- Kategori
- Deneme
Serap mı , Kamil mi; ben mi?
Tam da zamanıydı hani!
İkisinin karşısındayım.
Kadının yüzü gülüyor. Adam kırmızı suratıyla, soru işareti dolu bana bakıyor. Ben konuşurken genelde kadına bakıyorum. Arada adama dönüyorum, gözleri gözlerimde. Soğuk.
Renk veren kadın, vermeyen adamdı.
İşte tam bu görüşme öncesi ben, çok akıllı ben "Serap"...okuyorum...
Oblomov yeterince beni bende tutmamış gibi, şimdi sıra bu delikanlıda, adam desem daha doğru; hep içinde be!...
O kadar içinde saklı yaşıyor ki, beni de iyice çekti içime. Kadın soruyor, benim yerime romanın kahramanı cevap veriyor. Hani yalnız olsak, sus! diyeceğim ona ama...
Kaç paranız var? Ne kadar harcamayı düşünüyorsunuz?
Roman kahramanım, yeterince, diyor. Yeteri açmıyor, sıkıldım ben, der gibi sert sert bakıyor adama; hep kadın mı konuşacak! Sıcak.
Beni ah, beni bir bana bırakacaklar.....gör o zaman sen beni, diyor kahramanım. Ben, yeri değil, diyorum, hele şu görüşmem bitsin, sonra...
Kadın, yarın size haber veririz, dedi. Ben, hangimize? bakışımla çıktım görüşmeden.
1. Not: Görüşme sonrası 25 dakika konuştu romanın kahramanı, sustum 25 dakika; ama görecek o, hele bir eve gidelim.
2. Not:
Kamil,
sen boşuna bende değilsin,
yok yere aylarca
kalmadı bende Oblomov;
biliyorum, sizde
benden parçalar vardı
ve ben o parçalarda
bir daha
parçalandım;
kadının sözlerinde,
adamın gözlerinde.
Ş.Y.