Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Senin Dediğin Gibi....

Senin Dediğin Gibi....
 

 


Saadet...

Adında var bir ferahlık bir mutluluk daha telaffuz ederken mutlu oluyorum..

Seviyorum bu kadını... Pek az insanda var olan bir şey bu...

Neyse bu, bana çok samimi, çok çekici geliyor ve ona biraz daha yaklaşmamı sağlıyor.. Onda bilmediğim bir çok şeyi keşfetme, öğrenme isteği arttırıyor bende.


Saadet en çok neye üzülür mesela ya da en çok neye güler? hüzünlenişi nasıl olur? ya da yalnızken ne yapar? kendini açar mı, kaçar mı? nasıl yemek yer? ağzını şapırdatarak mı? en çok ne sever? çok kızdıgında ne yapar? oturup kalkması, konuşması nasıldır? sır saklamasını bilir mi? dedikodu sevmez mi? yoksa ağzında bakla ıslanmaz mı? falan filan işte... biliyorum saçma sapan ama merak ediyorum işte.. nerede görürse görsün, pazarda çarşıda, evinin balkonunda.. hemen el sallıyor telaşlı telaşlı.. güzel birşey bu herhalde çünkü yüzümü gülümsetiyor, içime bir ferahlık veriyor içimde bir gülme hissi doğuruyor.


bir alt sokakta bulunan "saadet marketi" bir müddet ona ait sanmıştım.. bir gün markette rastladıgımda sormuştum nihayetinde burası sizin mi" diye.. eliyle ağzını kapatarak gülmüştü.. "yook kııız nerdeee?" demişti.


Ağzını kapatır ya hani bazıları gülerken.. ağzını kapata kapata gülüyor saadet...ya, diyorum kapatma ağzıını yakışıyor sana gülmek. "ne biliim ben böyle alışmışım diyor mahçup mahçup.. bizde böyle gülmek ayıptı öyle öğrendik..
küçükken biri, ben kahkahalarla gülerken "ağzına sinek kaçacak"demişti alaylı alaylı ağzımı göstererek. Şaşırmış, ayıp bir şey yaptıgımı sanmış, sonraları gülerken istem dışı kapatmaya başlamıştım..

*

saadet orta boylu, kısa küt saçlı, tombulca, vücuduna göre fazlaca büyük memeli.. ela gözlü, utangaç gülüşlü.. Fransız filolojisi okumuş, çocuklarını kariyerine tercih etmiş bir ev kadını..

Evinden artan zamanlarda bol sardunyalı küçücük balkonunun penceresinin önüne koydugu küçücük masasına oturup, kendini sokağa doğru verip sanki televizyon izliyormuş gibi, masanın üzerine koydugu kolunun elini şakagına dayayarak sokaktan gelip geçenleri, sitenin bahçesine girip çıkanları, mahallenin bakkalına gelip gidenleri izlemek... aldığı gazetenin ilavesindeki bulmacaları çözmek.. yakın gözlüğünü takıp uzuun uzun kitap okumak...

****
İyi ki çalışan bi kadın degil saadet .. çünkü çalışmaya inanın vakti yok.. hep bir telaş... bir yerlere gidip evdekilere bir şeyler yetiştirme telaşları içerisinde... ev hali bu! hiç eksik biter tamamlanır mı? bitmez.. sürekli dışarılara çıkıp eksikleri tamamlama derdinde...

uğraşma didinme bu kadar senden başka yok mu? dedim, güldü utangaç utangaç ağzını kapata kapata... " aman, dedi, oğlanla kızdan ne fayda? bir sürü afra tafra... onlara söyleyecegime kadar kendim gider alır gelirim.."

konuşmaya aç bi insan gibi. sanki kimse onunla aylardan beri konuşmamış.. sanki onu tek başına bi eve kapatmışlar da aylarca dolmuş, içindekileri boşaltacak da rahatlayacak. karşısına oturmanız ve küçük küçük sorular sormanız, konular açmanız yeterli.. sonra sadece dinliyorsunuz, başınızla onaylıyorsunuz..

tek bir cümle kuruyorum.. ve o bana anlatıyor..

"senin dediğin gibi.." diyerek başlıyor anlatmaya....

mesela; karşı apartmanın üçüncü katındaki Ayselin bağırsak kanserine yakalandıgını.. erken teşhiş olup kemoterapiye cevap verdiğini, yaşadığı acıları... ama hastalığının etkisiyle gün be gün eridiğini saadet'ten öğrendim.... Sonra; birinci kattaki Oyanın eşinden boşanmış oldugunu çocuklarını tek başına büyüttüğünü, onun çok güçlü bi kadın oldugunu, kimseye eyvallah etmediğini namusuyla bi pastanede çalıştıgını... ve bunun gibi daha birçok şeyi saadet'ten öğrendim...

****

Annesini, Babasını ne zaman nasıl kaybettiğini, İstanbul Altun-i zade'de geçen günlerini.. Hacettepe günlerini.. eski komşuluklarını, komşularımızı... hepsini sayıp döküyor önüme. *

***

Birer sigara yakıyoruz.. "aman görmesin kızar benimki.. astımım var ya hani ondan.. yoksa karışmaz." diyor. Anlat anlat bitmiyor saadet hanımda lakırtı.. ardı arkası kesilmiyor...

- Senin dediğin gibi..diyor hep.. ona söylenenlere onay vermeye alışmışlıgından mı kuruyor bu cümleyi bilmiyorum.
senin dediğin gibi" dediğin zaman kavga çıkmazmış ya hani belki de buradan geliyordur bu alışknlık, bu uyumluluk..

Her sabah panjurlarımı güne açarken, küçücük ve rengarenk sardunyalı balkonundan sanki uzun zamandır ilk kez görüyormuş gibi bana gönül dolusu el sallayıp, gönül dolusu "günaydın" diyen komşumu seviyorum.. zaman zaman ağzımdan "senin dediğin gibi" cümlesi çıkıveriyor.. kötü bir söz söylemiş gibi ağzımı kapatıyorum elimle.. "ne dedim ben?" diyorum kendi kendime...


nereye gidersem gideyim bu cümleyi duyduğumda ya da söylediğimde saadet'i gülümseyerek anımsıyacağım:)

zaten kaç kişi var ki şunun şurasında hayatımızı şenlendiren candan.. gönül yüklü insanlar,toplasan bir elin parmaklarını geçmez..

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..