Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '18

 
Kategori
İlişkiler
 

Seni Terk Eden, Ortadan Yok Olan Biri İçin Ne Yapmalısın?

Seni Terk Eden, Ortadan Yok Olan Biri İçin Ne Yapmalısın?
 

Seni terk eden, ortadan yok olan biri için ne yapmalısın? İçin içini kemiriyor, hırsından kuduruyorsun,  ağlamaktan gözlerin şişti, canın hiçbir şey yapmak istemiyor, aklında fikrinde sadece o ve onu nasıl geri getirebileceğin, bir sürü soru sormak ve ondan cevap duymak, onu defalarca ulaşıncaya kadar aramak, açmıyor telefonu yüzlerce mesaj göndermek, yüz yüze gelmek, içini dökmek daha da kötüsünü söyleyeyim yalvararak kendini iyice küçültmek istiyorsun.

Dur! Bir nefes al ve onun için artık hiçbir şey yapma ama kendin için çok şey yap! Kendine ilk soracağın soru şu olsun; bana bunları yapan bir insan için, DEĞER Mİ?

Gerçekten seven, değer veren kaybetmekten korkan bir kadın ya da adam öyle kolay kolay çekip gidemez. O anki şartları, o anki kısıtlamaları ya da yaşadıkları veya zıtlıklar ne olursa olsun sevgisi için ayakta durur, sorun varsa çözüm arar. Çareyi sorumluluktan kaçmakta, sadece kendi hayat akışını düşünmekte, bahanelerle söyleyerek ya da söylemeyerek ortadan kaybolmakta, senin kafanda binlerce soru bırakarak çekip gitmekte bulmaz. Bir de sana bunu bırak karşına alarak anlatmayı bir mesaj yoluyla yaptıysa; -gene iyi söylemiş, bir de sessizce yok olanlar var- otur bir değil, on kez daha düşün. Bu kadar rahat gidebildiyse sana gerçeği söyleyeyim; sevmiyor, değer vermiyor, sana saygı duymuyor, o zaten bencil ve dengede değil... Şöyle iyiydik, böyle güzeldik, ama beni sevdiğini, özlediğini söylüyordu; ilüzyon... Evet belki de doğruydu; o zaman hani nerede şimdi? Senden almak istediği sürece senin ayarına gitti belki de; nereden biliyorsun?

Biliyor musun aslında sen; sana onca değersizliği yaşatan, gözünü boyayan ve maskesini düşürüp terk edip gidene değil, içten içe bunlara, hayatına istediği gibi girip çıkmasına nasıl izin verdiğine kızıyorsun. Her ne yaşadın, yaşatıldıysan bağımlılığınla sen izin verdin. Tamam sevdin, inandın, onsuz yapamadın, ona giderken kalbin küt küt attı, hayat bir tatlı aktı. Yaşadın ama bitti, senin kadar sevmedi, senin kadar değer vermedi, kendi hayatı senden ağır bastı, o zaten adam gibi adam, kadın gibi kadın değildi vs vs. Bırak ne yaptıysa yaptı; sorgulama artık! Tırmalamayı da bırak; öyle bir insan hayatında var olsa ne olur? Diyelim ki baktı senin gibi ona davranan yok geri geldi, bir daha aynı şeyleri sana yaşatmayacağı garantisi? Bir daha deneyim de göreyim; bir insan bir davranışı adet haline getirdiyse ne kadar zaman kalır yanında, bir düşün... Beklentileri senle uymadığında?

Sana sende olan eksik yanları ya da dönüştürmen gereken yanları aynaladı ve gitti. Bazen birileri senin hayatına, sendeki eksiklikleri fark etmen için de gelir. Kimi zaman kısa süre kalır kimi zaman uzun süre... Belki sen de onun hayatına ondaki eksiklikleri fark ettirmek için girdin. Bu eksiklikler her ne ise, yaşadıklarından ders çıkarıp sen bulacaksın ve sen bunları dönüştürmeden bir benzer insanı yeniden çekeceksin; bunu asla unutma. 

Kadın, Erkek, Adam, Açık Havada

Gelen gelir, giden gider ama bu hayatta geriye sadece kendin kalırsın. Kendi değerinin farkında olursan, senin değerini küçültmeye çalışan ya da sana hak ettiğin değeri vermeyen insanın da senin için uygun olmadığını çok daha erken fark edersin; yeter ki sen olmayacak olanın üzerinde fazla ısrar etme... Acı çekeceksen de acını kısa sürede çek, bitir ve yoluna umutla, kendi hayatına güzel dokunuşlar yaparak devam et. Sen anda kal, kendi hayatında kal. Değmeyecek insan için ise gözyaşını bile ziyan etme. Ve kendine bir iyilik yap; kendine daha iyi davranmayı seç.

Her ilişki iyidir, sürmelidir diye bir kaide tabi ki yok. Bir insanı tanırsın, o seni tanır, birlikte gerçekten kaliteli zaman geçirir, birbirine vakit ayırırsın ama bakarsın ki gerçekten frekanslar uymaz, ten uyumu yakalanamaz yani elle tutulacak bir kaynak bulamazsın kalmak için... O zaman nasıl geldiysen, gidişini de yakışır şekilde yaparsın. Karşılıklı konuşur, çözüm bulamazsan helalleşerek yolunu ayırırsın. Taraflardan biri medeni olamayıp kaçıp, ortadan daha iki gün önce sarıldığın insana hak etmediği yaklaşımda bulunuyorsa; işte sorun orada zaten...

Nereye gidersen git, eğer seni üzen, yıpratan her ne varsa geride bıraktıklarını da yanında götürüyorsan, orada da kendinle kavga etmeye devam ediyorsan o gittiğin yerde de mutlu olamazsın. Hani dersin ya bazen “ Ayyy yeter alıp başımı çekip gideceğim buralardan!!” İşte o an hangi başını alıp çekip gittiğine, hangi bakış açınla yola çıktığına çok iyi bak. İç huzurun esas anlamını bil işte...

Başına gelen olumsuzluklar yüzünden sürekli kendini suçlama, dersini al, yeri geldiğinde kendini de affetmesini bil. Sadece kendine dürüstçe bakmayı unutma yeter. Hayatını korkuların yönetmesin. Eğer sürekli sıkıntı yaşıyorsan belki de kim olduğunu hatırlama vaktin gelmiştir. Belki de şer bildiğin birçok şeyde Yaradan’ın sana yolladığı bir hayır vardır. Anla artık; olmadıysa sen Allahın sevgili kuluymuşsun ki seni yaşayabileceğin çok daha ağır acılardan, hayal kırıklıklarından baştan korumuş. İtirazı bırak ve hayırlı değilmiş diyerek kendini, kendi hayatında tam ve bütün olmayı, kendi hayatınla mutlu kalmayı tercih et.

Kime, neye güvendiğine dikkat et; hele ki daha önce güvenini defalarca yıkmış insana verdiğin, vereceğin tavizlere iki kere dikkat et. Seni bir kere hak etmediğin halde yarı yolda bırakan, hayallerini yıkan, sana söylediği güzel sözleri unutan, güven duyamadığım, hep şüpheyle baktığın ve seni manipüle eden insan sen zaafına yenilip sana ne kötülük yaparsa yapsın affettiğinde; her seferinde bir kez daha tavizini alır, kendini vazgeçilmez sanır. Gereğinden fazla değer hele ki almadan verilen aşırı değer karşındakinin özgüvenini fazla patlatır ve evet; gün gelir kendini vazgeçilmez sanarak seni devamlı oynatır. Bilir ki; ne yapsam gelecek. 

Sen kusursuz da olsan, ağzınla kuş da tutsan biz demeyi bilemeyen, sana kayıtsız kalan, her şeyi sadece kendine hak gören ve seni kullanan, egosu tavan yapmış insandan da uzak dur. Seni sürekli eleştirir, hayatına müdahale eder, kendini kötü hissettir ki sana susasın, hep sen suçlusundur, sen beklentilisindir, hayat görüşün farklıdır, o hep haklıdır, sen bir şey istediğinde o ortada yoktur ama hep senden seni bir güzel kandırıp iyi niyetini kullanıp alır, sorumluluk alması gerektiğini anladığında ya da sevmekten korktuğunda ortadan da bir bahaneyle yok olur. Gözünün içine baka baka yalan söyler.

En iyisi mi sana kendini kötü hissettirecek insanlara kapını kapat ki; kirli ayakkabılarıyla tekrar giremesin. Zaafın gözünü kör eder, en iyisi mi yediğin darbelerle kendine gel ve bırak gitsin. Kimse vazgeçilmez değildir, öyle olduğunu sanan da senin için doğru insan değildir.

Yaşadığın olaylar biriktikçe neden hep benim başıma geliyor diyorsan şunları sor kendine: Ben neden hayalimdeki ilişkiyi yaşayamıyorum? Neden görüntüleri farklı ama bana yaşattıkları aynı tipteki insanlar beni buluyor? Neden hep beni terk eden, bana kayıtsız kalan, beni aldatan, güven duyamadığım insanları kendime çekiyorum? Neden bir ilişki başlatamıyorum ya da başlayanı sürdüremiyorum? Çok mu bağımlıyım? Neden beni üzmüş, yarı yolda bırakmış hatta başkasına gitmiş birine hep kapımı açık bırakıyorum? Her yıkılış sonrası biliyorum dert yanıyorsun hem kendine hem çevrene; "Ya hepsi mi böyle, bir tane de doğru adam, doğru kadın yok mu karşıma çıkacak?"

Eğer bu enerjiler içindeysen ben nerede hata yapıyorum diye sor kendine, hangi enerjidesin ki sen bunları yaşıyor, sana bunları yaşatacak insanları çekiyorsun? Sen yaşadıklarından ders alıyor musun yoksa gözü kör hala aynı hatalar içinde misin? Sana acı bir şey söyleyeyim mi aslında belki de tüm yaşadıklarının kaynağı sensin...

Dur ve bir bak hangi enerjidesin?

Nelerin eksikliği içindesin? Hangi korkuların var geçmişten getirdiğin?

Kendi özüne inebildin mi? Kendi içinde dengede misin?

Ve en önemlisi sen bu hayatta neyin sınavını veriyorsun?

Aslında kimi zaman karşı tarafı hayatının merkezi yapmak hatasına düşmenin en büyük sebebi; kendinden ve kendi hayatından fazla uzaklaşmış olman... Önce kendi hayatını düzene sokarsan, bir amacın, hedeflerin olursa, kendinle yaptığın her şeyden keyif alabilirsen o zaman kendi hayatına daha fazla odaklanır, kendini daha çok seversin. 

Kendi içinde mutlu olamayan, sürekli kendisiyle çatışan, dengede kalamayan bir insan, başkasını nasıl mutlu edebilir, onun sundukları ile nasıl yetinebilir, onunla nasıl mutlu olabilir? Ya da sadece ona bağımlı olarak nasıl sağlıklı bir hayat sürebilir? 

Doğru insanı kendine çekmek için önce kendisi özüyle mutlu ve doğru insan olmak; bu çok önemli. Aksi durumda sana seni aynalamak için hep seni terk eden, yarı yolda bırakan, hayallerini yıkan, yeni bir aşk acısı ile tanıştıran, güven duyamayacağın, sana değer vermeyecek ve seni hep yok sayacak adamlar ve kadınlar hayatına gelmeye devam edecek. Ve sen onlara gene saf sevgini, iyi niyetini açmaya devam edeceksin ve karşılığı gelmeyecek. 

 

Yeşim Buyurgan

Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen

 

Facebook: Yeşim Buyurgan

 

*Yazılar telif hakları gereği yazar ismi veya kaynak belirtmeden kullanılamaz. 

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..