Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '17

 
Kategori
Felsefe
 

Şerif Mardin, Modernlik ve Müceddidî-Halidî Nakşibendîlik

Şerif Mardin, Modernlik ve Müceddidî-Halidî Nakşibendîlik
 

Şerif Mardin'in Nakşibendilik ve İslam hakkında yazdıkları neden anlaşılmadı?



Şerif Mardin’in Türk sosyolojisi için en önemli tesbiti, Müceddidî-Halidî Nakşibendîliğin modern ve reformist bir yapı olduğunu ortaya koymasıdır. Mardin’in “Beddiüzzaman Said Nursî Olayı” kitabında bu iddiasını görünce onu anlamamış, hatta kendisinin saçmaladığı kanaatine varmıştım. Oysa tek yapmam gereken; Nakşibendîliğin bu yeni formunu Türkistan formu ya da Vahdet-i Vücud geleneği ile kıyaslamaktı. Her şey ortada aslında. Ama hala bu gerçeğin peşine düşmüş bir sosyolog ya da ilahiyatçı yok!

Şerif Mardin, bu tespitiyle kimseyi karalamak derdinde değildi, benim de öyle bir derdim yok. Müceddidî geleneğin modern bir görüş ve yapı arz ettiği nesnel bir gerçek. Bu gerçeğin inkârı ülke için hayırlı olmayacağı FETÖ ile ortaya çıktı. Cedidî geleneğin modern yapısı anlaşılsaydı, FETÖ gerçeği daha erken anlaşılabilirdi! Bir dinî yapının siyaset ve ticaret ile neden bu kadar uğraştığını şimdi sormaz, modern dini yapıların bu tarz faaliyetlerini yadırgamazdık.
***
Müceddidi geleneğin kurucusu Ahmed Sirhindî ya da gelenekteki adıyla İmam Rabbanî, din anlayışında Selefin akaidini merkeze yerleştirdi. Bunun için Vahdet-i Vücud felsefesiyle mücadele etti. Felsefe ifadesini bilerek kullanıyorum; İbn’ül-Arabî ve Sadreddin Konevî için filozof, Vahdet-i Vücud’a felsefe dememizde bir sakınca olduğunu düşünmüyorum. İmam Rabbani, eserlerinde bu teori ve teoriyi ortaya koyan filozoflarla bir mücadeleye girişir. Sonuçta, yeni bir şey söylememe hükmüne varır. İslam düşüncesinde en fazla ilerlenecek yer Hanefî fıkıhı ve Maturidî akaididir. Bunun ötesinde konuşulacak her şey önemsiz ve hatta tehlikelidir. Ona göre; bid’at ve sapkınlığa düşmemek için Vahdet-i Vücud gibi teorilerden uzak durmak gerekir.

Mardin, İmam Rabbanî’yi bu görüşleri nedeniyle modernist ve reformist kabul eder. Eserlerinde bu tespitin yapıldığı yerlerde hemen siyasal İslamcıların isimleri de görülür. Bu eserleri güncel bir dönemde yazsaydı, belki de tüm bu isimleri “cihadcı ideolojiler”le birlikte anacak ve tüm bu grupları titiz vurgularla birbirinden ayıracaktı. (Ruşen Çakır’dan bu tarz bir çalışmayı hep bekledim ama henüz böyle bir çalışmayı -o dahil- kimse ortaya koymadı.)
***
Modern İslam’ın en bariz özelliği, Modernlik’in ortaya çıkışında görülen felsefi tavırla aynıdır. Bu felsefi tavır, kuramlara karşı emprisist bir tavırla belirginleşir. Daha somut konuşacak olursak; Kant’ın Hume okumasıyla dogmatik (yani rasyonalist!) uykusundan uyanmasıdır bu! Gazzâlî’nin Tehâfüt'üdür. Descartes’ın Klasik Mantık eleştirisidir. İbn Haldun’un ikincil makûlât ile işgören bilimleri ya da tasavvufun ve kelamın felsefe’leştiği eleştirisidir.

Şerif Mardin’in Cedidî geleneğin modernliği tesbiti, yukarıda saydığım isimlerin bilinmemesinden anlaşılamadı. Doğu ve Batı gibi sert ayrımlarla iş gören, oryantalizmi içselleştirmiş Türk aydını, bu isimleri beraber görmeye bile tahammül edemez. (Ki bana göre Budizm, Hinduizm vs. geleneklerle kıyaslarsak; İslâm Medeniyeti, Doğulu değil Batılı bir medeniyettir.) Rasyonel Teolojinin imkanını tartışan Gazzâlî; Kant ile kıyaslanmaz/birlikte ele alınmaz da; şüphecilik üzerinden Descartes ile kıyaslanır/birlikte ele alınır. Sadece bu bile, yani ‘rasyonel teolojinin imkanı’ konusunun ıskalanması bile, Cedidî-Halidî Nakşibendîliğin neden modernist ve reformist olduğunun anlaşılmasında ciddi bir engeldir.

Şerif Mardin, Din, İdeoloji ve Modernlik konusunda Türkiye için ufuk açıcı bir başlangıç yaptı. Görüşlerine katılmayanlar için bile çok ciddi ve sağlam bir zemindir bu. Ama bu başlangıcın üzerine bir taş bile konulmadı. Tekfir edilme ve siyasi endişelerin bunda önemli bir payı var. Ama asıl neden; Mardin’in hala anlaşılmaması sanırım…

 
Toplam blog
: 60
: 348
Kayıt tarihi
: 07.09.16
 
 

SBF-Mülkiye mezunu, TCDD'de Memur. ..