Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

Seni tanımaya çalışıyordum

Seni tanımaya çalışıyordum
 

Dünkü yazıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Daha doğrusu o günlerin Almanya'sini anlatmaya çalışacağım.

Kitaplardan biraz olsun biliyorduk. Berlin tamamen bombalanmış, batı ve doğu arasında soğuk harp başlamıştı. Bu da karşılıklı olarak her iki tarafta kendini gösterip, yeni bir Berlin yaratma savaşıydı.

Tabii bu yanlız propaganda dan ileri gitmediğini geldiğim zaman gördüm. Bombalardan kurtulmuş veya az hasar görmüs evler tamir görmüs, ve "arşitektürü" mimarisi olmayan bir şehircilik ortaya çıkmıştı.

Size ilk ev kiralamamı anlatayım. Kiralik evlerden sorumlu bir kişi "resmii makam" bana adres ve evin anahtarını teslim ederek. "Gidin bakın beğenirseniz Sizinle anlaşabiliriz", dedi. O zamanlar ev bulmak bir meseleydi. Bu işin içinde bir iş olduğu apaçık ortadaydı. Tam çıkarken evin mobilyalı olduğu eski kiracının vefat ettiği için istediğimiz mobilyaları da alabileceğimizi söyledi.

Evin kapısını açtığım zaman herşeyin neden bu kadar kolay olduğu meydana çıktı. Ev bir cöp deposu gibiydi. Sakın yanlış anlamayın. Eşyalar kullanılabilecek durumdaydı, bazı eşyaların ise hala ambalajında olduğunu gördük. Anlamadığım tek şey gıda maddeleri konserveler, yakacak ve giyecekler bir odanın tavanına kadar doluydu, yiyecek konservelerin tarihleri seneleri gösteriyordu.

Kapıyı kapatip ev bürosunun yolunu tuttum. Yetkili biraz mahcup "bakın", dedi. Eğer eşyaları göndereceğimiz kamyona yükler evide oturulacak bir duruma getirirsek 3 aylık kiradan feragat edeceklerini söyledi. Başka çare yoktu , evi tuttuk. 1, 5 oda bir de mutfak hepsi bu. Yanlış anlamadınız hepsi bu. Evin içinde ne kadar aradımsa tuvaletle banyoyu bir türlü bulamadım!..

Tekrar evin bürosuna görevli olan memura... Binbir özürle elime vermeyi unuttuğu anahtari sıkıştırdı. Bu ne diye sorduğumda, bana tuvaletin anahtarı olduğunu söyledi. Meğer her üç kata bir tuvalet düşüyormuş. O da evin merdiven başındaymış. Banyoyu sorduğumda elime bir kağıt tutuşturdu. Her semtin Hamam diyemem ufak ufak duş alabilecek veya bir gömme banyonun sığacaği büyüklükteki kabinler.

İşte benim Berlin'im. Daha sonraki günler de neden bu insanların yiyecek depoladığını öğrendim.
Soğuk harbin bir çok cilvelerinden biride Rus'ların , Batılıların elinde kalan bölgeyi ele geçirmek için, şehri ablukaya almaları, tek bir gıda maddesinin girişi bile önlenmiş. Ne kadar zaman biliyor musunuz? Tam bir sene ne yakacak ne yiyecek ne de içecek. Tabii bizim Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler başbaşa verip bir çare aramışlar. Şehre girişin tek yolu havadan. Ve ya yeni bir sıcak harbin başlaması. Verilen karar hava yolu. Başlamışlar yakacak içecek ve yiyecek taşımaya. Siraya dizilmişler resimdeki görüldügü gibi. 25.6.1948 den 11.5.1949 senesine kadar hiç durmaksızın uçmuşlar. Onlara kuru üzüm bombaları deniyormuş.( Rosinenbombe) Tam 278 bin 228 sefer ve 2, 3 milyon ton taşımışlar. Bu durum karşısında Rus'lar bakmışlar ki olmayacak bu şekilde, ablukayı kaldırmışlar. Bu insanların yaşadıkları şok ömürleri müddetçe bir iz bırakmıştır. Daha sonraki yazılarımda anlatacağım. Şimdi o insanları daha iyi anlıyorum neden bu kadar çok yiyecek depoladıklarını.

Ben o tarihlerde yeni doğmuş bir bebektim. Görmedim yanlız aradan 25 sene geçmesine rağmen izlerini gördüm. "Bir de orada olmama ragmen bizim de o yillarda nüfus kagitlarimiz da ki yiyecek verilmesi icin vurulan damgalar.

Şahit olduğum tek şey ise duvar yıkıldıktan sonra doğudan gelen Alman'ların buradaki mağazalardan çılgınlar gibi alışverişlerine şahit oldum. Marketler bir anda boşalıyordu. 3 gün alışverişe gitmedik bir kaos vardı. Onlarında korkusu duvarın tekrar kapatılması idi. Devam edecek anılar.
Saygılarımla

Not:Kırmızı renkler Berlin duvarı

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..