Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '07

 
Kategori
Sinema
 

Şener Şen Neden Şen Değil? (Neşeli Günler'den Beyaz Melek'e Değişim Evreleri)

Şener Şen Neden Şen Değil? (Neşeli Günler'den Beyaz Melek'e Değişim Evreleri)
 

Şener Şen

Türk sinemasının yaşayan efsanelerinden, en büyük ustalarından biri.
Seyirciyi hem en çok güldüren hem de hüzünlendiren nadir sinema sanatçılarımızdan biri.

Şener Şen artık bizi güldürmüyor.
Beyaz perdede Şen’in yüzü şen değil.
Şener Şen Türk toplumunun değişen ruh dünyasını mı yansıtmaktaydı, yoksa yaş kemale erince hüzün insanın parçası mı olur?

Ben Türk sinemasının değişim ve gelişim sürecini onun yüzündeki çizgilerde görmekteyim. Onun yüzünde ben Türk sinemasının tarihini okumaktayım. Şöyle ki:

1970’li yıllarda rol aldığı filmler (Bizim Aile, Neşeli Günler, Hababam Sınıfı) Türk aile ve toplum yapısındaki dayanışmayı güler yüzüyle ve tüm sıcaklığıyla işlemekteydi.

1980’li yıllarda ihtilalden sonra toplumca geçirilen travmadan sonra öne çıkan hak, hukuk, doğruluk, bol acı, hüzün, köyden şehre göç ve aşk gibi kavramlar sinemalarda da ön plandaydı. İşte bu yıllarda Şen, kâh bir devlet memuru(Namuslu), kâh bir üçkağıtçı(Çiçek Abbas), kâh sefilleşen bir toprak ağası(Züğürt Ağa) ve arabesk bir âşık(Arabesk) tiplemeleriyle karşımıza çıkar. Eski neşeli hallerinden uzaklaşmaktadır artık.

Türkiye’deki sinema sayısı yaklaşık 4000 idi.

1990’lı yılların başında teknolojik ve ekonomik gelişmeler, videolu kahveler, pastaneler sinema sektörünü adeta öldürdü. Değişen zevk, tüketim ve hayat anlayışıyla halk, eski dramatik filmleri bile komik bulur olmuştu. Mendiller çoktan sandığa atılmıştı.

Sinema sayısı ülke genelinde birden 150’ye düştü.

Halk ya duygu erozyonu veya helezonu yaşıyordu. Toplumun değer dinamikleri yerinden oynamış; toplum gibi müzik ve sinema sektörü de yeni arayış içine girmişti.

Halk farkında değildi ama kalplerde, beyinde ve yaşantıdaki çarpık kent yaşantısı insanların kalbinde bir yürek ağrısı olarak kendini hissettirmeye başlamıştı. Şehirleşmenin soğuk ve aldatıcı yüzü müzik ve sinemayı da toplumun kaybolan değerlerini, eskiyi, marjinali yeniden dile getirme çabasına soktu.

1990’lı yılların ikinci yarısı nostalji, türkü ve best of’lar furyası başladı. Müzik kendine nefes alacağı kanalı açmıştı ki sinema dünyası da Şener Şen’in oyunculuğundaki en keskin değişen yüzünü gördüğümüz “Eşkıya” filmiyle üzerindeki ölü toprağını atmaya niyetli olduğunu gösterdi.

Ardından “Ağır Roman”…

Türk sineması artık hemen her filmde marjinal yaşantıları yansıtan senaryolarla dirilişini, gerçekleştiriyordu.

2000’li yıllarda insanımız sinema salonlarını doldurur oldu. Türkiye’deki sinema sayısı tekrar 1200’lere ulaştı.

Gülmeyi özleyen toplumun karşısına bol küfür ve argo dolu komedi filmlerle çıkan Türk sineması (GORA, Kahpe Bizans, Hababam Sınıfı serisi, Hokkabaz) gişe rekorlarına rağmen seyirciye hayal kırıklığı yaşatıyordu. Bu yıllarda “Vizontele” komedi dalında Türk sinemasının yüz akı oluyordu. Vizontele’de de köy, eski yaşantılar, acılar ve hatıralar ön plandaydı. Toplum hâlâ özlem içindeydi.

Toplumun en çok özlemini çektiği de sevgi, saygı, vefa, insanlık, dostluk ve ahlâk gibi yüce erdemlerdi. Tüketim çağında toplumun, ailenin ve bireyin kalbi de tükenmek üzereydi. Parayla saadet gelmemişti. İçinde acı, hüzün, sevgi ve vefa olan filmler (Komser Şekspir, Güle Güle, Her Şey Çok Güzel Olacak, Gönül Yarası…)gişe yapıyordu.

Ve insanımız yaklaşık otuz yıl sonra, “Babam ve Oğlum” ile sandıktan mendillerini çıkarmaya başladı. Ağlamayı özleyen insanımız yüreğinde sakladığı, içine attığı acılarını çığlık atarcasına dışa vuruyordu.

Şener Şen artık şen değildi. İnsanımız eski hüzünlerini arıyordu. Hüznüyle mutlu oluyordu çünkü. Islak mendiller iyice ıslandı da “Beyaz Melek” oldu insanımız, Şener Şen de "Kabadayı"..

Türk insanı kirlenen ruhuna ağlarken, gözyaşıyla yıkanıp temizlendiğinin farkındaydı.
Salonlar 1970'lerde gülerek şen olurken şimdilerde hüzünlenerek mutlu oluyor.

resim:Gönül Yarası film afişinden

 
Toplam blog
: 143
: 2341
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

Bu âlem içinde aileme zaman ayırmak, gezmek, okumak, fotoğraf çekmek, resim çizmek ve iş hayatı h..