Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın
 

Resim: Hikmet Çetinkaya


Gezi Parkı, polis şiddet, camide bira içilmesi, yaralılar, tutuklular, eylemler, mitingler derken ülkede başka şeyler oluyor ve bunlar gözlerden ırakta değil ancak gözden ırak tutulmaya çalışarak oluyor.

Diyarbakır’da “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” adı altında 15–16 Haziranda bir toplantı yapıldı ve sonuç bildirgesi açıklandı. Medyada ya da yaygın adıyla “Merkez Medya” da bu konuda bir haber yok veya küçük bir haber olarak geçiştirilmiş.

Önce bu “Kuzey Kürdistan” neresidir ona bakalım. Orhan Miroğlu’ nun bir yazısında “Kürtler Suriye’deki Kürt bölgesine Rojava diyorlar. Kürdistan diye tanımlanan coğrafya Başur (Güney), Bakur (Kuzey), Rojava (Batı) ve Rojhılat (Doğu) olarak bilinir.”

Suriye Batı ise Kuzey Türkiye dir.

Türkiye Cumhuriyetini sınırları içinde böyle bir konferans düzenleniyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sesi bile çıkmıyor.

Taksim Gezi Parkı ve onu desteklemek için yapılan gösterilere polis tüm şiddeti ile saldırıyor, bir bakan Taksimde bulunanlar teröristtir diyor, Başbakan ile tüm bakanlar ve destekçileri dış güçlerin oyunlarından bahsediyorlar, Başbakan terör örgütü liderinin posterinin AKM ye asıldığından Türk bayrağı ile yan yana olmasından şikayet ediyor ve indirdiklerini söylüyor. O şikayetçi olduğu terör örgütünün liderinin emriyle Diyarbakır’da toplanan konferanstan haberi yokmuş gibi davranıyor.

Tüm bunları geçtim de bu konferansın sonuç bildirgesinde neler söyleniyor ona bakalım.

Konferansımız, Kürdistan ve tüm bölgenin özgür geleceği için anlamlı bir adım atmış ve tarihi kararlara ulaşmıştır denilen bildirge 13 maddeden oluşuyor ve neredeyse her maddesi ülkemizin nasıl bölüneceğini anlatıyor.

A.Öcalan’ın özgür bırakılması, özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi statülerin belirlenmesinin Kürt halkına bırakılması, anadilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü, anayasal güvence altına alınması, kamu kaynaklarının Kürdistana aktarılmasının sağlanması isteniyor.

Başta hasta ve çocuk tutsaklar olmak üzere cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması istedikten sonra Rojava Kürdistanının uluslararası camia tarafından tanınıp resmi toplantılara davet edilmesini isteyip, Ulusal bir konferans toplanması için Talabani ve Barzani’ye çağrı yapılıyor.

Uluslar arası örgütlerden ve devletlerden PKK’nin terör listesinden çıkarılmasını talep ediyor.

“Birlik ve Çözüm Komitesi” oluşturarak demokratik müzakare sürecinin etkili organı olma misyonuyla çalışmalarını yürüteceği belirtiliyor.

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü PKK teröristlerinin “tutsak” olarak ifade edilmesi başlı başına bir sorun iken birde Devletin karşısına bir komite çıkartarak “müzakere süreci” nin etkili organıdır diyebiliyorlar.

Tüm bunlardan sonra halen ne Başbakan ne İçişleri Bakanı nede başka bir yetkiliden herhangi bir açıklama duyamıyoruz.

AB Parlamentosuna rest çeken Başbakana kendi ülkesi içindeki bir “oluşum” rest çekiyor. Henüz bir cevap yok, kulaklarının üstüne yatıyorlar.

Adamlar ülkeni bölmek için ülke içinde konferanslar düzenliyor seni “düzene sokma” gayreti içindeler sen halen “en çok biz çevreciyiz” iddiası ile kendi çevrendekileri gaza getirme peşindesin.

Milyarlarca lira borç dururken IMF ye borcumuz bitti diye hava atmakla PKK artık askerimizi öldürmüyor diye övünürken Festivallere katılan teröristleri görmezden gelerek daha ne kadar devam edebileceksiniz.

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın.

 
Toplam blog
: 92
: 956
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Ülkemin içinde bulunduğu ve gitmekte olduğu yerden rahatsızım. Atatürk ilke ve devrimleri doğrult..