Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Seni tanımaya ben de başladım - 1

Seni tanımaya ben de başladım - 1
 

http://www.swapmeetdave.com/


İnsanı tanımak zordur ve laf olsun diye değil, gerçek manada "sanat"tır. Anlamanın zorluğunu idrak ettiğinizde, aslında sadece "anlama taklidi" yaptığınızı anlarsınız ve geç fark ettiğiniz bu yanılgı canınızı çok sıkar.

O zaman da anlamaktan vazgeçip, anlaşılmayı umut edersiniz.

Sizi anladığını iddia eden ve gerçekten anladığını sandığınız "yapay dostlar" edinirsiniz. O yüzden avunmanın adını bazıları "aşk", "arkadaşlık", ” bazıları "dostluk", "sevgi" koyar.

senin için bana çok şey dediler” diyebilen bir insanı anlamak ne kadar zordur?

Ne dediler” diyemezsiniz. Çünkü, kötü şeyler demişlerse “o zaman sen bu insanla hangi maksatla dostluk, ahbaplık, gönüldaşlık ettin” demek zorunda kalırsın.

Varlığı inkâr edilen zavallı ego'lar kör eder gözleri. Görmek istediklerinizi görüp, gerçekleri ertelemeyi seçersiniz.

Bu, ahlaka, vicdana, dine, imana sığar mı” diyemez siniz?

Acaba, insan kendi gerçeğini duymamak için mi erteler bir başkası için söylenenleri, duymazlıktan gelir?

Sahi “namussuzdur” mu? dediler sana

Şerefsizdir, hırsızdır, adam satar”, ha!..

Milletin malını çalmış, servetine katmış mı” dediler sana.

Yüreği yetmez "ben seni hiç tanımamışım" diyerek gerçekle yüzleşmeye?

Kendi iç yapısından, servetinin kaynağının dayandığı gerçeğin utanılacak olmasından korkar bazı bezirganlar!..

Bir insanın arkasından söylenenleri çok kolay doğrulama yolları varken medeni insanlar bunları nasıl yüreğinde saklar?

Ve gurur, ezilmişlik, yanlışlık, adaba uymayan, dostluğa uymayan bir söyleme iter insanı. Bastırılmış duyguların hezeyanında dilinin yol şaşırması, şamar gibi yüzüne çarptığında benzeyeceğin mahluku kimse tahmin edemez.

Gurur, ne zaman inşa edildiği bilinmeyen taştan fanustur. Ama özür dilemeye mecbur edildiğin anda yoktur o duygu. O noktada servetine içinden bir küfür savurursun, kulakların kızarır yanar.

Çünkü haksızsın, hak yemişlerin yanındasın. Ekmeğini yalan ve iftira çamuruna banmışsın.

Doğru olana gözlerini kapamışsın, yazık!

ben de seni hiç tanımamışım, senin için neler neler dediler". Bu cümleyi kendi sesinizden duymak çok ama çok ilginçti.

Halbuki anlaşılmamak daha acı değil midir? Kendi benliğinizden ne kadar eminsiniz ki, öteki benlikleri sorgulayacaksınız!..

Bukowski gibi “ruhundan geriye pek bir şey kalmamışsa ve bunun farkındaysan, biraz ruhun vardır yine de." diyorum.
Pişmanlıkların ve yanılgıların, bitkisel hayata girmesine neden olunan duyguların , hiç bir zaman eskisi gibi olmayacağı bilinen "kirlenmiş ruhların" var olduğu, baştan kaybedilmiş bir oyunun içinde olması muhtemel zavallılıklara gülerim hep!.

Bir ünlü diyor ki, “Oyunu kazanma şansınız, "insanı anlama sanatı"nı öğrenmiş olmanızla orantılı. Anlamaktan vaz geçip, anlaşılma umudu ile vedalaştığınız vakit, oyun bitmiş demektir.

Ben bu duruma hiç düşmedim, diyemem.

Ama arkadaşımın, dostumun arkasından konuşulanların cevabını verir, kedisine de söylemem. Öyle bir huyum var. Yani ben dostuma, arkadaşıma “ senin için neler neler dediler” diyemem.

Utanırım. Çünkü, gerçek insan olmaya aday biriyim. Çünkü, delikanlıyım, çünkü dostun arkasında postum ben.

Puşt değil.

O yüzden utanırım.

Ama gerçekten, eğer merak ediyorsan senin için söylenenleri, verilen cevapları, sen dostun için söylenen “neler neler” den sadece birini bi düşür yüreğinden bakalım.

O zaman gör dünya kaç bucaktır.

Esas oyunun bittiği an, o andır.!.. İnsanı anlama, tanıma anı, o andır sevgili dostum.

Namuslu insanlar yalan söylemez. Namuslu insanlar bilgilenmeden suçlamaz, Çünkü iftiradır, haksız suçlamadır ve cezası çok ağırdır.

"İnsan kendini yalnızca insanda tanır" der Goethe.

O yüzden “Seni tanımaya, Bende Başladım-1” ‘i yazdım bugün.

Devamı gelecek, ama insanca, insana yakışır şekilde.

Biz, anlamadan, bilmeden, görmeden, insanların, kurumların arkasından infaz kararnamesi imzalamayız.

Çünkü insan sarrafı olmaya adayım. Çünkü- yineliyorum- gerçek insan olmaya aday biriyim.

Mevlana Şems-i Tebriziyi tanımadan önce bana göre bir hiçti.

Bir bakıma yalancı Mevlanalara, yalancı Şems-i Tebrizi olmaya adayım…

……………..

Uyarsa da, Uymasa da Üç Dörtlük

Ne bilsin Sarraf olmayan, her taşı bir inci sanır.

Cevheri bulunca bir dem, kıymetin bilmez taş sanır.

Ne bilsin o cahil olan, o ariflerin halinden

Kendi halini ariflik, ol arifi cahil sanır.

……………..

Lokma yeme muhannetin elinden

Kurtulaman sonra acı dilinden

Namertlerin kaymağından balından

Mertin kuru yavan aşı makbuldür

…………

Hüdai konuşur bir ince dilden

Hal ehli olmayan ne bilsin halden?

Bilgisiz duygusuz görgüsüz kuldan

Ölülerin mezar taşı makbuldür.

……………..
Günün Sözü

KUSUR BULMAK İSTİYORSAN GİT, `AYNALAR SENİNDİR!...

Sevgi ve saygılarımla…

 
Toplam blog
: 449
: 609
Kayıt tarihi
: 24.06.08
 
 

Rizede yayınlanan ilk renkli gazete ViraHaberin kurucusuyum 5 sene baş yazarlığını yaptım. İLESAM..