Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sen kimsin ölüm?

Sen kimsin ölüm?
 

En hüzünlü ölümdür intihar, en bencilce işlenen cinayet ve yaşamı küçük düşüren, en büyük vazgeçiştir.Bütün umutlarla, hayallerin ikiyle çarpılsa da hayatla toplanınca beş para etmediği tanrının bize verdiği can için ödediğimiz ücretten kalan para üstü gibi..Hani o yelkovanın kaplumbağa misali süründüğü, ama akrebin uçmayı öğrendiği günler gibi.Benim uçmayı öğrendiğim gün gibi…

17.yy İstanbul’unda yaptığı kanatlarla uçmayı becermişti halbuki Hazerfan, Galata Kulesi’nden Boğaza.21.yy İstanbul’unda kırık kanatlarıyla yere çakılmıştım bense doğumumdan ölümüme.

İntihar mekanım, intikam mekanım Galata Kulesi’ne yapılan bir yürüyüştü en büyük hedefim o sabah.Güneşliydi hava, sonbahara hiç yakışmayan cinsten ve de ölüme.Eminönün’nde bir güvercin öldü önümde sanırım o da hayatının bir evresinde duvara toslamıştı kafayı;Haliç’de balık cinayetleri, Karaköy’de bir bankta kalbini durdurmuş bir adam vardı.Tiyatro yalnızca sahnede oynanmaz ve benim rolümün sırası gelmişti.Replikler doğaçlama, kostümüm ise henüz beyazdı ama oyunun son perdesinde kırmızı, kıpkırmızı olacaktı rengi.Aşk kadar tutkulu, ölüm kadar rüküş.

Kendi içimde o çok uzaklara gidebilme güdüsüyle tırmandım kulenin basamaklarını;kapısında dikilip yaşamı son kez deniz seviyesinde gördükten sonra.Arada 7 katlık bir asansör süreci vardı;dünyanın kim bilir neresinden gelen başka dilleri konuşanlarla geçirdiğim bekleyiş.Kat 7 cehenneme ne kadar yakın acaba?Bir uçuş mesafesi.

Ben ölme zamanı geldiğinde değil ölebildiği zaman ölenlerden olmayı seçtim;çünkü hayatım bir şemsiyenin altında oynanan tek kişilik oyunum kadar sıkıcıydı.Kimse sonuna kadar izleyememişti.Koltuklarım hep boştu.Ellerim gibi, yarım kalan simidim, kullanılmış sinema biletim ve ben gibi.Hiç susmadan konuşan dostlar vardı, sokakta gördüğüm aşıklar, dinlediğim şarkı sözleri ve okuduğum zehirli romanlar.Hepsi de hayret nasıl da benim imrendiğim yalanlardı.Kurgu.Cinayet.İntikam.Ama kimden?Kimi öldürüyorduk biz aslında?

Beni hayata bağlayan ip gibi, elimin kavradığı kule korkulukları kayıp gitmişti elimden.Şimdi İstanbul daha güzeldi işte.Yer çekimi daha hissedilir.Deniz daha derin ve kaderim daha kısa…

Yaşamak bir başkası olmaktır.Ben artık benim.Sen kimsin ölüm?

“6 Haziran 1973
Piril piril bir yaz günüydü
Aydinlikti, güzeldi dünya
Bir “kız” düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda birakti boşluğa
Ömrünün baharinda
Bütün umutlariyla birlikte
Paramparça oldu”(Ümit Yaşar Oğuzcan)

(Resim Ligeia’dan)

 
Toplam blog
: 39
: 1464
Kayıt tarihi
: 24.06.07
 
 

19 yaşında İstanbul Üniversitesi'nde amerikan edebiyatı öğrencisiyim. Hobilerim: okumak, yazmak, fil..