Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '16

 
Kategori
Kültürler
 

Seni ele sevirem ki…

Seni ele sevirem ki…
 

Böyle dile getirirmiş aşklarını Dadaşlar…  Bir eliyle Karadeniz’i, diğer eliyle Doğu Anadolu’yu selamlayan, zirveleri her dem karla kaplı, dört bir yanı dağlarla çevrili, tarihi İpek Yolu üzerinde binlerce yıldır onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış, suyu buz ama bağrından yüreği sıcak, azgın Çoruh Nehri misali kahraman yürekli insanlar çıkaran şehir: Erzurum.

O Erzurum ki, imzasını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna da atmış. Nene Hatunların, Kara Fatmaların gösterdikleri kahramanlıklar bir yana, kuruluşuna şükrettiğimiz Cumhuriyet’imizin yolunda ilk Kongreyi armağan etmiş bu topraklara: Vatanın bütünlüğünü haykırmış emperyalizme karşı, “millet topyekün kendisini savunacak” demiş, manda ve himayeyi red etmiş.

81 ilinin her bir milimetre karesi gibi kıymetli, değerli dünyamızın ve nadide ülkemizin tarih ve gelecek kokan değerli şehirlerinden birisi Erzurum. Bir doğa ve tarih müzesi: 2-3 milyon yıl önce oluşmuş Narman Peri Bacaları, Milattan önceye uzanan krallıkları, üzerinde kurulan onlarca medeniyet… Köprüleri, kümbetleri, medreseleri, camiileri ve tabi kaleleri; her biri, şahitlik ettikleri medeniyetler mücadelesinin izlerini taşıyorlar üzerlerinde:

Hurriler, Kimmerler, Sakalar, Makedonlar, Romalılar, Asurlar, Urartular Medler, Persler, Partlar, Bizansılılar, Sasaniler, Emeviler, Abbasiler, Moğallar, Selçuklular, Osmanlılar… Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde, ovalarından buz gibi suların aktığı Sarıçam ve Meşe ağaçlarının diyarıdır Erzurum. Bugün kaplıcaları ve Palandköken yamaçlarındaki kayak merkezi ile de kuvvetli bir çekim merkezi.

Orada bir köy var uzakta…

Ziya İnik başkanlığındakiBeykoz Erzurumlular Derneği’nin, anlamlı bir günde, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği Erzurum ve kültürünü tanıtım gecesi etkinliği, dilimize çocukluğumuzun o güzel şarkısını dolayıverdi yine: Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür… Erzurum’u gidip göresimiz, tarihin tanıkları o güzide yapılarına el süresimiz, kadayıf dolmasını, cağ kebabını tadasımız, Çoruh’un soğuk suyuna ayağımızı sokasımız geldi…

Buram buram memleket sevdamız katlanıverdi o gece.  Aziziye tabyasında, kalıntıların bir köşesinden Nene Hatun’u selamlamak, Tortum Gölü’nün yeşiliyle gözlerimizi kör etmek, oltu taşından incik bocuklara bürünesimiz, Saat Kulesi’nde zamanı durdurasımız geldi.

Erzurumlu ozan Emrah’ın dediği gibi,

“…Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz”

O ilaç Erzurum’un buz gibi sularında bulunsun ya da bulunmasın, çare aranmaya değer, degil mi; hele ki Erzurum’da?  Ne demiş ozanımız aynı şiirinde:

“ … Güzel sevmek bir sarp kale

Ya alınır ya alınmaz.”

Gönlün ilacı gizli ise eğer bir kalede, o kaleyi fethetmek için mücadeleye değmez mi? Erzurum Kalesi’ne soralım; anlatsın bize tecrübelerini, neler gelmiş başına, bir bir…

Nasıl ki, Erzurum denince, dadaş geliyor akla, dadaş denilince de, “ bar” gelmeli imiş… “ Elelele tutuşmak, birliktelik, birlikte oynamak, topluluk” anlamıma gelirmiş bar. Davul ve zurnadan yükselen nağmeler eşliğinde, Erzurumlu dadaşların ahenkli ayak hareketlerinden ve de bıçak sallamalarından oluşan hançerbarı’nı, “yiğitlere yaraşır savaş oyunu”nu izledik nefesimiz ağzımızda o gece.

Erzurumluların o kendilerine has şiveleriyle dedikleri gibi, “ seni ele sevirem ki Türkiye”; buram buram ben kokuyor her köşen…  Erzurum, Artvin, İstanbul, Kars, Edirne, Denizli, Kastamonu… “Sen bensiz, ben sensiz” olmaz ey güzel memleket!

Dinlerin, destanların ortak efsanesidir insanın yaradılışının her bir zerresinde toprak ile suyun birlikteliği. Bundandır il il, diyar diyar koklamalı insan toprağı, dokunmalı çağlayan sularına… Mayamızda karışık farklı farklı toprak, farklı farklı su… Bundandır, kardeşiz ezelden ebede: hamurumuzdan, toprağımızdan, suyumuzdan…   Çamurdanız velhasılıkelâm!

İşte, bir etkinliğin ardından dimağımda, yüreğimde kalan tortular bunlar. Gidip de görmek lâzım, gidip de dokunmak, gidip de ciğerine çekmek, gidip de soğuğu ile üşümek, gidip de tatmak, gidip de “ seni ele sevirem ki” demek…

Arzu Başlantı

 
Toplam blog
: 230
: 1315
Kayıt tarihi
: 26.08.12
 
 

Doğum yeri: Berlin Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu (Bölüm ve fakül..