Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Sen ve o adam

Sen ve o adam
 

"RESİM:Alıntı"“Ya gördüklerim. O ağacın altında… Sen ve o adam.”


Çakmak çakmaktı zayıf bedeninin üzerindeki gözleri. Yüzünü kuzeye dönmüştü. Soluk alıp verişinin hızı bedenini saran dar blucininin altından belli oluyordu. İnce parmaklarının kavradığı ok ve yay iyiden iyiye gerilmişti. Ellerinin de bedeni gibi titremesine karşın nişan almıştı karşısında duran delikanlının başının üzerindeki elmaya.

Hayır, bunu yapmayı hiç mi hiç istemiyordu ama ısrar etmişti delikanlı. “Beni seviyorsan yaparsın.” deyip can evinden vurmuştu. Kararlıydı ilk başta. Madem sevgisinin büyüklüğünü bu küçük ama bir o kadar da büyük oyun ile ölçecekti, yapacaktı. Bir de titremeseydi elleri.

“Hadi ama sevgilim hadi fırlat oku.” diye tekrarlıyordu delikanlı.

Ölümüme davetiye çıkarır gibiydi hali. Ne yapmaya çalışıyordu, anlamakta zorlanıyordu Ela.

O an şüphe düşmüştü içine.

“Gerçekten sevgimin büyüklüğünden emin mi olmak istiyor yoksa niyeti başka mı?” diye düşündü kendi kendine.

Vakit daraldıkça caymaktan korkuyordu delikanlı. Bal gibi biliyordu Ela’nın elmaya nişan alamayacağını. Kendi de defalarca denemişti çekip gitmeyi bu dünyadan ama başaramamıştı. Nasıl kıyardı ki insan kendi kendinin baldan tatlı canına. İşte tam da bu noktada Ela girmişti devreye. Yapsa yapsa o yapardı. Ok yaydan çıkıp hızla saplandığında göğsüne istediğini gerçekleştirmiş olacaktı. İntikamını alacaktı Ela’dan. İhanetinin bedelini bir ömür ıstırap çekmekle ödetecekti kıza canı pahasına olsa da. Değil mi ki görmüştü o ağacın altında onu, yanında hiç tanımadığı bir erkekle. Başka dudaklar öpmüştü can kırmızısı dudaklarını. Elleri başka avuçlarda soluklanmıştı. İşte o an, oracıkta duruverseydi ya kalbi.

“Hadi Ela. Gönder artık şu oku.” dedi son bir yakarışla.

“Gönder de… Bitsin bu işkence. Elini korkak alıştırma. Değil mi ki günler önce tüm oklarını fırlattın yüreğime. Ben o zaman öldüm binlerce kez.”

Başını iki yana salladı Ela.

“Yapamam.” dedi.

“Bu kadar severken seni…”

“Yalan.” diye haykırdı acılar içinde kıvranırken delikanlı. Şekilden şekle girdi bedeni. Eğildi, büküldü, kıvrıldı, kıvrandı. Hırsına bulanmış çaresizliğin rengine büründü yüzü gözü.

“Değil. Yalan değil seni sevdiğim.”

“Ya gördüklerim. O ağacın altında… Sen ve o adam.”

Sustu. Başka bir şey söyleyemedi.

Kolları ilk yana düştü Ela’nın. Görmüştü demek. Anlatabilir, açıklayabilirdi dinleseydi.

Sirke satıyordu yüzü. Solgundu benzi. Güçlükle adım atıyor gibi görünse de bedeninin dinçliği görülebiliyordu. Yürüdü Ela’ya doğru. Hışımla aldı yayı, oku elinden. Tüm gücüyle yüklendi. Kulakları sağır eden bir çatırtı yayıldı oracığa. İki parçaya ayrıldı yay iki sevgili gibi. Durdu öyle. Baktı, sadece baktı. Bakışlarını fırlattı kalbine doğru oktan keskin olan. Sonra döndü arkasını, yürüdü gitti.

Olduğu yerde dondu kaldı Ela. Ne bir adım ileri ne de geri. Mıhlanmıştı oracıkta. Uzaklardan bir ninni sesi çalındı kulağına. Delikanlıyı yüreğinde uyuttu.

10.05.2010
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..