.09
 
 

Ben kimim? Tüm sıfatlarımın dışında doğduğum günden beri bu sorunun cevabını bulmak için sürekli ..