Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '17

 
Kategori
Kitap
 

Sert mi Olmak Lazım?

Sert mi Olmak Lazım?
 

Putların Alcakaranlığı


Kurban Bayramı tatili boyunca okumak için yanıma birkaç kitap almıştım. Ancak her birini okumaya başladığımda ise hızla sıkıldım. İlk günden akşam pazarında dolaşırken kitapçının tezgahının önünde yine fazlası ile zaman geçirmiştim. Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerden olan Friedrich Nietzsche’nin Putların Alacakaranlığı ya da Çekiçle Nasıl Felsefe Yapılır? kitabını satın aldım. Kitabı okuduktan sonra hem boyutu hem de içeriği açısından çok iyi bir tercih yapmış olduğumu anladım.

Nietzsche; Putların Alacakaranlığı kitabının önsözünde Kaynağının, bilginlerin merakından sakladığı bir sözün, çoktandır sloganı olduğunu söyler. “Increscunt animi, virescit volnere virtus (Lat.): Tek bir yara, maneviyatı derinleştirip erdemleri geliştirir.” Furius Antias, Aulus Gellius

Önsözün devamında; Duruma göre daha çok tercih ettiğim bir başka iyileşme de, putları yoklamaktır. Gerçekliklerden fazla put var dünyada: budur benim “ kötü bakışım” bu dünyaya, benim “ kötü kulağım ” dır aynı zamanda...

Burada bir kez çekiçle sorular sormak ve belki, yanıt olarak o ünlü içi boş sesi dinlemek, o şişkin bağırsaklardan geleni nasılda çekicidir bu, kulaklarının ardında da kulakları olan biri için tam da sessiz kalmak isteyenin, karşısında yüksek sesli olması gerektiği, eski bir psikolog ve fareli köyün kavalcısı olan benim için...

Bu yazı da başlığı ele veriyor ya her şeyden önce bir dinlenme, bir güneş lekesi, bir psikologun tembelliğine kaçmaktır. Belki yeni bir savaştır da? Yeni putlar da yoklanacak mı?.. Bu küçük yazı bir büyük savaş ilanıdır.

Sonuç bölümünde ise çekici konuşturuyor, Nietzsche;

Çekiç Konuşuyor;

“Neden bu kadar sertsin? ” demişti bir zamanlar, alelade kömür, elmasa; “Oysa biz yakın akraba değil miyiz ?” Neden bu kadar yumuşaksınız? diye soruyorum ben size, ah kardeşlerim: yoksa kardeşlerim değil misiniz?

Neden böyle yumuşak, bu kadar uysalsınız, neden bu kadar her şeye razısınız? Neden bu kadar çok inkâr ve reddediş var yüreklerinizde? Bu kadar az yazgı var bakışlarınızda?

Ve yazgı olmayacak, acımasızlar olmayacaksınız: nasıl kazanacaksınız benimle birlikte zaferi? Sertliğiniz şimşek gibi çakmak, kesmek ve deşmek istemiyorsa: günün birinde benimle birlikte nasıl yaratacaksınız?

Çünkü yaratanlar serttir. Ellerinizi, balmumuna basar gibi binlerce yılın üzerine basmayı, mutluluk olarak görmelisiniz,

—Binlerce yıllık istencin üzerine, madenin üzerine kazır gibi kazımayı mutluluk olarak görmelisiniz. Madenden daha sert madenden daha asil. En asil olandır yalnızca, bütünüyle sert olan.

Bu yeni levhayı koyuyorum üzerinize, ey kardeşlerim: Sert olun!

Victor Hugo’nun “Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın.”sözüne karşılık, gerçekte Nietzsche’nin dediği gibi putların alacakaranlığında sert mi olmak gerekir?

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..