Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

Şeriat hukuku ve kan parası

Şeriat hukuku ve kan parası
 

Yıllar önce Kozan’ın bir köyünde görev yaparken yaşananları bizzat yakından görme fırsatım oldu. Köylük yerde geçim sıkıntısı çeken Mehmet Ünal, Arabistan’a çalışmak için gitmişti. Gitmeden önce konuşmuştuk. Bana “Hocam, çoluk çocuğu bırakıp Arabistan’a gidişimi içime sindiremiyorum. Ancak çektiğimiz sıkıntı ve yoksulluğu görüyorsun. Başka çaremiz de yok. Bu benim için bir fırsat” demişti.

Aradan aylar geçmiş Mehmet Ünal Arabistan’dan çocuklarına azar azar para göndermeye başlamıştı. Çocuklarının sevincini görmek insana mutluluk veriyordu. Ancak bu mutluluk fazla sürmedi. Bir gün, “Mehmet Ünal çalıştığı yerde trafik kazası yapmış. Kazada bir başka Türk arkadaşı yaşamını yitirmiş. Kan parası istiyorlarmış” haberi alındı.

Mehmet Ünal’ın serbest kalması için Arabistan’da geçerli olan “Şeriat Hukuku”na göre kazada yaşamını yitiren kişinin ailesine “kan parası” ödenmesi gerekiyordu. Zaten yoksul olan ailenin bu parayı ödemesi mümkün değildi. Sonuçta köy halkından toplanan paranın ödenmesi sonucu Mehmet Ünal köyüne döndü. Şimdilerde köyün minibüsünde “şoförlük” yaparak yaşamını kazanıyor. Çektiği acıları hatırlamamak için Arabistan lafını duymak bile istemiyor.

Sayın Başbakan geçen yıl Uşak’ta parti toplantısında yaptığı bir konuşma sırasında kendisine “Af yok mu?” diye soran bir vatandaşa kameraların, mikrofonların ve halkın önünde verdiği cevapta “Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Affetme yetkisi maktulün vârislerine aittir” demişti.

Sayın Başbakanın sözünü ettiği uygulamanın hukukumuzda yeri yoktur. Sözünü ettiği bu düşüncenin uygulandığı bir hukuk sistemi var elbette.

Şeriat Hukuku…

Modern hukuk anlayışında yeri olmayan bu anlayışın adı ne yazık ki “Kısasa kısas” olarak biliniyor. Çağlar öncesinin meşhur Hammurabi Kanunlarında da “kısasa kısas” hükmü geçerli olmuştur. Ve o kanunlara göre “birinin kolunu kıranın kolu kırılır, dişini kıranın da dişi.”

Böyle bir düzende ne yargıya, ne yargıca, ne de savcıya ihtiyaç kalmıyor. Her şey vatandaşlar arasında hallediliyor.

Başbakanın bu sözü üzerine o günlerde Milliyet’teki yazısında Hasan Pulur, “bari oldu olacak, hâkimin yanına bir müftü verelim, duruşmaların, kararların şeriata uygun olup olmadığını denetlesinler” diyordu.

Hâkim, savcı, hukuk derken şu günlerde gündemde yerini koruyan Anayasa değişikliği tartışmaları kamuoyunu meşgul ediyor. AKP’nin hukukçu kurmayları yirmi küsur maddelik bir değişiklik paketi hazırladılar. Yarın bir gün meclise gelecek. Günlerdir AKP’li yetkililer değişikliği anlatmak için STK’ları ve Partileri ziyaret ediyor.

Yapılacak Anayasa değişikliği konusunda bilgi veriyorlar. Ne var ki verdikleri bilgi ve yapılacak değişikliklerin içeriğini ne Kamuoyu doğru düzgün biliyor ne de STK’ların değerlendirme yapmaları için yeterli zamanları var. Bu nasıl bir Anayasa değişikliği anlamak mümkün değil. İçeriğinden haberdar olmayan seçmenlere “benim yaptığım Anayasa değişikliğini onayla” havasındalar. Ben yaptım oldu yaklaşımı gerçekçi değildir.

Bir zamanlar, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde “cumhurbaşkanının” yetkilerinin çok fazla olduğunu bunlar dile getirmediler mi? Şimdi ne oldu da yetkisi fazla dedikleri cumhurbaşkanlığının yetkilerini kısacaklarına hazırladıkları pakette daha da “genişletmeye” çalışıyorlar?

Yine türban tartışmaları sırasında boy hedefleri olan YÖK ile ilgili bir düzenleme var mı?

AB’nin HSYK’ dan “bakan ve müsteşar” çıksın isteği dikkate alınmış mı? Hani bunlar AB’ye uyum yasaları çerçevesinde Anayasa değişikliğini yapıyorlardı. İşine geleni yap gelmeyeni unut.

Seçmenlerin tercihinin meclise yansıması için yüzde on barajının düşürülmesine ilişkin bir düzenleme var mı?

Yoksa hazırlanan bu Anayasa paketi seçimler öncesi bir manevra mı diye düşünesi geliyor insanın. Basına yansıyan bilgilerden AKP’nin seçimler öncesi bir “kapatma” davası ile karşı karşıya kalabileceği yorumları yapılmıştı. Bu olasılığı olanaksız kılmak için mi “parti” kapatmaları “meclisin” onayına bırakıyor? HSYK’ nın yapısını değiştirmek için ısrarı nedir?

Sayın başbakan yaptığı açıklamada “taşın altına elimizi değil, gövdemizi koyduk” dediğine göre girilen bu yolun artık dönüşü yok. Üçüncü bin yılın henüz başında bu güzelim ülkenin ve insanlarının nasıl bir “ufka” doğru gideceğini hep birlikte göreceğiz.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..