Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '13

 
Kategori
Mizah
 

Serebral korteksin bıçkın lobları şerbetçi otuna karşı

Serebral korteksin bıçkın lobları şerbetçi otuna karşı
 

“Aslında içmeyecektim de aklıma dün yetişemediğim otobüsten yirmi dakika sonra bindiğim daha yenice otobüste hemen yanı başımda oturan -saçının bir yarısı pembe diğer yarısı yeşil- kızın neden perçemlerini de pembe ya da yeşile boyamayıp sarı bıraktığı geldi ki nar kırmızısı dudakların baştan çıkarıcılığını rengine mi biçimine mi vermem gerektiğini anlamam da yolculuk süresince mümkün olmayabilirdi ve üstelik arkadan başını uzatıp da olanı biteni anlamaya çalışan kır saçlı Richard Gere çakması tekenin bakışlarında da yerimi sorgular bir ifade vardı ki ben hiç umursamaz bir hamleyle iki sıra arkada bir buçuk koltuk kaplayan iri kemikli narin bayanın etine dolgun sağ omzuna komşu olurken ve dahi klimanın iklimüstü çabalarına rağmen mani olamadığı ter sağanağının koku ve ılıklığını geçen baharda Karadeniz yaylalarına yaptığım laz yeşili gezinin serin anılarıyla savuşturmaya çalışıyordum ki hangi ana babanın peydahladığını merak ettiğim bir veledin hapşırmasıyla sol kulak kepçeme yapışan kıvamlı mayinin varoluş nedenine acilen kafa yormam gerektiği gerçeğiyle yüzleştim de iyi halt ettim ve anası neden bakıyorsunuz beyefendi demez mi ki dedi ve kadına sağ kaşının soldakine göre daha kalın olduğunu söylemenin keyfini yaşayıp yaşamamayı düşünürken oğluna bak anasını al atasözünü de unutmuş gibi davranarak ayağa kalktım ve tam İnecek Var düğmesine basacaktım ki genç görünen; ama kanımca hiç de genç olmayıp Kolestonlu saçlarıyla bana hava atma telaşında bir çokbilir herif buyrun siz oturun demez mi ki dedi ve koltuğun güneş görmüyor olması, klimaya yakınlığı ve potansiyel komşumun güzelliği ile inip inmemek arasında koşturmaya başlamıştım ki masmavi gözlerin gelsene yanıma der ifadesine gönüllü esir düşüp oturdum da hay oturmaz olaydım dedim daha ilk frende cilveli komşum koluma girdiğinde ki bizim apartmanın üçüncü katında oturan Naciye Teyze’nin kızı Huriye -o da geçen ay boşandı kocasından hem de karnındaki bebesiyle- bizi görmez mi ve hatta mânâlı mânâlı süzmez mi de allahtan komşum sadece koluma girdi, öpmedi ya diye teselli buluyordum ki bir de başını omzuma yaslamaz mı işte o an Bittiğim Andır Melekleri de mesailerine başlamıştı ve pembe-yeşil saçlı kız da hıhhh bakışıyla İnecek Var düğmesine basmıştı da bana niye bakmıştı diye düşünecek halim yoktu ya; ama yine de düşünmeden edemedim ve hatta düşünmekle de kalmayıp onunla inmek için kalktım da hay kalkmaz olaydım da demedim aslında ve indim ki kız ortalarda yok; lakin orta kapıdan bedava binmeye çalışan bir uyanık emekli var da hadi neyse deyip küçük tezgahını durağa kurmuş milli piyangocuyla kafa kafaya tokuşmanın bedelini de bir çeyrekle ödemeye hazırlanırken kalan son tam biletin burnuma sokulmasıyla dahi gönlünü pek almış olamadım adamcağızın; ama yine de gözlerindeki mutlu pırıltının arkasına saklı kırmızılığı görmediğimi sanmasın diye de sordum neden gözlerin kırmızı, bir derdin mi var diye de meğerse ne doluymuş da anlatacak adam arıyormuş garibim ki bir patladı sorma gitsin de aslında gitmesin valla bu dert beni de aşar Necmiye’yi de ve sen şimdi kim bu Necmiye diyebilirsin ki aslında o da annesinin kayınvalidesiyle kardeşinin halasının yıllardır paylaşamadıkları tavaya ayçiçek yağı mı konsun mısır özü yağı mı mücadelesinde zeytinyağı taraftarı olmaktan yorulup babasının kayınçosunun üniversite üçten terk kızı Rezzan, yedi aylık Labrador köpeği Miço ve tavuklu-hindili, kuzulu-pirinçli yedek mamalarıyla mahallemize…”  

“Çenen kopsun be adam! Hay seni durduranın ecdadını… Bırak, üfleme!! Necmiye’ni de tavanı da al, defol git başımdan; mıçtın aklıma akşam akşam!!”

“Yola düşmeden bi fırt daha alayım mı amirim?”

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..