Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Senaryo/günlük...

Senaryo/günlük...
 

Bu sabah bu olay olmasaydı hiç birinizin okumayacağı şeyleri yaptığımı bilmeyecektiniz. Öyle şaşkınlık, öyle salaklık ki, Allahım sanırım beni özellikle bunları yaşayayım diye programladı:)) Ya da ben kendimi öyle avutuyorum. Her neyse... Bu sabaha dönmeli ve adam gibi başımdan geçenleri yazmalıyım; evet yazmalıyım. 

Sabah, sabahın köründe uyandığımda nihayet özlediğimiz, ekranlarda ve dağ başlarında uzaktan gördüğümüz kar mübareğinin şehirimizi şereflendirdiğini görmek beni mutlu etti. Öyle ki bu mutlulukla çiçek bahçesindeymişçesine mutlu ve mesut kahvaltımı yapmış, kelebekler gibi titreyerek balkona çıkıp, sabahın bu saatlerinde görgüsüz bir şekilde çayımı yudumlamıştım. Belirtmeliyim ki tamamen çocukluk hissi. Her neyse bu sabah giyeceğim botumu kaç sene önce aldığımı bir türlü hatırlamamakla birlikte, Özkök'ün yeni hizmet binası yeni açılmıştı. O sene almıştım ve ben bu botu yeğenlerimin ayaklarına sürmüş, ona ver buna ver, eve dönün kaç kocalı kızlar gibi gelip beni bulmuştu. Hem de hiç bir tamirci yüzü görmeden Üfff yine dağıttım. En iyisi ileri sarmak. 

Senaryolaştırayım; 

Evin önünde araba, camları kar, esas kız arabaya kurulup, dikiz aynasına bir bakıyor kalemi bulaşmış gözlerinde onları siliyor, emniyet kemerini bağlayıp, arabayı çalıştırıyor. Etrafa göz gezdiriyor, insanlar gidip gelirken gülümsüyor. 

Ana! o da ne? 

Araba stop ediyor, Alla, Allah diyor ve bi daha marş, stop, marş, stop... 

Senaryo bitti. 

Yol yardımı aradım hemen... Mahalledeki taksi durağındaki şoförlere eskiden beridir gelen antipatim nedeniyle selam vermedim, vermem de. Yol yardım gelene kadar bekledim yarım saat hiç kımıldamadan, sağa, sola kafa oynatmadan yağan karı izledim. Yol yardım geldi, bana arabayı çalıştırmamı söyledi, araba yine çalışmadı kendimden de eminim hani. Ha, bu arada arabanın benzin lambasının yandığını söylemiş miydim?:))
Tabiii, ampul yandı değil mi? ihhihihh. Uyarı lambası yanıyordu dün akşam ama ben hemen bitmez diye almamıştım. Araba da biraz meyilli park edilmişti.
Buraya kadar sabırla okudunuz değil mi? Benzin bittiğinden arabayı çalıştıramamışsınız dediğinde yüzüm al al mor mor oldu. Para verinde en yakın yerden benzin alıp geleyim dedi. Sağ olsun... İyi utandırdı beni. Bir on beş dakika daha oturduktan sonra arabaya benzini koydular da ben işe geldim.
 

Neyse işte! 

Bir başka mekan, bir başka senaryo... 

Market; bildiğiniz büyük marketlerden biri... Bir şampuan kampanyası... Hani seleler olur büyük büyük marketlerin ortasında... Esas kızın o aralarda saç kremine ihtiyacı var. Esas kız, büyük boy şampuana bantla yapıştırılmış küçük boy bir kutu daha gördü ve krem olduğuna hükmedip, alışverişini tamamladı. Hem kâr etmişti. Akşam saçlarını şampuanladı, şöyle kremi denese fena mı olurdu?. Kutudan eline bi miktar krem koydu başladı sürmeye... 

Ana! o da ne? 

Krem köpürüyordu. He işte bayağı köpürüyordu, gözlerini açtı, kutuyu eline aldı ve gördü. 

Senaryo bitti.
Elime aldığım kutu, büyük boy şampuanın küçük boy şampuanıymış.
Ben algılama sorunu ile onu kremleştirmişim.
 

Neyse işte! 

Bir başka mekan, bir başka senaryo... 

İşyeri; yeni taşınılmış, her yer koli, masa, sandalye... Çay içilecek arada mola verilecek. Evden getirilmiş çay, kahve poşetleri, şekerler, bardak, çanak... Soğuk ortalık, kış... Suyu ısıtmak için birbirlerinden ödünç alınacak ketıllar.
Esas kız çay içecek, arkadaşından ketıl almaya gitti. Ketılı eline aldı döndü geri gidiyor...
 

Senaryo bitti.
Ben elime ketılı almış milletle gırgır şamata yapa yapa kapıya ilerlerken bi arkadaşım seslendi.
Yıldız, ketılın altını da alsana. Nere gidiyon sen öyle...
Ketılın ana gövdesini al sen, altını bırak git. Fena yav çok fena...Öyle ya suyu neyle ısıtacaksın?
 

Neyse işte… 

Bir başka senaryo…
Hastane odası, doktor, hemşire, iğne ilaç MR, Tabiî ki esas kız.
Esas kızın beli tutulmuş, iki büklüm, teşhis konacak.
Doktor: Uzatın elinizi yıldız hanım?
Esas kız elini uzattı.
 

Senaryo bitti.
Doktor ellerini açmış, uzatın elinizi derken kendi ellerini uzatmış öne doğru… Bense doktorun uzattı ellerini tuttum iyi mi?. Hani biri ellerini uzatır ya tut ellerimden dercesine de siz de ellerini tutarsınız ya…
Doktor, hayır, hayır siz elinizi böyle uzatın demek istemiştim dediğinde, kaç hızla elimi çektim ellerinden hatırlamıyorum.
Sanırım utanmayı unutmamışım.
 

Neyse işte. 

Bugün bu arabanın içinde bunları düşündüm. Sahi okudunuz mu? 

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..