Sen ilk değil, son değilsin

Haberturk.com sitesindeki dış politika haberini okuduğumda, aklıma hemen eski bir Türk sanat müziği şarkısının, konuya acayip uyan ya da şu moda tabirle "cuk oturan" güftesi geldi. “<ı>Sen ilk değil, son değilsin...” diye devam edip giden sözleri vardı, hatırlarsınız. Bu Arap kardeşlerimizden(!) yediğimiz kaçıncı tokat diye düşünmeden edemedim, tarih boyunca.

Hatırlarsınız çok değil, daha birkaç ay önce; “<ı>Davos Fatihi” Başbakan, İsrail’de yaşanan ve Filistin Araplarının maruz kaldığı uygulamalar nedeniyle Musevi Cumhurbaşkanına, dış politik ilişkilerde eşine az rastlanır sertlik ve biçimde bir tepki vermiş ve neredeyse dünyanın belli bir kesiminde kahraman konumuna gelmişti.

Bakınız, şimdi haberin içinden bazı bölümleri bilginize sunuyorum:

“<ı>Kıbrıs Rum Kesimi’ni ziyaret eden Filistin lideri Mahmud Abbas, Kıbrıs sorununda Rum tezlerini desteklediklerini açıkladı. Rumlar da, Filistin’de temsilcilik açma kararı aldı.”

Oohh... Suyundan da koy! Devam edelim.

“<ı>Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Filistin lideri Mahmud Abbas, Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas’la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada iki ülkenin her konuda ortak görüşe sahip olduğunu, birbirinin kaygılarına hak verdiklerini belirtti. İki lider her iki taraf için “işgalin” (Filistin, İsrail işgali altında olduğunu belirtiyor, Rumlar ise KKTC’yi işgal toprağı olarak nitelendiriyor) sona erdirilmesi için ortak mücadele edeceklerini söyledi. Görüşmeden sonra yapılan ortak açıklamada Hristofyas, Filistin’in Rum halkının “mücadelesine” verdiği destekten ötürü minnettar olduklarını söyledi. Rum tezlerini İslam Konferansı Örgütü’nde savunduğu için Mahmud Abbas’a teşekkür eden Hristofyas, Ramallah’ta Rum temsilciliği açılacağını, Filistin’le ikili anlaşmaların hayata geçirileceğini açıkladı.”

Nasıl, değerli dostlar? Fevkaladenin de fevkinde değil mi? Ümmet kavramı konusunda ulvi hassasiyetleri olduğunu çok iyi bildiğimiz Başbakan, acaba Abbas Mahmud’un bu girişimi hakkında ne düşünüyordur şimdi?

O çok alışık olduğumuz, kendine özgü naif(!) tavrıyla "yolcudur Abbas, bağlasan durmaz" mı diyordur? Ya da “<ı>Bi daha da gelmem bu Davos’a” diye posta koyduğu için cümle aleme, pişman mıdır acep?

Ne yalan söyleyeyim, benim kanıma dokundu. Biliyorum bu hadiseyi; reel-politik, dış politika dengeleri, karşılık çıkar ilişkileri, uluslar arası münasebetler ve diplomasi böyledir işte falan cinsinden; beylik ve kasıntılı söylemlerle açıklamaya, yorumlamaya çalışanlar çıkacaktır. Olsun.

Onu bunu geçiniz şimdi ve bana cevap veriniz. Böyle bir durumda, bu topraklarda söylenen çok güzel bir söz hatta sözler vardır. Haydi buyurun söz şimdi sizde. Abbas oğlu Abbas Mahmut için en güzel atasözü ya da deyimi bulana, veyahut yorumu yapana, Cayman Adalarında tatil vereceğim(!). Belki oradan, Kıbrıs casinolarında kumar oynatmaya da gönderirirm. Belli mi olur?


Konuyla ilgili eski yazılarımdan bazıları:

@ "İslam'ın Şartı Altı mıdır?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=17126

@ "Atatürk Yaşasaydı, Abdullah Nasıl Karşılanırdı?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=75485

@ "Monşerler ve Davos Fatihi Erdoğan": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=159650