Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Sen yola düşende

Sen yola düşende
 

yol


Seni bekliyorum…
Sen yola düşende, dar gelir girdiğim her mekân. Bu şehir sensiz yaşanmaz olur.Daraltır içimi kapalı kapılar. Haberli geldiğin halde. Geleceğin vakti biliyorken; gelmenin imkânsız, beklemenin anlamsız olduğu zamanlarda beklemenin, gözü kapıda ansızın içeriye girmenin ve bu olanaksızlıkları umut etmenin nasıl bir açıklaması vardır acaba?
Zaman kilitlenmiş…
Geçen her saniye ömürden geçerken saatlerin hızla geçmesini istemenin mantıklı bir izahı var mıdır? Ömründen giden saniyelerin bu kadar ağır gittiğinin düşünüldüğü, çabucak geçmesinin istenildiği başka sebepler yaşanmış mıdır acaba? Ümit hüzünle el ele, kola kola, diz dize imiş meğer. İlk defa şahit oluyorum buna. Kilitlenmiş zamanımın yok anahtarı, gözlerinden başka.

İçim daralıyor…
İçim daraldığında yangın yerine döner yüreğim. Yüreğim yanar, gözlerim suya yürür, kavuşur nihayetinde. Gözlerimin suya dokunduğu yerden bir tutam saçı ıslanmıştır gecenin..
Islatınca saçlarını gecenin, ruhuma dolanır yalnızlığın kolları. Penceremden aşağı, odamdan içeri karanlıklar salınır. Gecenin ıslak saçları tutuşur, alevler yüreğime düşer, beni bir titreme alır.
Öne düşüyor başım…
Başımı kaldıramıyorum. Utancımdan değil inan. Titreyen bedenimin üşüyen ellerimin tasası değil bendeki. Bir an çevirip başımı, bakacak olsam gecenin yüreğine mıhlanmış yıldızlara, mehtabın hayıflanmasına neden oluyorum. Çekmek zorunda kalıyorum çekilmez kaprislerinin her birini. Yıldızlardan, burçlardan, vuslata umut taşıyan her bir şeyden uzağım. Onlardan ne kadar uzak kalsam sana o kadar yakın olacağıma dair bir kanat büyüyor içimde. Düşlemeye başlıyorum, en güvenilir en sadık haberci olarak düşlerime güveniyorum.
Düşlerim gözaltında…
Ufka bakmaktan vazgeçerek başımı öne eğip, ışığı düşlesem, aklımdan ışık geçirsem, güneşin huysuzlandığını, suların bulandığını gözleriminse buğulandığını görüyorum. En iyisi sen çabuk gel tabiat kendi seyrinde gitsin. Göz pınarlarım sana akmakta. Bahara alışkın dünyama kış yaşatma çabuk gel.
Hala gelmedin…
Beklemeye tahammülsüzlüğüm, seni görmeye dair sabırsızlığım, sensizliğe gönülsüzlüğüm beni bambaşka bir ben yapıyor. Tanıyamıyorum bu anlarımda kendimi. Kimseler beni bu halde görmedi. O yüzden bu halim nasıl algılanıyor, nasıl yorumlanıp tarif ediliyor bilemiyorum. Kimseler görmedi böyle. Çünkü kimseyi böyle sevmedim. Kimseyi beklerken bu kadar sabırsızlanmadım. Kimseyi beklerken bu kadar heyecanlanmadım. Elim ayağım dolanmadı birbirine bu şekilde hiçbir vakit. Görürken, kalbimin atışlarına boyun eğdiğim kimse olmadı inan.

Yürek büyüyor, çatlayacak… Olgunlaşan nar misali.
Yüreği ikiye böldürmeye hiç bu kadar hevesli olmamıştım. Şöyle başı dik alnı açık dedikleri türden bir duyguyu yaşıyorum aslında seni sevmekle. Ama başım eğik, yüreğim buruk, ciğerim yanık sevmek zorunda kalıyorum. Sebebi hikmeti belli veya belirsiz. Seni içimde seviyorum. İçten seviyorum ama en içimdeki içten anlıyor musun? Olgunlaşıp kabuğunu yaran cennet meyvesi dedikleri “nar” misali. Severim güneşi yazın da kışın da.. Yıldızı ve mehtabı hem gece hem gündüz severim.. Seni bunlardan ötede bir yerlerde ama nihayetinde en nihayetinde en çok seviyorum.

 
Toplam blog
: 10
: 667
Kayıt tarihi
: 11.01.10
 
 

1974 Adıyaman doğumlu olup; İlk ve orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladı. 1997 yılında Niğde Üniv..