Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Sera etkisi yüzyılın yalanı mı?

Sera etkisi yüzyılın yalanı mı?
 

Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi yaymak o kadar kolay ki, bugün asıl sorunumuz ulaştığımız veya bize ulaşan bilginin doğru olup olmadığının sınanmasıdır.

Ispanağın hikâyesini bilirsiniz. 1870’lerde bir bilim adamının yaptığı basit bir virgül hatası nedeniyle ıspanak tüm dünyada yüksek demir içeriğiyle meşhur oldu. 1937’da ortaya çıkarılan bu yanlışlık (önemsiz bulunsa gerek) ancak 1981 yılında yayınlanan bir bildiriyle duyuruldu. Şimdilerde ıspanak yüksek K vitamini ve mineral içeriğiyle biliniyor ve besin değeri yine çok yüksek ama eğer iyi çiğnemezseniz içindeki kalsiyum kemiklerinize değil böbrek taşınıza katkı yapabilirmiş.

Küresel ısınma konusunda kimsenin bir kuşkusu yok. Ölçüyoruz ve görüyoruz ki dünya şimdilerde eskisine göre birkaç derece daha sıcak durumda ve daha da ısınabilir.

Ama Dünya neden ısınıyor?

Dünya iklimini etkileyen çok önemli faktörler olduğu biliniyorken “sera etkisi” etrafında takılınıp kalınması konusu bence sorgulamaya değerdir.

Şimdi biraz fikir jimnastiğine var mısınız?

Öncelikle şu peşin yargıdan kurtularak işe başlamakta büyük fayda var: çevremizdeki fiziksel ve atmosferik koşullar durağan bir denge halinde değildir. Bu koşullar günlük (gece - gündüz) ve yıllık (yaz - kış) periyotlarda değiştiği gibi, yüzlerce ve binlerce yıllık çok uzun döngülerde de değişim gösterir.

Bunun anlamı ise şudur: bugün yaptığımız ölçüm ve istatistiksel veriler ne kadar normal ve doğal ise, onbeş bin yıl önce sona eren son buz çağındaki sıcaklık ve koşullar da o kadar normal ve doğaldı.

Dünya iklimindeki değişimlere neden olan koşullar, Güneşin yaydığı ısı miktarındaki artma ve azalmalar, Dünya dönme eksenindeki ve yörüngesinin şeklindeki periyodik değişiklikler, kıta hareketleri ve okyanus akıntılarının değişmesi, dünya yüzeyindeki ve atmosferdeki (kutuplardaki buz kapakları, bulutlar, toz vs) yansıtıcıların miktarlarındaki değişiklikler ve tabi ki sera etkisi.

Ama dünya bizim için öylesine büyük, karmaşık ve girift bir ekosistem ki hangi faktörün hangi sonucu ne ölçüde etkilediğini kesin olarak bilmek bugün için çok zor.

Son buz devrinin 10 – 15 bin yıl önce sona erdiğini ve ondan sonra Dünyanın doğal bir ısınma dönemine girdiğini biliyoruz. Bu ısınma dönemi büyük olasılıkla henüz sona ermedi ve sürecek. Daha önceki sıcak dönemlerle ilgili incelemeler ve ölçümler, sıcaklıktaki artış dönemlerinde atmosferdeki sera gazlarında da artış olduğunu gösteriyor. Fakat o dönemlerde son iki asırda oluşan insan etkisi ve endüstri devrimi yaşanmamıştı.

Dolayısıyla sera gazlarındaki artmanın ne kadar sonuç, ne kadar sebep olduğu net olarak bilinmediği gibi atmosferdeki sera gazı artışını yüzde kaçının doğal olarak oluştuğunu da net olarak bilmiyoruz. Çünkü bu gazlar bir döngü halinde sürekli olarak oluşup daha sonra tekrar diğer bileşiklere dönüşür ve toprağa karışır.

Sıkı durun, sıra en önemli etkene geldi:

Küresel ısınma, atmosferdeki sera gazlarının artışı ve sera etkisi ile ilgili veriler çoğunlukla ABD kaynaklıdır. Dünyanın diğer yerlerindeki bilimciler ABD kaynaklı bu bilgi ve verilere itiraz etmeye pek yatkın değildirler çünkü ABD her konuda olduğu gibi bilim konusunda da büyük bir güç ve ağırlık sahibidir.

ABD bilim çevrelerinde kimlerin ve hangi araştırmaların Kongreden ne kadar ödenek alacağı ise kongrenin hangi sorunu daha ciddi bir tehlike olarak gördüğüne göre değişir. Bunda da lobicilik söz konusudur.

Sera etkisi dedikleri sakın yüzyılın değil bin yılın en büyük yutturmacası olmasın?

Bunları bilmeye ya da bu şekilde alternatif teorilerin farkında olmaya hakkımız var. Bunlar da yüzde yüz bilimsel verilere dayanıyor ve hangisine inanacağınız, size hangisinin daha iyi ve inandırıcı olarak sunulduğuna göre değişebilir. Bu, biraz da sizin sağduyunuza bağlı.

Fakat bazen “doğrucu Davut” olmaya gerek yok diye düşünmüyor değilim. Sonuçta sera etkisi gündemiyle ivme kazanan kampanyalar doğaya zararlı değiller ve aksine geniş kitlelerde onu koruyucu bir bilinç oluşturdular. Bundan çok da fazla şikayet etmeye gerek yok. Aksine bu kampanyaların maddesel sonuçları zayıf olsa bile düşünsel ve davranış biçimleri açısından topluma pozitif katkısı olduğunu söyleyebiliriz.

Dünya kamuoyunda şimdilik pek az kişi küresel ısınmayı sera etkisi dışındaki “engel olunamaz” etkenlere bağlayan teorilerden haberdar. Sanırım önümüzdeki birkaç yılda bu görüşler daha sık telaffuz edilmeye başlanacak ve belki de 20 yıl sonra geriye, sera etkisini ortadan kaldırmak için harcanan çabalara gülümseyerek bakacağız. O zaman tartışmanın gelip dayanacağı nokta belki de “küresel ısınma insan faaliyetleri dışındaki etkenler nedeniyle oluşuyorsa buna yine de engel olmaya çalışmalı mıyız?” olacak.

Neden derseniz, burada şöyle bir paradoks bizi bekleyecek; evrenin kendi doğal gelişimine her ne nedenle olursa olsun müdahale etmeli miyiz, buna hakkımız var mı, bunu yapmak doğru ve güvenli mi?

Bu müdahale, etik olarak “insan ırkının genetik şifresinin değiştirilmesinden” daha mı az önemli?

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..