Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '16

 
Kategori
Deneme
 

Sen yine yoksun

Sen yine yoksun
 

sen yine yoksun...


Yine sabah oldu yine yollardayım
Sen yoksun, ben yabancı kollardayım
Kaldır be güzel! ahizeyi bir kaldır!
Göreceksin seninle telefonda, tellerdeyim.
 
Bu bir özlem; duyulan, tadılan, hissedilen, rüyalara giren,  titreten, bunaltan bir özlem... Bazen boğazıma takılı kalır, boğulacak gibi olurum. Bazen karın boşluğuma yerleşir, iki büklüm yapar... Bazen sevgisiz bir çift gözün içimi yaktığı gibi bir şey... Anlamıyorum; yıllardır yazdığım bu mektuplar derdime nasıl çare olmuyor? Postacılar nereye gitti? Zarfların kokusunu özledim... Pulların bana bakışını özledim. Ellerinde kalan, gözlerine değen, dudaklarınla sulanmış pulları özledim... Aslında seni özledim... Bir kaldırsan ahizeyi, bir seferlik de olsa sesini bir duysam... Ah be gülüm; ayrılık bu sefer uzun sürdü. Ben yokken gelirsen ne olursun saçlarını bırak da öyle git... Kokunu çok özledim...Gelişimi gözlüyor, sonra da yok oluyorsan; seni hiç affetmem! Bir kerecik de olsa ‘Seni seviyorum’ desen ne güzel olacak... Yarım kalmış besteler tamamlanacak, martılar çok mutlu olacak... Ben de mutlu olacağım...
 
Denizin kokusu yanımda; buram buram dedikleri bu olsa gerek! Meltem rüzgârları ne de güzel esiyor! Söyle, saçlarını kestin mi güzel? Bu kokuda saçların yok! İşte yine sana geldim; sen yine yoksun...
Sen yine yoksun... Saçların yine yok! Hani boğazın o azgın sularına karşı bana söz vermiştin? Hani arabalı vapurlara aman vermeyen poyraza inat umutlarımıza söz vermiştik! Hani beni hiç unutmayacaktın! Martılar vardı az ötemizde; kavlimizi duymuştu. Simidimizi bölüştüğümüz martılar... Sen, ben ve martılar... Deniz, rüzgâr ve şiirlerim... Ah be gülüm! Bir sabah oluyor, bir akşam... Vapurlar bir geliyor, bir gidiyor... Günler atlıyor üçer-beşer... Aylar, yıllar... Sen yine yoksun...
 
Şiirlerim gibi martılar da dargın sana... Hava çok güzel, serinlik gözlerimi dinlendiriyor. Yorgun gözlerimi... Ufuklarda kalan gözlerim aldanıyor işte, geldin sanıyor, aldanıyor! Gözlerim, zavallı gözlerim; geçen yılların yorgunluğuna nasıl dayanıyor bilemiyorum. Geldin sanıyor, aldanıyor... Gözlerim; deniz kokulu saçlarında kalalı bir türlü gülmedi... Kaz Dağları'nda ıtırlar da ilaç değil artık! Itırların kokusu ile yıkadığım gözlerim, deniz kokulu saçlarının esiri olalı kaç asır geçti dersin! Leylâ’dan Mecnun’a uzanan bu çizgide Sen ve Ben de varız. Kaz Dağları'ndan düşen ateş; bana doğru yuvarlandıkça içimi üşütüyor! Gördüğüm her martıya seni soruyorum... Her martı ile sana haberler salıyorum... Ben çok yoruldum, martılar da yoruldu... Kordon boyunda Kilitbayır’a bakıyoruz martılarla birlikte... Martılar yanımda, sen yine yoksun...Yoksun...
 
Bu sabah erkenden kalktım; güneşin doğuşu denizle birleşince oluşan güzelliği seyretmenin zevkini tattım... Telefon tellerinde kırlangıçlar vardı. Bir an telefon konuşmalarını kırlangıçlar mı idare ediyor diye düşündüm... Kırlangıçlar acaba sabahın kaçında kalkmışlardı? Söyledikleri mutluluk şarkıları mı? Güzel gözlüm söyle sen daha uyuyor musun? Çık da gel, birlikte kırlangıçların söylediği güzellikleri çözelim. Gel, güzelliğin formülünü biz bulalım... Sabahın ilk ışıkları ile birlikte, taptaze bir başlangıç ve umutlar... Yeşermeye çalışan umutlar; bil ki ilaç gibi... Şiir gibi... Kırlangıçlarla birlikte sabahın sessizliğinde seni bekliyorum... Itır kokularını da yanımıza aldık... Seni çok özledik; her zamanki gibi sen yine yoksun, yoksun...
 
Gemlik Körfezi'nden Çanakkale’ye bir uçta bir uca seni aradım. Kaz Dağları'nı terk etsem bir daha göremem, biliyorum. Rüzgârlarla birlikte gelen ıtırlarda kokunu bulmaya çalıştıysam da olmuyor... Hiç bir şey senin gibi kokmuyor. Hiç bir serinlik saçlarının verdiği mutluluğu vermiyor. Çam kokularına katkıda bulun, bana ayrılan vakit hızla doluyor. Ne olur beni bekletme...  Seni çok özledim... Kokunu çok özledim... Seni istiyorum; kıvrım saçlım, deniz gözlüm, söyle gelecek misin... Yoksa her zamanki gibi beni yalnızlığımla başbaşa bırakıp yok mu sayacaksın? Beni gözyaşlarımla başbaşa bıraktın! 
 
Bu mektubu sana Çanakkale rıhtımında yazdım. Bulutlarla gönderiyorum. Ne zaman üç beş damla su akarsa üzerine beni hatırla... Bir daha gelmeyeceğim. Ne deyim! Kaz Dağları'ndan boğaza doğru haykırmak istiyorum: Seni sevmediğimi cümle alem duysun istiyorum... Ama olmuyor! Diyemiyorum... Hatıralar izin vermiyor; 
 
Saçlarını kestin mi güzel? Bele değen saçlarını... Saçlarının kokusunu hissetmeden gidiyorum. Çok bekledim, hep bekledim... Darılma bana nolur, beklemekten yoruldum, gidiyorum... Kaldır başını, dön bir ardına bak ben geldim... Ben geldim; sen yine yoksun...
 
Bahar gözlüm ben geldim
İşte geldim,  sen yoksun
Herkes gitti ben kaldım
Sende kaldım, sen yoksun
 
Itırlar var, kuşlar var
Gözde duran yaşlar var
Bende kalan düşler var
İşte geldim, sen yoksun
 
 
 
Çanakkale 7-20 Temmuz 1997   
Gündüz AYDIN
 
Toplam blog
: 51
: 174
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Emekli öğretmen, şair, yazar ve gazeteci. Geniş bilgi için (www.gunduzaydin.com) ..