Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Şeriatın zamanla değişmesi

İslam hukukunun cari olarak uygulanması ve insanların faydasının gözetilerek hukuki düzenlemelerin yapılması en büyük hareket olarak gözükmektedir. İslam hukukunun temel olarak aldığı kaynakları Kur’an ve Sünnettir. Bunların ikisinin değişmesi sözkonusu değildir. Vahiy inerken uygulamaktan kaynaklanan tedricilik dışında değişen bir eylem yoktur. Tedricilikten kaynaklanan farklı gözüken hükümler ortadan kaldırılmış değildir. Sadece uygulanış sürecine göre insanların kolay bir şekilde uyup uygulamaları amaçlanmaktadır. Uygulamada kolaylarına gelen hukuki düzenlemeleri uygulayıp hayata geçirmek gerekmektedir.

İslam hukukunun diğer adı şeriat olarak isimlendirilmektedir. Şeriat yukarıda bahsedilen Kur’an ve Sünnetin dışındaki hukuki düzenlemeler zamanla değişebilir ve farklı hukuki emirler ortaya çıkar. Çünkü amaç insanların faydasına olan hukuki düzenlemelerdir. Sadece vahiyden kaynaklanan hukuki düzenlemeler değişmez ancak geçici olarak uygulamaları askıya alınabilir.

Şeraitten maksat, insanların maslahatlarının gözetilmesidir. Maslahatlar ise, zaman ve mekana göre değişiklikler arzeder. O halde hükümlerin de zamanla değişmesi normaldir ve gereklidir. Yani zaman ve zemine göre insanların maslahatlarına göre değişiklikler oluşabilir ve uygulamada buna göre hareket edilebilir. Geçmişte bu konu ile ilgili nasih ve mensuh olan ayetler ve hükümler şeklinde değerlendirilmiş olmasına rağmen biz bunu daha çok zaman ve zemine göre insanların faydasına olarak hukuki düzenlemelerin değişmesi veya değişik olarak uygulanması şeklinde değerlendirebiliriz.

Bu konuda mensuh olan hükümler üç kısma ayrılır.

Hükmü mensuh metni baki ayetler; yine faizin aşama aşama haram kılınması, içkinin peyderpey yasaklanması bu konuda söylenen hükümlerdir. İşte hukuki düzenlemelerde bu tedricilik ilkesi genel olarak bu uygulamada ve şekilde karşımıza çıkan ayetlerde kendini göstermektedir.

Metni mensuh hükmü cari ayetler; Kur’an-ı Kerim’de bulunmayan recm ile ilgili hükmün bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedirler. Recm uygulanan bir hukuki düzenleme olmasına rağmen onun varlığı ile ilgili bir ayet bulunmamaktadır. Sadece hadislere istinaden insanın öldürülmesi hem de taşlanarak öldürülmesi hükmü en şiddetli olan cezadır. Hz.Ömer’den nakledilen “recm ayeti” bazılarına göre hadis olarak ele alınması gereken hüküm ile recm hukuki bir hüküm olarak uygulanmaktadır.

Hem metni, hem de hükmü mensuh ayetler. Bu konuda bazı kaynaklarda Kur’an’ın üçde birinin kaldığı diğerinin neshedildiği şeklinde değerlendirmeler olmasına rağmen bunlara katılmak mümkün değildir. Sünnetin Kur’an’ı neshedip etmeyeceği konusu ise nesh taraftarı alimler arasında ihtilaflı bir konudur. Sünnetten gelen bazı rivayetler birbirinden farklı oldukları için bunlar arasında nasih ve mensuh olanlar şeklinde bazı ayırımlar yapmaktadırlar. Bu konuda daha uygulamada sünnetin ayetleri açıklayabileceği, uygulamasını gösterebileceği, nesh etme durumunda olmadığı hususunda genel bir fikir birliği mevcuttur. Hukuki düzenlemelerde ise bunlardan kaynaklanan emirler ile buna göre emirler ve hukuki düzenlemelere yer verilmiştir.

Şeriatın değişmesi sadece bu amaçla ve gaye ile değerlendirilebilir. Yani şeriat kuralların farklılaşması, zamanla değişmesi, zemin ve zamana göre hukuki düzenlemelerin değişmesine imkan sağlandığından kaynaklanmaktadır. Kur’an’da bulunan hukuki ayetlerde aynı konuda farklı gibi gözükenlerin nesh olayının olduğunu göstermez. Asıl gösterilen ve gözüken hukuki emirlerin toplumda uygulanmaya başlanırken tedricilik ve zamana göre değişiklik gösterebileceğinin kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şeriatın diğer hukuki düzenlemelerden farklı olması hukuki emirlerin ilk kaynağı nasslar sonra insan aklı olduğudur. Hukuki emirlerle ilgili nasslarda kesin hüküm varsa içtihada yer yoktur. Uygulanışı ile ilgili içtihada dayanılabilir, fakat hükmün değiştirilmesi ile ilgili içtihada dayanılamaz. Hukuki düzenlemeler zaman ve zemine göre değişiklik göstermesi, şeriatın her zamana ve zemine hitap etmesinden kaynaklanmaktadır. Hukukun amacı insanlar arasında oluşmuş olan ihtilaflara ve olaylara çözüm üretmesi onun üstünlüğünü ve yaygınlığını ortaya koymaktadır.

İslam hukuku olarak günümüzde isimlendirilen Şeriat, sanki Ortaçağın kuralları, dini ilkeleri olarak ortaya konulması bir yanılgı olarak değerlendirilmelidir. İslam hukuku ne kadar evrensel olarak kabul görüp ve uygulanırsa insanların mutlu ve huzurlu olmaları o nispetle değer ifade eder.

İnsanlar ekonomik anlamda sıkıntılar içerisinde yaşıyorlarsa, geçici olarak sirkat cezası yani hırsızlara uygulanan ceza geçici olarak askıya alınabilir. Bu dinin tahrif edilmesi olarak değil, hırsızlığa yol açan ve insanları ekonomik sıkıntılara yol açan önlemleri alamadığı için engellenmiş olur. Bunun gibi bütün hukuki düzenlemelere aynı yaklaşım ile değerlendirmek ve ona göre karar vermek gerekmektedir.

İslam hukuku evrensel bir hukuki düzenleme olarak ele alınmalı ve bütün ilkeleri bir bütün olarak uygulanmalıdır. Onunla ilgili eleştiri ancak bir bütün olarak uygulandığında sözkonusu edilebilir. Amaç insanların hukuka eylem olan durumlarının çözüme kavuşturulması ve insanların en az sıkıntılarla bunu atlatmalarıdır.

Şeirat bir bütün olarak Allah’ım emri olarak vahiy mahsulü olarak gönderilmiştir. Bunun değiştirilmesi ve keyfi uygulamalarla değiştirilmesi kabul edilemez. Dinin emirlerinin inkarı anlamına gelen hukuki düzenlemelerin kabul edilmemesi küfür olarak nitelendirilir.

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..