Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Sen neymişsin be Anayasa Referandumu

Sen neymişsin be Anayasa Referandumu
 

"EVET" ve "HAYIR" işte bütün mesele bu. Kaynak: Penguen. Google images.


Haftalardır hatta aylardır herkes EVET ve HAYIR diye diye bir hal oldu. Parti liderleri meydanlarda neler söylüyorlar neler? Kendi kendime soruyorum "Kahve ağızları ile konuşan Türkiye siyasetçilerinin 2010'da ne işi var? " Neler denmiyor ki, yani biraz daha zorlasalar çıkacak kelimelerden korkuyorum. Bazı söylemler ise ne sözlükte ne de halkın arasında pek kullanılıyor. Bakıyorum bizim siyasetçilerin kelime üretme hızı iş üretme hızından epey önde gidiyor. Fakat sorduğunuz zaman Türkiye'nin uçtuğundan falan söz ediyorlar? 4 senedir yurt dışındayım şu anki tüm siyasetçilerin okuduğundan daha fazla eğitim aldığıma da eminim. Ben ülkeme döndüğüm zaman ben neden çoşmuş bir ülke bulamadım? Sonuçta benim mesleğim sanat ve mesleğimi yurt dışında sürdürüyorum. Türk medyasında da yer buluyorum ve belki buralara karaladığım düşüncelerim mesleğime zarar bile verebilir ama buraya yazdıklarımı da yurt dışından gördüklerim olarak, bir genç sanatçının en doğal hakkı olarak görüyorum.Bu yüzden de bazı şeyleri saygı çerçevesinde yorumlamam gerektiğini düşünüyorum.

Benim hem yurt dışından hem de Türkiye'de gözlemlediğim durum aynen şöyle: Halkın çoğu aslında şikayetçi, cep telefonları ve çoğu elektronik malzeme halen ithal ediliyor, benzin yine en pahalı ürün, İstanbul'da fiyatlar Avrupa ile neredeyse aynı ama kazançlar çoğunlukla düşük, çoğu yerin alt yapısının sorunlarını canlı canlı gördüm, İstanbul metrosuna metro diyenler bizim Tayvan' metrosunu görsün, İthalat İhracatı halen karşılamıyor ve fark çok ama çok açık, Uzakdoğu'da hala Türkiye etkisinden söz edemiyoruz, dünyada coşmuş bir Türkiye'de gözükmüyor, terör de bitmedi, Heronlar'da yurt dışından alınıyor ve bunun yanında çoğu endüstri de yabancı bayrağı damgalanıyor, her parti kendi hesabına göre haklı ise yalancı kim, ülkeyi o çekiyor bu çekiyor ama birlik cümleleri meydanları inletiyor. Bunlara daha çok eklenebilir. Şimdi benim anlamadığım, ben mi yalnış görüyorum yoksa bizim ülkemizde herkes hesabı kendi cebinden kafasına göre mi çıkarıyor?

İsteğimiz sadece insanca yaşayabileceğimiz şartların sağlandığı bir anayasa. Aslında çok basit, bizim ve sadece bu ülkenin insanının yaptığı bir anayasa. Ne o partinin ne de bu partinin elinde oyuncak olmasına gerek olmayan bir anayasa. İnsanların kendilerini kurtarmak için değiştirecekleri 2- 3 madde değil tamamen insanca yaşayacağımız değişikikleri birlikte yaptığımız anayasa.

Gönül isterdi ki kimsenin kimseye tehdit savurmadığı bir halde hep birlikte anayasamızı hazırlayabilelim, ama şu anki ortam da benim gözlediğim Başbakan'ın "Hayır" diyene inanılmaz bir tepkisinin olduğu. Herkes "Evet" kararını açıklamak zorunda kalıyor. Ya bunun adı anayasa ve benim ülkemin geleceği ise bir partinin çıkarlarına neden alet oluyor? Bu ülkenin başbakanı nasıl olurda "Hayır diyeni Bertaraf ederiz" şeklinde bir kelimeyi kullanıyor. Aynı başbakan pon pon kızları dahi dünyanın izlediği bir turnuvadan kaldırıyorken, nasıl olurda benim özgürlüğümden bahsediyor? Ben anlamakda zorluk çekiyorum. Diğer taraftan ise Devlet Bahçeli'nin kullandığı ağız bizim mahallenin kabadayılarının ötesine geçmiyor. Bu manzara karşısında Kemal Kılıçdaroğlu'da bu havadan etkilenip daha yumuşak olsa da kendi yüklenmesine devam ediyor. Yine de en azından onlar kadar yabani durmadığını düşünüyorum. Hiç bir partiyi desteklemediğim için hepsine de bu düşüncelerimi rahatça söyleyebilirim.

İşte bu manzara içinde oylar isteniyor. Ülkemde tartışmalar bile kavgaya dönüşmeye yakın bir hava da devam ediyor. 80- 90 yaşındaki raflara kalkmış siyasetçiler bile yandan yandan hala siyasete girmeye çalışıyorlar. Bir partinin iftar yemeği bile yerle bir ediliyor. Aynı insanlar kıt görüşleri ve kavgacı halleriyle kalkığ Türkiye hakkında söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Her ilde herkese çoşkuyla şiirler döktüren liderler çok geçmeden öyle yağ çekiyorlar ki gariban halkımın eğitimi çakılmış halkı ise meydanlarda güneşin altında çoşuyor da çoşuyor. O meydanlarda oturanlar ise akşam kopya programların, kan dolu haber bültenlerinin ve seviyesiz kişilerin ezik projelerinin doldurduğu ekranları izliyorlar. Onların neye bu kadar çoştuklarını bile bilmediklerine eminim. Sadece alandaki gaz ile çoşmak yerine daha çok okumaları ve yaşamı daha çok yorumlamaları gerekiyor. Dünyayı ve yaşananları daha bilinçli takip etmemiz gerek ki dünyanın gerisinde kalmayalım. Gördüğüm kitle ise bana hiç mi hiç ümit vermiyor. Size veriyor mu?

İşte dostlar siyasetçiler önderliğinde şehirler turlanıyor, kimisi Hayır kimisi Evet peşinde koşuyor. Bu meydanları dolduranlar ise hiç Türkiye'ye yurt dışından bakmıyorlar, bakamıyorlar. Ya da Türkiye'de sorun yok biz gerçekten iyi yoldayız. Beynimi zorluyorum, iki taraftan da düşünmek istiyorum yani tüm partilerin dedikleri bir kenara, ülkeme sadece benim ülkem olduğu için bakıyorum ama manzara hep karanlık. Ucunda aydınlık gören bana bir zahmet anlatsın.

Aydınlığı yıllardır arayan ülkeme bir ışık yakabilmek umuduyla. Sevgiyle kal Türkiyem.

Rıfat Karlova

www.rifatkarlova.com

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..