Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Senaryo

Senaryo
 

Erhan Göksel öldü. Nerde? Amerika’da. Niçin? Kalp krizinden. Nedense inanasım gelmiyor bu sıradan ölüm nedeni açıklamasına.

Göksel’i sadece basından yazıp çizdiklerinden çokça da söylediklerinden tanıyordum. Bunların dışında onunla ne bir şahsî ilişkim ne de ona muhabbetim oldu. İlginç şeyler söylüyordu. Söyledikleri de genelde doğru çıkıyordu. Son zamanlarda da yarım ağızla söylediği bir şey vardı: Türkiye’deki siyasetin tamamen dış mihraklarca kurgulandığı; sahnedeki figüranların ise, rollerini çok başarılı bir şekilde oynadıkları. Doğru söylüyordu Göksel. Ben de aynı kanaatteyim. Ama ondan ayrıldığım bir nokta var: Ben bizim figüranların, kendilerinin figüran olduklarının farkında olmadıklarını düşünüyorum. Senaryo, öylesine güzel oynattırılıyor ki, bizim figüranlar kendilerini hem senaryo yazıcısı hem de başoyuncusu sanıyorlar. Samimiyetleri de buradan geliyor zaten.

Türkiye’de bir satranç oyunu oynanıyor. Ancak bu satrançta taraflar, muhtemelen ikiden fazla. Aslın da alışılmışın dışında bir satranç oyunu bu: Öyle ki, taraflar içinde karşı tarafa hizmet edenler var: Bir kısmı bilinçli, bir kısmı ise bilinçsiz; doğaçlamayla, kendiliğinden. Açık ya da kapalı yönlendirmeler var. Bir kavga yaşanıyor. Bu, iktidar kavgası: İçerdeki kıytırık güç dengeleri, el değiştiriyor. Ancak, büyük ihtimalle, senaryo yazıcısı dünde aynıydı bugünde aynı.

Değişen ne? Kurgucunun âli menfaatleri doğrultusunda sivrilen tarafın tıraşlanması, zayıf tarafın ise birazcık palazlandırılması. Tıraşlanan sahip olduğunu sandığı güce sahip olmadığını anladıkça çığırtkanlaşıyor, palazlandırılan da tıraşlananın acizliğini dâhiyane zekâsına (!) bağlayarak horozlanıyor.

Erhan Göksel, tıraşlanan tarafta görüyordu muhtemelen kendini. Ergenekon masalı çerçevesinde gözaltına alınınca ürktü, korktu, kaçtı. Ve öldü. Nerde? Amerika’da. Ne zaman? Tam da Saadet Partisinden aday olacağını açıklamanın arifesinde.

Sadet Parti- Göksel, ilginç bir ilişki: Bir Marksistlin İslamcı Partisi. Bu, bizim imamın CHP ilgisi gibi bir şey. Denge meselesi.Palazlananlara karşı, törpülenenlerin yeni stratejilerinden karikatürler bunlar. Karikatür, çünkü içerden yapılan hamleler. İmamın CHP kurullarında olması pek endişe doğurmasa da, Göksel’in kararı asıl senaryocunun hoşuna gitmemiş olabilir. Ya da ömrü vefa etmemiştir, kim bilir?

Törpülenenler, ikinci atak olarak, Baykal’ı harcadılar. Baykal adına, bence kötü bir son oldu. Böyle olmamalıydı. Esasen böyle bir sonu, Baykal bile kestirememişti. Ama oldu. Kılıçdaroğluyla, yeniden palazlanabileceklerini, en azından törpülenmekten kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Yanılıyorlar. Kılçdaroğlunun en iyi yapabileceği, törpülenmenin hızını kesmek. Ötesi hayal. Elbet, hayal deyip geçmemek lazım; hayallere de inanmak gerekir. Ama ne zaman? Senaryocunun hayalleriyle kesiştiği sürece.

Şimdilik, görünen o ki, mevcut iktidar ‘rızaenlilleh’ rolünü oynayacak bir süre daha. Doğru yaptığına inanarak. Nereye kadar? Sınıra kadar. Sınır nerede? Onu takdir edecek olan, senaryocunun bir türlü ne yapacağını, nasıl kontrol edeceğini kestiremediği Türk Milleti. Senaryocu, yıllardır beklediği fırsatları yakaladığını düşünüyor. Lakin işini şansa da bırakmak istemiyor. Dengeleri bozma ihtimali olan her duruma müdahil oluyor. Gerekirse temizlik yapıyor. Baykal’ın harcanmasına göz yumdu. Bence Kılıçdaroğlu atağının bir rüzgâr olduğunu kestiriyor. Kestiremediği tek şey, her zaman yaptığı gibi, dünya tarihinde olmazsa olmaz olan Türk Milletinin sabrı, dirayeti ve feraseti. Haritalar değişecekse, bu değişiklik ancak şimdilik sessiz kalan dünya dengesinin rızasıyla değişecektir; yoksa senaryocuların ham kurgularıyla değil.

24.05.2010.
 
Toplam blog
: 51
: 885
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Ben kimim? Kafa kağıdımdaki beyana göre 1969 tarihinde Burdur - Gölhisar'da, doğumuma şahit ala..