Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '07

 
Kategori
Teknoloji
 

Senin kaç tane şifren var?

Senin kaç tane şifren var?
 

Usta:- Ooooo ! hayırlı olsun, cep telefonu almışsın Hüseyin emmi?

Hüseyin emmi:- He yav yeğenim, aldım amma, aradığıma ulaştırmıyorlar beni, bide bloke midir nedir ondan olmuş telefon, onuda bir soracam, telefoncuya gediyordum.

Usta:- ne ? nasıl? Ne diyon Hüseyin Emmi, bişey anlamadım dediğinden!

Hüseyin Emmi:- yav yeğenim, bir tane kadın çıkıyor telefona, diyor ki; "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor" diyor. Bende ; yav bacım diyom, ben gızımı arıyom sen çıkıyon diyom, hepte ulaşılamıyor diyon diyom, ee ne zaman ulaşıcık o zaman diyom , onada bişey demiyor, arıyom arıyom telefondaki kadın beni gızıma ulaştırmıyor, bu telefon bozuk herhal diye telefoncuya götürüyom bende!

(Ustanın iç sesi :- alla alla! Ne desek şimdi Hüseyin emmiye, açıklasak bir türlü, açıklamasak bir türlü, iyisi mi susayım bari)

Usta:- Tamam Hüseyin emmi, sen bir telefoncuya sor bakalım , nedir? Ne değildir? Durum.

Hüseyin Emmi:- ha bu arada, telefonda açılmaz oldu zaten, şifre midir nedir, birkaç defa yanlış girmişim herhal, blok mlok bişey olmuş, onuda sorayım bari, Bu gavır icadı da habire gavırlık yapıyor. Ben ne bilim kardeşim bu yaştan sonra şifreli mifreli işleri . Neyse yeğenim! Beni eğleme hele, yolumdan da etme, ben gediyom, hadi kal sağlıcakla!

Eveeett! Hüseyin Emmi haklı aslında bir yerde. İçimiz dışımız şifre oldu. Çokmu deşifrelendik acaba. Bu kadar şifrelendik. Yoksa saklayacaklarımız, paylaşacaklarımızdan daha mı fazla artık. Ya da nereye götürür bizi şifrelerimiz veya elektronik anahtarlarımız? Yanlış şifre nerede durdurur bizi, bloke etmekle nereye gitmemizi engeller? Ne kadar şifremiz varsa, o kadar bloke olma riski altında mıyızdır? Ve yaşamda böyle midir? Yaşam şifrelerimizde var mıdır yaşamaklığımızın kapsandığı hayat içinde?

Bu şifrelerle aslında saklanıyor muyuz, deşifre mi oluyoruz ? Hele biraz beyin jimnastiği yapalım. Bakalım napıyoruz yaşam şifrelerimizle?

"Rahatı, gerçek derinlikleri ile ancak meşakkat görmüşler anlayabilir. Cenneti de, sırat yaşamış, sırattan geçmiş olanlar."

Evvela; gerçekçi davranalım ve birazcık şu "olması gerekeni yaşıyorum" havasının ve düşüncesinin dışına çıkalım. Zira olanı yaşıyoruz , mevcudu yaşıyoruz, kandırmayalım kendimizi, ideal olan bir dünya kuramadık henüz. Çünkü hala savaşlar, hala açlıklar, hala haksızlıklar, arsızlıklar, hırsızlıklar var. İş bu nedenden dolayı, "olması gerekeni" yaşadığımızı düşünür yada zannedersek, her daim bloke oluruz elbette günlük yaşamımızda. Lakin, olması gerekene yol almak anlamında, "var olan, aha şu an, sonrası bilinmezlik olan" yaşamımız içinde, yanlış girdiğimiz şifrelerimiz bizi bloke edemez. Neden? Çünkü; her yıkılış, bir kalkışa gebedir ve bir musibet, bin nasihatten evladır, ne bloke olması! Yeni açılımlar kazanıyoruz ruhumuzla beraber.

Evet, anahtar ifade "şifre" benzetmesiyle giriş yaptık konumuza, yazı ve blog tadında.

Acaba; bu "şifreler" ile , aslında sahip mi oluyoruz? Yoksa ait mi oluyoruz bir yerlere yada bir şeylere?

Ve yine acaba; şu "şifreler" hükmetme eğilimimizi mi ön plana çıkarıyor? Yoksa, şifre sayesinde, bir takım yaşamlara ( aşağıda bu yaşamlardan bahsedecem bekleyiniz, şimdi oraya gelecem ) hüküm mü giyiyoruz?

Aslında; şifrelerimize, bir yerlere ait olma isteğimizi somut hale getiren anahtarlık vazifesini yüklüyoruz, bilinçli yada bilinçsiz olarak. Peki, nerede bu şifrelerimiz ? yaşamaklığımız içinde nerede saklıyoruz onları? Aklımızda mı tutuyoruz? Yaşam içinde attığımız her bir adım olarak mı addediyoruz? Kaç tanesini bilerek kullanıyoruz bu şifrelerin? Bilinçsiz olarak ta kullandığımız şifrelerimiz de var mıdır? Peki sürekli olarak kullanıyor muyuz bu şifreleri? Mesela nefes sayımız kadar kullanıyor muyuzdur? “Şifre” yada “kod” derken aslında neyi kastediyoruz ? neyi anlıyoruz? Ümit mi? Talep mi? İstek mi? Dilekçe mi? Dua mı? Ne ???????

Bütün olan ömrün içinde, el yordamıyla yaşanan bir hayatı ele alalım, hayatımızı yani. Çok yönlü, sürekli ve en az insan kadar çoğul ve çeşitli bir hayat, hayatımız. Öyleyse; her düşünce, her adım, her bakış, her tavır, her söz, her hareket; bir dua, bir talep, bir eğilim ve bir kapıyı aralama isteği, yani bir, binlerce kod, şifre yada anahtar, adına ne dersen de, bunlardan bahsediyoruz yani. Ne çok anahtar kılıklı şifrelerimiz varmış.

Ha şimdi; öyleyse, bilinçli yada bilinçsiz , sürekli olarak bir şifre yada kod kullanıyoruz o vakit yaşamımız içinde ve giriyoruz şifremizi ardından ait oluyoruz içinde yer almak istediğimiz ufuklara.

Yaşamdan, “istemek şifresi” adı altında ve bu istemeyi, gayret ve çaba desteğiyle pekiştirmek suretiyle, bakın hangi hayatlara giriyoruz!

İş hayatı, aile hayatı, sosyal hayat, ekonomik hayat, sevda iklimleri yer yer, kavgalar, savaşlar, iyi olmak, kötü olmak, adam olmak. Hangisine dahil olmak istiyorsan, seç bunlardan birini, gir şifreni yada pin kodunu, talep noktasında dahil ol yukarıdaki hayatlardan birine.

Sen iste yaşam versin, ki bu hep böyledir ve yaşam adildir.. İstemişiz vermiş. talep etmişiz ve bu talebe dayalı olarak , bilerek yada bilmeyerek dualaşmış “pin kodumuzu” girmişiz, açılan ufukta iyisi ile, kötüsü ile yerimizi almışız.

Yaşamdan şikayeti olanların savaşı, aslında hep kendiyledir.

“giriyorum şifremi, milliyet bloga dahil oluyorum. :) budur en basitinden husus.

Hüseyin Emmi:- yeğenim sen daha burada mısın?

Usta:- Evet emmi hala buradayım. Ne yaptın telefoncuda hallettin mi işini?

Hüseyin Emmi:- He ya ! şifreden şifreye atlayıp durduk yeğenim, yav bu meretin, puk kodu mu, muk kodu mu ne var mış işte, ondan girdik, sonra gızımı aradım konuştum, o bana “aradığınıza ulaşamıyon” diyen kadında çıkmadı bir daha, telefoncu onuda tamir etti. Hadi sana iyi akşamlar yeğenim, ben eve gediyom acıktım.

Usta:- Güle güle git Hüseyin Emmi!

Efendim saygı ve tebessümle kalınız.

 
Toplam blog
: 50
: 618
Kayıt tarihi
: 20.03.07
 
 

  Yıldız yüklü gecelerde Üşüyerek beklerim. Canım tellere takılır, Ellerimde yüreğim. ..