Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

16 Temmuz '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Serin bir huzur

Serin bir huzur
 

Hiç bir şeye dokunmadan, kimseye tek kelime etmeden gitmek istiyorum bu akşam. Ruh halim bir otobüsün sağ ön koltuklarından birinin cam kenarında niyeyse. Yanım boş. Nazan Öncel “Ne biliyosun belki iyi değilim bu gece” şarkısını söylüyor, hislerimin tercümanı olarak.

Otobüsün hangi şehre gittiğini, varacağı saati, indiğimde ne yapacağımı bilmiyorum. Ben portakal çiçeklerini hiç görmedim. Ne renkte açarlar, şekilleri nasıldır bilmiyorum. Otobüsün kaptanına güneye uğrayacak mıyız diye soruyorum usulca. Müşteri nereye isterse oraya gidiyoruz, bu sizin hayal otobüsünüz diyor. Güneye gidelim o zaman diyorum. Gülüyor çapkınca göz süzerek aynadan.

Yola koyuluyoruz, yol kenarlarındaki evlerin içlerindeki ışıklar yansıyor yalnızlığıma ve daha da silikleşiyor görüntüleri. Gözlerim çok yoruldu son zamanlarda. Kapatıyorum, üzerlerinde sanki adamlar oturuyor gibi de ağırlar üstelik. Uyku savaşmak istiyor benimle ama ben zaten yenilmeye dünden razıyım. Uykuya bırakmak istiyorum gözlerimi, olmuyor. Bedenimin fermuarını birazcık açıyorum rahatlamak için. Uzun süredir dar geliyor bu yürek yaşadığım mekanlara.

Uykuya bırakmak istiyorum kendimi de olmuyor bu ağır, yakan düşüncelerle. Gidiyorum sadece, nereye gititiğimi bilmeden. Gideyim belki unuturum, ben uzaklaştıkça uzaklaşır kötü düşünceler de beynimden. Yok, ruhum çok hafif, ağır olan düşüncelerim. Hayır, kimsenin suçu yok bu benim kaderim. Ne kadar derinse hisler o kadar büyüktür yaşanan yalnızlıklar. Orhan Veli’nin mısraları geliyor aklıma “Bilmezdim kelimelerin bu kadar kifayetsiz olduğunu / Bu derde düşmeden önce”

Otobüsün kaptanı, şarkıyı sevdiğimi anlayınca tekrar düğmesine basmış olmalı aynı şarkı çalıp duruyor, otobüsün loş karanlığında. Fondaki müziğe kapılıp içimden birşeyler geliyor, dökülüyor dudaklarımdan;

Hırçınlıklarım kimseye değil kendime

Kırgınlığımın küskünlüğünü yaşamaktayım

Yediverenler açmıştır yüreğimde

Bahar dalları vardır yanaklarımda

Çiğ taneleriyle doludur da gözlerim

Göstermem geceden başka kimseye

Kopartırlar diye

Üzülürüm, pişman olmam

Yazgımın getirdikleridir yaşadıklarım.

Cümlelerim bittiğinde kafam önümde, gözlerimde ince pınar şırıltısı. Ben bu yolculukta içimde taşıdığım kadını daha iyi tanımak, anlamak ve avutmak istiyorum. Gerçekte istediği nedir, derdini anlatırken neden kekeler hatta neden tutulur dili, onun daha fazla üzülmemesi için ne yapabilirim diye düşünürken yanımdaki boş koltuğu işaret ediyorum. Oturuyor sessizce kendi görüntüm. Avutmak istediğim içimdeki kadın benden daha güçlü görünüyor. Gözlerindeyse yılansı bir pırıltı. Eliyle omuzumu sıkıyor, yaptığı hareket pınar şırıltısını hızlandırıyor gözlerimde. İçimi çeke çeke, sessizce ağlıyorum.

Hiç kimsenin sarılmadığı gibi sarılıyor bana, sımsıkı. Elleriyle siliyor gözlerimi “Çok yorgunum” diyorum. “Geçecek” diyor “Bu da geçecek. Bütün yaşadıklarımız zamana ait. Söylesene, okkalı bir neden var mı yaşamımızın anahtarı diyebileceğimiz. Yok diyorum. Bir sürü neden sayabiliriz ama zamana göre değişkendir söylediklerimiz. Gün gelir yanıldığımızı anlarız pişmanlıkla. Asıl pişmanlıkları sokmamalı hayata. Onlar değil midir yüreğimizin tahta kuruları, eriten bizleri yavaş yavaş, sessizce. Değişebilir yargılarımız, inandıklarımız, biz insanız. Yaşadıklarımızın arkasında durmaya cesaretimizdir bizi ayakta tutan. İnsan gibi insan olmanın bedeli çok ağırdır. Güçlü bacaklar, güçlü yürekler ister yürümek için. Gözler ister sonuna kadar açılmış. Dikenlerin kanatacağını bilerek uzanmalı ellerimiz güllere. Yaşamak başlı başına zordur çünkü. Nefesi yaşamın içinden çekip almak senin görevin. Kolay nefes almak yoktur gerçek anlamda yaşıyorsan. Doğduğundaki gibi çocuk attırmak sahip olduğun yüreği; işte en zoru bu. Anlıktır mutluluklar, uzun soluklu olsa bu kadar koşuşturur muyduk acaba peşinden?“ diye soruyor. I ııh diyorum, burnumu çekerek.

Evet, herşey zamana ait. Avutmak istediğim güçlü kadının varlığı, söyledikleri rahatlatıyor içimi, hafifletiyor düşüncelerimi. Yaşamak ve hissetmek en küçük hücrelerine kadar, güzel ve anlamlı. İçimdeki kadının söylediklerini anlamaya çalışırken bırakıyorum kendimi gücüne. Kafamı omzuna koyup bedenimi uykuya teslim ediyorum.

Rüyalarımda serin bir huzur hissediyorum, bayıltacak kadar güzel kokularıyla, üzerlerine çiğ taneleri düşmüş beyaz portakal çiçeklerinin….

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..