Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '15

 
Kategori
Blog
 

Sen yazıyı değil, yazı seni çağırır

Sen yazıyı değil, yazı seni çağırır
 

İlhamın kime nerden geleceği belli olmaz. Bu sabah bu abla verdi ilhamı. Yarına Allah kerim!


Bazı arkadaşlar, deneme alanında yazabilecekken, yazı ve yazarlık hakkındaki düşüncelerimi neden burada yayınladığımı merak ediyor. Cevap basit. Bu blogta olmayı tercih edenler genelde; yazıya meraklı, kendi kitabını yayınlamayı düşünen, düşleyen, profesyonel kalem erbabı olmayı kafasına koymuş insanlar...

Özellikle genç arkadaşlar için ideal bir yazı çalışma, gösterme, yeteneğini geliştirme alanı Milliyet Blog...

Seyir defteri, Milliyet Blog'un vitrini... Bloga gelenlerin ilk baktığı yer ana sayfa... Ve yeni yazar adaylarına merhaba demenin, yeni gelen yazarların kendini anlatabilmesinin, yazı arkadaşlarını tanıyabilmesinin en öncelikli yeri...

Bu yüzden, yazmanın nasıl bir şey olduğunu, düşünmenin, fikir üretmenin yürüyüş alanını sistematik olarak anlatmaya çalışıyorum burada. Özellikle de yazar olmayı can-ı gönülden isteyen; kararlı, azimli gençlere. Zamanında bize yol gösteren olmadı. İstiyorum ki, onlar bizim hatalarımızı tekrarlamasınlar. Nasıl daha iyi, daha güzel, daha etkili yazabileceklerinin ipuçlarını söyleyeceklerimde bulabilsinler.

Haa, ben çok iyi bir yazar mıyım? Yazmakla ilgili her şeyi en iyi ben mi biliyorum? Elbette hayır. Ama en azından, işe nereden başlayacağını bilmeyenlere yardım etmeye, yön göstermeye çalışıyorum Anlayacağınız, burada geçirdiğim sürenin, yazmaya verdiğim emeğin, özenin hatırına; dileyene yazı abiliği yapmaya gönüllüyüm. Bu sebeple şu satırları burada okuyorsunuz. Başka hiçbir özel amacım yok.

Yazmak için İlham gelmesi; yeterli bilgiye, kişisel donanıma, güçlü bir sosyal ve kültürel altyapıya sahip olmak kadar önemli... Kökeni duygusal da olsa, yazma motivasyonunun ana sürükleyicisidir bir şeylerden ilham almak... İçgüdüsel bir anlatma ihtiyacının; yazı öncesi yazara esin vermesidir.

Elbette çok çalışarak, her gün yeni bir şeyler karalayarak da tarzını geliştirebilir, yeni şeyler söyleyebilirsin. İlham perisini beklemeden, düzenli yazı alışkanlığı edinmek de çok önemli tabii ki.

Ancak, hiçkimse havaya girmiş, keyfi gıcırdayan birinden daha içten kuramaz cümlelerini...

Yazı çalışkanlığı, yazarlığın olmazsa olmazlarındansa da, kalemin gücünü arttırmaya sadece emek vermek yetmez. Yazıya dökebilmek için, içimizde bir şeyler birikmiş olmalı... Yazmaya oturup da, ilhamı gelmediği için saatlerce, günlerce kıvrananları bilirim.

O yüzden, bazen iç akışına sal kendini... Bırak için söylesin ne zaman ne yapacağını... Dolu dolu yaşayarak geçirdiğin dönemler, bir sonraki evrede mükemmel yazılar oluşturmana neden olacak.

Bekle. Bırak, satırların sana gelsin. Hadi anlat beni!, çığlıkları duyduğunda içinde; vakit tamam. Şimdi klavye konuşturma zamanı. Anlat anlatabildiğin kadar. Yeter ki, sözlerin senin için değeri olsun. Herkes okumak zorunda değil satırlarını. Ama rahat ol. Zamanı gelince, birileri görecek yeteneğini.

Sen anlatmaya devam et. Elbette bir fark edenin olacak.

Yazı, biraz da seslenme sanatı... Duyanların sayısına aldırmadan...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..