Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '17

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Serbest piyasa iyi de bir de serbest olsa

Serbest piyasa iyi de bir de serbest olsa
 

Ürünü beğenmez pahalı bulursak başka yerden alıyoruz; ama bu sefer de esnaf dayanışması var

Serbest piyasa çakalları bunu size söylemiyorlar değil mi? Burada domates 3 lira. Hem pahalı hem de güzel değil. Ben de gider başka yerden alırım diyorsun. Varıp bakıyorsun orada da üç lira. Nere gitsen üç lira.

“Serbest piyasa, beğenmezsen başka yerden al, beğendiğin yerden beğendiğini al…” diye gözümüzün içine baka baka bizi kandıranlar bütün tezgâhların aynı olduğunu bal gibi biliyorlar.

Serbest piyasa bize seçme şansı veriyor, istediğimiz ürünü istediğimiz yerden alıyoruz; güzel… Ama bir de piyasa serbest olsa…

Belli ürünleri belli firmalar üretiyor, şubeleri var. Farklı firma olsa bile birbirlerini biliyorlar. Aynı ürün diğerinde daha ucuza olmuyor. Mafya gibiler, daha ucuza mal etseler bile daha ucuza satamıyorlar. Pahalıysa pahalı değilse değil. Yani istediğim ürünü istediğim yerden istediğim fiyata alırım diye bir şey yok.

Dilediğimi alırım… Beğenmiyorsam gider başka yerden alırım… Masal bunlar… Başka yer dediğin de aynı.

Serbest piyasa modelinin fiyata da hiçbir etkisi yok… Bir mal bir yerde 5 liraysa her yerde 5 lira. Daha ucuzsa kalitesiz zaten.

Herkes malını dilediği fiyata satsın… Kurtarıyorsa bedava versin… Satıcı istese bile yapamaz bunu. Çünkü piyasa mafyalaşmış, ucuz satana müdahale ederler. Hem niye ucuz satsın ki orada 5 liraysa ben de veririm 5 liraya. Ama ben 3 liraya satsam da kurtarıyor, yazıktır insanlara niye iki katına satayım.

Serbest piyasada hiçbir ürün gerçek fiyatına satılmaz.”Satabilmek için mecburen uygun fiyata inmek zorundalar ”Bu sefer de piyasaya ürün sürmüyorlar.

Kerim Korkut’tan başka bunları hiç kimse yazmıyor yazamıyor!

Serbest piyasayı kim icat etti? 50 milyon alt tabaka Türkiye halkı, ülkemizde serbest piyasa uygulansın diye bir öneriniz, talebiniz oldu mu? Geçmişte bazı hükümetler küçük çapta da olsa piyasaya müdahale ettiler ama serbest piyasa giderek daha köklü bir şekilde ülkemize yerleşti. Serbest piyasayı Türkiye halkı getirmedi ama yıllar içinde bir itiraz da olmayınca halkın bu uygulamadan memnun olduğu inancı yayıldı. Belki yazılmıştır bilmiyorum ama serbest piyasa aleyhine bir yazı hatırlamıyorum. Belki de ilk kez ben yazıyorum. Peki, bütün ülke memnunsa ben serbest piyasanın aleyhine neden yazı yazıyorum? Psikomanyak mıyım? 

Bir kere insanlarımızın yanlışa, kötüye itiraz etme yeteneği yok. İtiraz ettiği zaman boynunu vururlar! Diğeri, halk devletten gelen uygulamaları Allahın emri gibi görüyor. Halk eğer bir uygulamaya sesini çıkarmıyorsa onu kabul ettiği şeklinde algılanmamalı. Serbest piyasayı hâşâ Allah emretmiş, gelmiş oturmuş ve uygulamayanın kafasını vururum demiş. Bu kadar geri görüşlü bir halk olabilir mi ya! Çim biçme makinesi alacaksın. Fiyatını biliyor musun? Hayır. Ama alacaksın. Gittin, adam 5000 lira dedi. Fabrikada 1000 liraya üretilmiş. Ama biz bilmiyoruz. Serbest piyasa değil mi? Ahmet’e gittin aynı, Mehmet’e gittin aynı. Hadi almayacağım de. Gerçek fiyatı bilmiyorsun ki be adam. Devletle satıcılar anlaşmışlar. Üretilen malın üretim fiyatı açıklanmıyor. Sen 1000 liraya üretilen çim biçme makinesinin fiyatını 5000 lira sanıyorsun. Hayırlı uğurlu olsun zatı âlinize kol gibi kazık! İşte senin sesini çıkarmadığın serbest piyasa! 

Bir kısım kiralık kalem, satılık basın ve medya aldıkları talimat üzerine serbest piyasanın o dertlere deva mucize söylemini ballandıra ballandıra anlatıyorlar: “Canın nereden isterse oradan alacaksın. Hangisi ucuzsa onu al. Pahalıysa alma. Piyasayı dolaş. En iyisini ve en ucuzunu ara” Biz çim biçme makinesi alırken piyasayı dolaşmadık mı?. Bütün satıcıların fiyatlarına ve ürünlerine bakmadık mı? Hepsi üç aşağı beş yukarı aynıydı. (İhracat artığı ya da kenarda köşede kalmış artıklar olmamak şartıyla aynı kalitede olup da fiyatı düşük olan bir ürün alıp getirin bu yazıyı birlikte yırtalım) Yine de %400 kazıklandık. Üretim fiyatını bilmediğiniz bir üründe kazıklanmanız mutlaktır. Peki, niye üretim fiyatını bilmiyorsunuz? Çünkü satın aldığınız ürünlerin üretim fiyatını bilirseniz kazıklandığınızın farkına varırsınız. Bu konuda devlet sömürü patronlarıyla anlaşmıştır. E yalansam maliyet fiyatının faturasını da ürünün yanına koyduracaksın sayın devlet! 40 liraya mal edildiğini bildiğim bir çift ayakkabıya 130 lira fiyat konmuştu sayın devlet! 

Sen kafaya koymuşsun, 50 liraya mont; ucuz ya! Ya o mont 20 liraya dikildiyse. Sana göre 50 lira para değil. Konuya öyle bakıyorsun. Bir ürünü gerçek fiyatına almıyorsan beş kuruşa bile alsan kazıklanırsın a benim mal oğlanım! Bile bile kazıklanan insana da aptal derler. Oğlumla ayakkabı alıyoruz. Eski tarih. Adam 40 lira dedi. Oğlum 35 verip alalım dedi. Adam dünden hazır. Sen şöyle dur oğlum dedim. 20 lira verip Çingene pazarlığına başladım. O beş beş iniyor, ben bir bir çıkıyordum. Vur aşağı sür yukarı 40 lira denilen ayakkabıyı 24 liraya aldım ve satıcı da kar etti. Türkiye’de bu kadar uğraşıp bu ayakkabıyı bu fiyata alacak kaç tane akıllı(Çingene) çıkar? 100 kişiden 95’i 40 liralık bu ayakkabıyı 35 liraya alır. İşte serbest piyasa yamyamları malı böyle götürüyor. 

“Çöplük üretim” dediğimiz kalitesiz ve gerçekten çöplüğe giden üretim Türkiye toplam üretiminin %70’ ini kapsıyor. E haliyle kalitesiz çoğu adi ürünler olduğu için fiyatları da düşük oluyor. Ama işte halkın aldatılması yine devam ediyor. Adam beş kuruşa üretip on beş kuruşa satıyor. Fiyat ucuz ama kazık yine de büyük. Beş kuruşa aldığın ayakkabı iki günde yandan açılıyor, içine su doluyor, altı deliniyor… Ucuz ya beş kuruş daha verip yine alıyorsun. İyisi, markalı dediğimiz pahalı, alamıyorsun. Kötüsü de işte böyle. Paranla rezil oluyorsun. Kışta kıyamette çektiğin çile haddini aşıyor.”Ayakkabı beş kuruş emişerim! Allah Tayyibden razı olsun!”İki gün sonra da içine su dolunca bu sefer satıcıya küfrediyorsun. Hani beş kuruştu! 

Biz sistemlerimizde çöplük üretimin kaldırılacağını, belli bir kalitenin altında malın üretilemeyeceğini söylüyoruz. Her ürünün kaça mal olduğunu, maliyet fiyatının üzerine ne kadar kar konulduğunu, kısacası üretim faturasının her ürünün üzerinde bulunacağını söylüyoruz. Kötü mal olur mu? Ne demek kötü mal ya; adi mal, ucuz mal? Marka ürünlerde de kandırılıyoruz, markasız ürünlerde de. Önüne gelen marka çıkarıyor. Hem markayı kim verdi sana? Markanın kontrol edilip onaylanması gerekmez mi? 

Ticaretin kendisi üçkâğıt zaten. Alıcıyla satıcının bir arada olduğu yerde dürüstlük beklemek hayaldir. Ticaret kandırma sanatıdır. Bir de dinimiz yüzde yüze kadar karı mubah görüyormuş. Sen şimdi diyorsun ki bu adam vicdanlıdır dinimiz öyle diyor ama yüzde on kar ekler. Sizce öyle mi oluyor? Pazarlık kandırmanın skece dönüşmüş şeklidir. İki kişi el sıkıştı başladı pazarlık etmeye. Bu kadar eder. Şuna ver. Pahalı diyorsun. Azıcık aşağı çek… Sanki savaş ganimetini pazarlıyoruz. Bu malların bir fiyatı yok mu? Bakın bugün pazarlık artık eskisi gibi pek fazla yapılmıyor çünkü ilkel ve mantıksız. Hırsızlar kibar insanlar. Dükkânları pırıl pırıl. Böyle ortamda pazarlık yapmak da biraz ayıp kaçıyor. E aldığımız ürünlerin gerçek fiyatı da belli değil. Adam üzerine bir etiket yazıp koymuş. Ben bu ürünün fiyatının böyle olduğunu ne bileyim. E orda yazıyor ya. Kalem kâğıt ver ben de yazayım. 

Şimdi serbest piyasanın gerçekte ne olduğunu anlamaya çalışalım. Bir ürünün üretim fiyatı ne olursa olsun kişi o ürünü istediği fiyata satabilir mi? Ben cevabın”Alıcısını bulursa satar” şeklinde olduğunu düşünüyorum. Savaş, kıtlık, felaket ve diğer olağanüstü durumlarda insanlar fiyatı kaça olursa olsun ihtiyaç duydukları şeyleri alacaklardır. Artı bilgisiz insanlara ürün satarken dilediğiniz fiyatları koyabilirsiniz. En çok dükkândan çıkınca küfreder. Başka yerden alsın. İşte bizi aldatan şey. Başka yerde sanki bedava veriyorlar. Şimdi akaryakıt, et, ekmek, süt gibi sürekli kullandığımız ürünlerde fiyat değişimleri ve anormal fiyatlar dikkati çeker ama arada bir kullanılan ürünlerde fiyatları takip edemeyiz. Fırsat düşkünü satıcılar bu durumu değerlendireceklerdir. 

Hepimiz her gün bu kazıklanma durumlarıyla karşılaşıyoruz. En iyisinin 1 lira olduğu bir zamanda tamamen normal bir mekânda bir kâse işkembe çorbasını 5 liraya içseniz ne yapardınız? Biliyorum, bu yazılar ekonomik anlamda akademik ve bilimsel değeri olan yazılar değil. Çünkü biz konunun uzmanı değiliz. Ama öte yandan konunun uzmanları bu yazıları böyle yazmıyorlar. Sözde bilimsel bir takım ayrıntılarla bizleri ikna etmeye çalışıyorlar. Bilimsellik burada işte.1 liralık çorbayı 5 liraya içiyorsun. Bana bunu anlatacaksın. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..