Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Senin için...

Senin için...
 

SENİN İÇİN...


'' Hislerin kadar yakınım sana. Yolun sonunda gibi görünsemde, aslında yolun başındayım seninle ve senin bir adımının ötesindeyim sadece. Bir adımınla yolun sonsuzluğuna hazırlanmış bir meçhulum. Seninle belirlemişim kendimi, seninle boyamışım boş karikatür resmimin içini. Kendinden ödün vermiş bir roman kahramanıyım belki, belkide beyaz bir zemine çizilmiş soğuk insan figürüyüm. Gel sen roman yazma, resim yapma, sende benim yanımda bir kahraman, bir figür ol... Kendinden ödün versende, solmuş bir figür olsanda benim gibi; Benimle aynı sayfada olmanın mutluluğunu yaşa. Yaşaki sen olduğun kadar, benim ol. '' Hatırladınmı bunu; Sen yazmıştın bunu bana. Hani kızmıştım sana da telefonu açmamıştım o gün sende bunu yazmış, göndermiştin telefonuma. Şaşırdın dimi? Bunu hatırlıyor olmama şaşırdın; Seni anıyor olmama şaşırdın... Evet ilk kez sana yazmaya karar verdim. Uzun bir zamandan sonra aynı sayfada, seninle olmak istedim. Herhangi birsey beklemiyorum kelimelerim karsiliginda... Yanlış anlama beni. Ben iyi bir yazar degilim... Ben iyi bir yalanci da degilim... Hissettiklerimi birbirinden ayirmayi beceremeyebilirim yazarken. Sanırım bunun sebebi çok fazla olmaları... Geride birseyler kalmis gibi... Konusulmamis, kapanmamis birseyler var gibi... Biliyorum '' Bunlar beni artık ilgilendirmiyor, herkes seçimini yaptı '' diyorsun dimi. Çünkü sende öğrendin hayat devam ediyor demeyi. Ama ben ne olursa olsun söylenmemiş şeylerin pişmanlığını yaşamak istemiyorum. Çünkü bu, sensiz olmaktan daha çok acı veriyor. Bunları denk gelirde okur musun bilmiyorum ama olurda belki birgün diyerek başlıyorum sözlerime işte... Sana, beni gülümseyerek hatirlayabilecegin anilar birakamadim... Oysa ben odama girip kapiyi her kapattigimda, duvarima sana dair astigim seylere bakiyor ve bir kez gülümseyebiliyorum kendi içimde Bunca zaman sonra bile... Bana hediye ettigin o tablo zaman zaman yüzünü, zaman zaman sirtını çeviriyor... Ama... Artik o kadar parlak degil sanki o üstündeki güneş. Sahi o tabloyu hatırladınmı? Bana sevgililer gününde hediye ettiğin tablo. Ne kadarda çok yorum yapmıştık onun hakkında Güneşi vardı gülen yüzü içinde.. Yatagımın tam karşısına koymuştum, Orada duruyor hala ama içime birseyler katmiyor artik... içimdekilerle hayatta tutmaya çalisiyorum onu... '' Aşk Gibi Bir Şey '' Bunu hatırladınmı peki. Senden sonra en sevdiğim film oldu o benim. Tam 25 kez seyrettim o filmi bilmiyor musun. Her sahnesinde, her karesinde, senin de onu izlerken ne hissettiğini anlamaya, hissetmeye çalıştım ve her seferinde seninle aynı filmi izliyor olmanın keyfini çıkardım... Hani bana hazırladığın o müzik CD'leri; Ne kadar da çok ayrılık şarkısı var bunlarda demiştim sana ''Ayrıldığımızda beni hatırla diye yapmıştım zaten '' demiştin sende... Gülmüştüm... Ben her gece o CDyi dinliyorum yatarken; Sanki o olmadan uyuyamıycakmışım gibi... Onu dinlerken seni dinliyormuşum gibi... Seninle konuşuyormuşum gibi... Ben her gece o Cdyi dinliyorum senin hayalinle paylastigim odamda... Belki inanmıycaksın ama bazı geceler hala artik bana ilahi gibi gelen telefonun sesini bekliyorum; Sesini duyabilme umuduyla. Çogu zaman her telefon bir hayal kirikligi olsa da benim için, beklemek hosuma gidiyor seni. Seni hala kiskandigimi hissediyorum bazı zamanlarda da benden uzak oldugun o yerlerde biri sana benim baktigim gibi bakar diye korkuyorum. Ya da sen baskasina bana baktigin gibi bakarsin diye korkuyorum. Belki de ben en çok bir gün seni kiskanmaktan vazgeçerim diye korkuyorum... Sen hiçbir zaman benim olmıycaksın bunu biliyorum. Aslında senle birlikte olduğum zamanlarda da bunu biliyordum... Hissediyordum... Hatırlar mısın bilmem ama sana söylemiştim ya hani '' Sen sanki bana ait değilmişsin gibi geliyor bana, sanki başkası var seni bekleyen, ait olduğun başkası, sana ait olan başkası... '' demiştim ya sana. Şimdi küçük bir tebessüm var yüzümde, aslında biraz da... Neyse boşver şimdi bunları; ben gördüm sizi... Üstünde de o benim çok sevdiğim yeşil kazağın vardı. Sarılmıştın ona, bir başkasına; Ne kadarda içten gülmüşsün öyle ona sarılırken... Ne kadar da yakışmışsınız birbirinize... Şimdi bütün bunlari neden yazdigimi merak ediyorsun... Senden ne istedigimi merak ediyorsun... Artik senden herhangi birsey isteme hakkini kendimde göremiyorum ne yazik ki... Sadece çok, çok üzgün oldugumu bilmeni istiyorum... Seni kirdigim her kelime için... Sana aci çektirdigim saniyelerin her biri için... Bir seyler söylememi istedigin zamanlardaki suskunlugumun her ani için... Sicakligima ihtiyaç duydugun haftalardaki soguklugumun her bir günü için... Ve teşekkür ederim... Bana hediye ettiğin tablo, o film ve seni hüzünle de olsa hala içten bir gülümsemeyle hatirlayabildigim için... Ben biliyorumki artık; Seni ben kaybetmedim. Sen sadece ait olduğun yere gittin...

 
Toplam blog
: 27
: 1985
Kayıt tarihi
: 27.05.08
 
 

02/09/1985 Ankara doğumluyum, halen de Ankara'da yaşamaktayım. 6 yaşında piyano eğitimi almaya ba..