Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '17

 
Kategori
Deneme
 

Sen ve Ben'den Biz büyütmek...

Seher yeli eser gibidir…

Sanki tüm zamanlar buz kesmiş gibidir…

Hayat, yeni başlamıştır…

Özgürlük te, mutluluk ta, haz da, sevinç te, paylaşım da, yeniden anlam kazanır…

Bir tutkudur…

Nedeni ya da geleceği sorulmaz, sadece yaşanır

Hayat, seher yeli gibidir…

Hoş bir his bırakır teninde…

Ama…

İşte, ne desen ne umsan boşunadır…

Pranga ve zincir vurabilir misin kalbine?

Laf dinler mi; pır pır atan yüreğin?..

Tutkuların, arzuların, hissettiklerin seni alır götürür…

Ona, biraz daha yaklaştırır

***

Oysa ki beklentin ve yaşanası anların içinde hiçbir zaman yeri yoktur: Riyakârlığın, yalanın, dolanın, şehvet yüklü hırs ve ihtirasların…

Kuru bir “merhaba” ve bir buse öpücük dünyaya bedeldir…

Yoksa, biz sevgi ve şefkat fukaraları, çok mu yanlış anladık…

Sevginin ve saygının, sadakat ile anlam bulduğunu, bizlere okullarda öğretmediler ki!

Biz aşk fukaraları, hayatı, film şeritlerindeki gibi mi görüyorduk…

Sevgi, karşılığı olmayan bir tutku

Öyle ki, kalbini kaptırdığın için kendinden vazgeçmek, gemileri dahi yakabilme derecesine gelmek, nasıl bir amentu dur?

Bugünü, anı, akşamı, yarını, yaşanmışlığı tekrar tekrar tüketmek, kendine acı vermek, hangi insanoğlunun kayıtsız kalabileceği durumdur?

***

Seher yeli gibidir…

Tatlı bir his bırakır teninde…

Böyle midir? Acaba, sanıldığı gibi midir?

Ben ve senden biz büyütürsün, sevgi ve birliktelik, geleceğe atılacak bir tohum büyütürsün; hayatı örersin biz üzerine…

“Ahh beee . . .”, “kadere bak ulan . . .”, “kavanoz dipli dünya . . .”, havalarından gelen arabesk tınılar geride kalmıştır… Acaba, geride mi kalmıştır?

İçin içine sığmaz, yaramaz çocuklar gibi bir oyana bir buyana yalpalar durursun…

İçinde bir sevgi büyütürsün, içinde bir adanmışlık büyütürsün…

Kendi hayal âleminde kumdan kaleler inşa etmişindir…

Sen prens, o prenses

Seher yeli gibidir…

Aşk sarhoşluğu, sanırım böyle bir şeydir: Sen olan gücün ve enerjinle, vücudunun her zerresi ile “işte o dediğin” insana, evet insana, kendini verirsin…

Hâlbuki, büyüttüğün ve üzerine özenle titrediğin kumdan kaleni, riyakârlık, yalan, dolan, ihanet, sadakatsizlik, zaptetmiştir… Öylesine bir ustalıkla ki, sen senini ona kendinden geçecek kadar verdiğin tarifsiz anlarında...

***

Hani, sana, insan kayıtsız kalabilir mi diye sormuştum?

Ama, insan sevdiğinde, âşık olduğunda, kayıtsız kalabilir, olan bitene, her şeye…

Kayıtsız kalabilir, eşine dostuna…

Kayıtsız kalabilir, çevresine

Bu kayıtsızlık öyledir ki, iyiyi, kötü; kötüyü iyi gösterir…

Sarhoşluk deryasında çırpınırken bile; ilk önce aklına “O” gelir…

Gerçektende âşık olmak, güven ve sadakat kapını sonuna kadar açık bırak mıdır?

Bu karşılıklı eylemde, sürekli bir veren, sürekli bir alan mı vardır?

Yani, bu aşk, meşk denen sarhoşluk hâli, tekdüze bir seyir mi izler?

Biz, sevgi ve şefkat fukaraları, sanırım, akıl danesinden de yoksun muşuz…

***

Hani, bir kumdan kale inşa etmiştik ya…

Hani, içinde benden senden biz büyütmüştük ya…

Hani, bu kalenin duvarları, ikiyüzlülük ve yalandan dolayı küf bağlamış, kekremsi kokusundan yanına yaklaşamadığımız bir hâl almıştı ya…

Ama, biz tüm iyimserliğimizle esenin seher yeli olduğunu sanıyorduk…

Her esişinde, bizi perişan eden, temelini zayıflatan yanını her nedense göremiyormuşuz...

Her dokunuş, her sokuluş, her öpücük, her(…) Aslında bize vurulan darbelerin izleriymiş…

Aslında, Seher yeli diye esen, teninde hoş bir his bırakan,

Sert, soğuk ve acımasız bir rüzgârmış

Tek amacı, içinde söndüremediği vahşi isteklerle, kumdan kaleni yıkmakmış…

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..