Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Seni sevdiğimi asla öğrenemeyeceksin asla!

Seni sevdiğimi asla öğrenemeyeceksin asla!
 

Gamze yaşı o kadar büyük olmamasına rağmen fiziği itibarı ile hep göz önünde olmuş ve çok dikkat çekmiş bir genç kız olarak büyümüştü. Ulus’taki kendilerine ait olan altı katlı apartmanın terasında babasının kendisi için özel olarak yaptırttığı çardakta arkadaşlarını toplayarak hayatın bin bir renginde bulutlara bu denli yakın olmaya bayılıyordu.

Henüz on sekizli yaşların verdiği fırtınalar ve coşkularla kâh ağlayışına kâh kahkahalarına tanık olan bu çardakta, hasır döşeklerin üzerlerindeki bu kadife kızıl ötesi minderlere usulca dokunurken o muhteşem yıllarını iç çekerek anımsadı Gamze.

Belki de bu son dokunuşuydu geçmişe.
Gidiyordu, tek bir soluk bile bırakmayarak,
Anıların sessizliğinde geride tek bir nefes bırakmamaya çalışarak,
Sessizce bırakıp gidiyordu korkakça kaçarak.

Oysa nereye giderse gitsin kendisini de yüreğinde alıp götüreceğinin farkında bile olmadan, Tek kişilik sadece gidiş olan uçak biletini elinde sımsıkı kavrayarak,
son bir kez daha dolaştı, anılarıyla donanmış bu zarif terasın dört köşesini bakışlarıyla…

Bundan beş yıl öncesiydi.
Babasının iş ortağı olan SEYFİ BEY ile apar topar evlendirildiğinde, her şeyin alt üst olacağının farkındaydı ama rüzgâra karşı durmayı başaramamıştı Gamze.

İşleri iyiden iyiye kötüye gitmeye başlayan babacığının süratli çöküşüne seyirci kalmamak için kendini, gençliğini umutlarını yapmayı hedeflediği kariyerini her şeyi ama her şeyi arkasına atarak, nikâh masasında atmıştı o imzayı.

İradesi dışında gelişen koskoca bir hayat dönüp durdu etrafında.

O da ben de biliyoruz dedi bu birlikteliğin bir mecburiyetin üzerinde inşa edilerek yapılanmaya çalışıldığını.

Gidiyorum işte diye sessizce fısıldadı bir daha asla buraya dönmemek üzere gidiyorum.
Ben onunla sadece babamı kurtarmak için birlikte olduğumu, onun da bana babasının ricasını kıramadığı için, kabul etti iki kişilik yalnızlığımızı.

Gözlerinde aşk olmadığı için kaçıyordu doğduğu topraklardan.
İki yabancı gibi sessizce paylaştıkları Beykoz’daki o mekânda, daha ilk anda o donukluğu anlayarak dokunmamıştı genç adam yanındaki kadına.

Biliyordu evlenme nedenini.
Kendisinin de nedeni aynıydı çünkü bu bir şirket ortaklığıydı.

ATATÜRK HAVALİMANI’NA gittiğinde SEYFİ’NİN onu beklediğini gördü.

ablanlara gittiğinde bir haber verirsin değil mi diye mırıldandı genç adam.

Olur dedi Gamze. İner inmez ararım.. Sesi kafese kapatılmış bir kartal kadar hırçın yırtıcı ve isyankârdı.Kendisiyle asla bir kadın nazarıyla görüp ilgilenmeyen dokunmaya bile teşebbüs etmeyen genç adamın, gözlerinin hiç bu kadar masmavi baktığını görmemişti.

Beyaz gömleğinin kollarını kıvırmış koyu renk bir kot giymişti, o sabah sanki bir başkaydı yüzündeki jilet kaydı tıraş.
Ne kadar da yakışıklıymış diye hayretler içinde baktı GAMZE.
Hep umursamaz bir mecburiyetler zinciri olarak kabullendiği bu birlikteliklerine, babası vefat ettikten hemen bir hafta sonra elveda diyordu.

Kimseyi mecbur edemem. Kendisine asla dokunmayan bu adamla sadce ailelerini mutlu edebilmek adına feda edilen iki mahkûm gibi koskoca beş yıl, ayrı odalarda ayrı iki yaşam iki insan.

Daha nikâh günü gözlerindeki aysbergi keşfederek asla dokunmamıştı SEYFİ, eşi olmasına rağmen olayları doğal akışına bırakarak Gamze’ye en ufak bir imada bile bulunmamıştı.

Müşfik bir koca iyi bir ev erkeğini oynayarak, Kadıköy’deki mimarlık bürosunu kapatır kapatmaz evine koşar, alışverişe giderler eş dost ziyaretleri, aynı sofrada oturmalar aynı salonda plazmanın karşısında, şöminenin loş ışıltılarının karşısında, odunların yanarken çıkardığı çıtırtıların efsunlu sessizliğinde, koskoca bir boşluğu paylaşmaya çalışmışlardı.

Bu boşanma ve çekip gitme kararına en çok aile çevresindekiler isyan etmişti zaten.Öyle mükemmel oynamışlardı ki kendilerine yüklenen rollerini herkes ama herkes onları mesut bahtiyar bir çift olarak belki de kendi birlikteliklerine bir abide olarak göstermeye bile kalkışmışlardı. Durum böyleyken GAMZENİN ansızın henüz babasının defin işlemlerinin ardından çekip gitmeye kalkışmasının sorumlusu olarak SEYFİ’Yİ sorgulayanlar bile olmuştu.

Bir kadın mı vardı hayatında ondan mı kaçıyordu GAMZE.

Yok hayır ama nasıl olacaktı ki, akşamları evinin önündeki balkonda oturarak piposunu tüttüren, hayatında hiç bara pavyona takılmamış olan bu adamdan çapkınlık beklemek…

İyi de ne zaman diye sormak gerekmez miydi?
AKŞAM YEDİ DEDİ Mİ EVİNE ELİ KOLU DOLU GELEN BU ADAMIN NE GİBİ BİR YANLIŞI OLACAKTI Kİ!

Bu sorular ve keşfedilemeyen ayrılık kararına tüm yakınları şok olmamış mıydı bu yüzden.

Gamze genç adamın beyninden şimşek hızıyla geçen bu sorgulamalarla kararlılığının sendelediğini hissetti.
İçi titredi. Gözleri kenetlendi.
—Her şey gönlünce olsun! Derken gözyaşlarına hükmetmeye çalıştı genç adam.
Biliyorsun bu ayrılık kararını alan sendin
ve yine biliyorsun ki sana daima saygı duydum ben.
Biliyorum dedi Gamze.

O havalimanında yaşayamadıkları koskoca bir beş yılı birkaç dakikada tüketivermişlerdi sanki.

Yüreğinin keskin bir bıçakla ince, ince kesildiğini hissetti genç adam.
El sallarken son bir kez daha!

GÖZYAŞLARININ SELE DÖNÜŞMESİNE İZİN VEREREK perona döndü ve kendisini en yakın koltuğa atarak dakikalarca orada kaldı.

SEVDİM BEN SENİ BE DELİ KIZ, SEVDİM!

Anlayamadın mı?
Gitmesen olmaz mı ha olmaz mı diye hıçkırıklarının arasında mırıldandı.
Elindeki boşanma ilamının ince nüshasını sımsıkı buruşturarak çöpe attı.

SENİ SEVDİĞİMİ, SENİ, SANA OLAN SAYGIMDAN DOLAYI, ÖZGÜR BIRAKACAK KADAR ÇOK SEVDİĞİMİ ASLA AMA ASLA ÖĞRENEMEYECEKSİN BİRİCİK AŞKIM DİYEREK ARABASINA BİNEREK SÜRETLE UZAKLAŞTI ORADAN...


SON.

NİLGÜN ÇAKICI
29 MAYIS 2008/17.47

***BURSA***


DİP NOT=

Romantik bir son olmadı affoluna! :))

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..