Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Seni sevdiğime çok pişmanım

Seni sevdiğime çok pişmanım
 

Sana değmezmiş... Hiç değmezmiş...


Aslında sen bu yazıda yazılan tek bir “virgüle” bile değmezmişsin, bunu geç de olsa anladığımı bilmeni isterim… Hiç değmezmiş sana, hiç... Ama yüreğim dökmeliydi pişmanlığını satırlara… Tarih, sana verdiğim o tarifsiz, dehşet sevginin arkasından gelen o dev pişmanlığa da şahitlik etmeliydi…

“Keşke bu tertemiz aşkı sende heba etmeseydim, keşke umudumu sana paralatmasaydım, keşke nefes tüketmeseydim yalan sevgine, yürek tüketmeseydim sahte sevişine, keşke bencil ruhuna harcatmasaydım çocuk yanımı hiç hesap yapmadan, keşke senin her şeyinle baştan aşağı yalan olduğunu daha başında sezebilseydim bu sevdanın… Keşke seni hiç tanımasaydım, keşke sana hiç inanmasaydım, keşke seni hiç, ama hiç sevmeseydim… Pişmanım, çok ama çok pişmanım...”

Be hey zavallı! Ne sandın sen sevdayı? Çok kolaydır ki zaten kalbine girmek sevenin. Çok kolaydır ki zaten parça parça doğramak, acıtmak seveni… Seven kendi gönlüyle av olandır. Kendini ortasına atar ateşin, kapanın. Seven aldanandır, aldatılandır, yalan söylenendir ama bir türlü görmeyen, görmek istemeyendir... Seven kurbandır, kesilmek için bile isteye yatandır keskin bıçakların önüne…

Ben ateşimi kendim yaktım sana yanarken, göğsüme kendi elimle bastırdım nefesim kesilsin diye aşkın içimde yayılırken, zehrini kendim içtim her gülüşünle yudum yudum, gözümü kör, aklımı deli ettim senin için hep kendim, ben kendim… Sen kendine bile yalanlar söyleyen biriydin; zavallım sen; benim seni bu halinle sevdiğimi, her şeyini bilerek, görerek, hissederek sevdiğimi hiç bilemedin…

Diyor ya Faruk Nafiz o deli şiirinde;

“Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,
Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk’a bile.
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,
Kahpelendin de garaz bağladım ahlâka bile...”

İşte böyle bir tutkuyla, senden başka her şeyi yakarak, yıkarak; hiçbir kural, hiçbir yasak, hiçbir ahlak tanımadan sevdim ben seni, şairin dediği gibi; kahpelendiğinde bile sevdim…

Öyle temiz sevdim ki ben seni, öyle çıkarsız, öyle çocuk, öyle masum, öyle gözü kara... Sana dibine kadar hissettirdi kalbim böylesine büyülü, böylesine temiz sevildiğini; eminim bundan... Şimdi, nasıl ödeyecek zalim yüreğin bu sevginin vebalini?

Bilmez misin ki bu vebal sana haram kılacak bundan sonra aldığın her nefesi, yediğin her lokmayı, içtiğin her damlayı, her gülümsemeni, her sevincini… Ve aklında olacak bana yaptığın bu haksızlık verirken o son nefesini dahi…

Bilmez misin ki, bir gün hesap soracak senden sana verdiğim her şey; nefesim, umutlarım, düşlerim, gülüşlerim, aşkım, yüreğim, gözyaşlarım… paylaşılan her harf, her an, her ses, her sessizlik…

Ve bu dünyada zaten cezalandırılmış olan yalancı ruhun, o gün, o âlemde de veremeyecek hiçbirinin hesabını…

Gerçi doğru ya pişmanlık bilmezsin sen asla, pişmanlığı olmaz senin sağlam(!) kişiliğinin; üzülmek, üzüntü nedir bilmez senin güçlü(!) yüreğin...

Sadakat bilmeyen, fedakârlık bilmeyen, sevda bilmeyen, kadın olmak ne demek bilmeyen; her elin/her gözün ulaşabileceği kadar ortalıkta olan, kendini seve seve ortaya sunan; ucuz, basit, yapay, sıradan bir çiçekmişsin sen… Nasıl da yanılıp, aldanıp bir kardelene benzetmişim ki seni ben…

Acıyarak izliyorum şimdi seni, öyle tiksiniyorum ki -resimlerinde bile bir zaman taptığım- yüzünden, öyle iğreniyorum ki bir zaman pervane olduğum gülüşünden...

Şimdi çok uzağından gülümseyerek bakıp sana, sadece dua ediyorum senin için…

O; doyumsuz, zavallı, bir parçası hep eksik olmakla cezalandırılmış olan ruhun için, o; asla huzura eremeyeceğini kendin de çok iyi bildiğin yalnız kalbin için, o; acıtarak mutlu olacağını sanan hınç dolu kötü yüreğin için, o; kendine bile dürüst olamayacak kadar aciz, hayatı kendi de dâhil herkese rol yapmakla geçen, sonsuz bir arayışın küflü derinliğinde çırpınarak yitip gitmiş yalancı aklın için…

Kurtulman için; kimseye göstermediğin ama benim çok net gördüğüm acılarından, yalnızlığından, zavallılığından, korkularından, zayıflıklarından, suçluluğundan, yalanlarından, açgözlülüğünden, bencilliğinden, günahlarından… kurtulman için sana dua ediyorum…

Ne de olsa ölüler, arkalarından, en azından son bir duayı hak eder her zaman...

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..