Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Seni sevmek 2

Seni sevmek 2
 

 “Sorma bana "ne kadar seviyorsun" diye. O kadar işte! - Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.”

Nazım Hikmet Ran

 

 

“SENİ SEVMEK 2”

 

Biraz önce onlarca kelime ruhumdan beyaz sayfalara döküldü! Aklım bulanıktı mesela! Anlatmak istedi her sözcük seni, dokunmak istedi olmayan varlığına! Aslında var olmayan bir duygu biçiminin okyanuslarında kelimeleri dalgaların koynuna salıvermek gibi bir şeydi bütün bunlar. Öylesine yalnızdım ki, yalnızlık bile utandı yalnızlığımdan! Ürperdi tüm duygularım, hayallerim her zaman ki gibi asılı kaldı beyaz duvarlara, şöyle sisli odamın penceresinden uzaklarda hem de çok uzaklarda sen vardın mesela!

Benim olmayan iklimlerde savruluyordu duyguların! Senin ikliminde belki bahar vardı! Çiçekler olabildiğince uzanmıştı, uzaklara. Ayaklarına papatyalar dolanıyor, gelincik çiçeklerinin kokuları boynunu sarıyor, sardunyalar ellerinin arasında sana baharın şarkılarını söylüyorlardı. Yazın güneşi teninde aşkın sıcaklığını bırakıyor, sana mutluluğun denklemini kuruyordu!

Oysa benim iklimlerim de hep kış vardı, sonbahar rüzgârları duygularımı bir o yana bir bu yana savurup duruyordu. Yapraklarım dökülüyordu Arnavut kaldırımlarına... Kışım olsan da her yanım buz her yanım kar! Sonbaharım olsan da her yanım sararmış yapraklar! Her bir yanım duygularımı oradan oraya sürükleyen rüzgâr! Seni seviyordum işte Nazımın dizeliriyele:  “Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin” …

Bazen tüm olumsuzluklar etrafımı sarar. Oysa ben tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de bıkmadan usanmadan sana olan duygularımı, senin iklimlerine uzak bir mevsimde yaşıyorum. Seni tüm yalnızlıklarımda, gecenin zifiri karanlığında, aşkın kördüğümlerin de, acının en tatlı yerinde seviyorum… Sevmek sadece kelime bütünü olsaydı herkes severdi. Sakız almak gibi olurdu dükkândan! Herkesin ağzına öylece yapışmış! Bilirsin o sakızların sonu hep kaldırım taşları, yol kenarları, çöp kutuları… Oysa sevdi mi insan öyle sevmeli ki sevmek bile utanmalı kendi manasından. Cümleler denk sözcükleri yan yana getirememeli. Hikâyelerin sonu hiç olmamalı, romanlar bitmek bilmemeli. Mesela İran’da dokunan bir halının ilmiğin de ki atılmış bir düğüm olmalı sevmek! Meksika da Flâmenko, caz ve rumbanın ritimleri ile söylenmiş bir şarkı olmalı seni sevmek! Moritanya’da çöle karşı şöyle demlisinden iki bardak çay içmek olmalı seni sevmek! Mozambik’te Zambezi nehrinde tüm tehlikelere rağmen bir yudum su içe bilmektir seni sevmek! Kısaca seni sevmek öyle üç kelimeyle anlatılacak bir ruh hali, duygu bütünü değil tarifi mümkün olmayan olgu biçimidir.

Her şey bir yana da,

Çay demişken,

Şöyle uzaklarda,

Yeşilin tüm tonlarının,

Ahenkle dans ettiği,

Kızılın renklerinin her demine sahip,

Amazon ormanlarının karşısında,

Sıcak bir çaya ne dersin?

Çayıma dem,

Yarım dünyama tam,

Olur musun?

 
Toplam blog
: 39
: 1198
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Ankara Üniversitesi DTCF'de Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilimdalını okudum. Uzun yılla..