Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '21

 
Kategori
Kitap
 

Seninle Başlamadı kitap

Evet, güzel bir kitabı daha bitirdim. Daha önce çok sevdiğim bir dostum okumuştu ve bana okumam gerektiğini ama tıbbi terimlerden yorulabileceğimi söylemişti. Ben de bu yüzden hiç düşünmemiştim okumayı. Ama yine başka bir dostum o kadar da yorulacağını sanmıyorum dediğinde karar verdim okumaya. Evet, biraz yorulduğum söylenebilir ama o kadar da değil.

 

Seninle başlamadı! Gerçekten bu kitap için çok uygun bir isim. Başımıza gelen birçok  olayın aslında bizimle doğrudan ilgili olamayacağını, atalarınızın, en azından bizimle birlikte önceki üç neslin sorunu olduğunu ve bizim bu sorunların hayatında olaylar olarak gerçekleştiği son nesil olabileceğimizi anlatıyor. Çok da güzel anlatıyor. Aile sırlarınız var ise, bu kitabı okurken hepsini ortaya çıkarabilirsiniz. İlk 50 sayfa o kadar yordu ki beni acaba bıraksam mı dedim ama hani okudupunuz kitaplarda kendinizden bir parça bulduğunuzda okuma isteğiniz artıyor ya. İşte 90. Sayfadan sonra bir an önce bitirmek istedim. Herkesin kendinden, ailesinden ve atalarından bir şeyler bulacağına adım gibi eminim. Kendi aile geçmişinizde bir yolculuğa çıkarıyor sizi. Ve bazen en sinirli, en depresif olduğunuz anlarda içinde bulunduğunuz durumu aslında ailenin başka bir üyesinin daha evvel yaşadığını fark ediyorsunuz. Mesela aniden gelen bir ruh daralmasının aslında size değil, ailenizden birinin içinde bulunduğu, yaşadığı veya reddettiği bir durumun sonucu olduğunu anlıyorsunuz. Ben böyle söylediğim de tabi ki çok anlaşılır gelmiyor ancak kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız.

 

Aile bireylerinden birinin yaşadığı travmayı tekrarlayan sizin için bunun farkındalığına varmanızı sağladığı gibi çözüm için de bir takım direktiflerde bulunuyor. Bunu hasta örnekleri ile açıklıyor ve gerçekten başarılı sonuçlar alınıyor. Ancak okurken şunu düşündüm. Bunu nasıl açıklayabileceğimi bilmiyorum ama deneyeceğim. Örneğin; Bir kadın bu travmaların belirtileri ile karşılaşana kadar annesini suçlamış. İlgisiz olduğundan, soğuk olmasından ve kendisini o kadar da sevmediğinden bahsediyordu. Sonuç olarak aslında annesinin bu suçlamalar karşısında masum olduğunu, bizim ülkemiz de çok yaygın olduğu üzere kendi ebeveynlerinden göremediği bir şeyi kendi kızına vermekte zorlanacağını anladı. Bunun sonucunda ise annesine şefkat duyarak hoşgörü ile onu anladığını, haklı olduğunu ve onu olduğu gibi kabul ettiğini hem sözlü olarak hem de davranışları ile dile getirmeye başladı. İşte tam bu noktada düşündüklerim devreye giriyor. HOŞGÖRÜ…Ebeveynimiz olması ya da olmaması mühim değil. Birinin yaladıklarını düşünüp, onu olduğu gibi kabul etme olgunluğuna sahip miyiz? Bu düşünce beni deli etti. Gerçekten bunu yapabilir miyiz? Yıllarca sandığımız şeylerden vazgeçip, birinin davranışlarının arkasındaki nedenleri görüp, ona hak verip onu affedebilir, ya da olduğu gibi kabullenebilir miyiz? Bunu yapabilmek tedavinin ilk basamağı bence. Ben bu kadar olgun olduğumu bir türlü düşünemiyorum.

 

Evet, kitap bir nebze bana dokundu. Farkındalık yarattığını söyleyebilirim. Okuma listesine alınıp okunmalı, farkındalık kazanmalı ve insanlara, aile bireylerine onları anlayan, anlayabilecek gözlerle bakılmalı diye düşünüyorum. Sizde bakın, kiminle başlamış? :D

 
Toplam blog
: 21
: 57
Kayıt tarihi
: 29.01.21
 
 

Işığa muhtaç bir gölge ..