Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Tarih
 

Serv ve Lozan(Etme bulma dünyası)

Sevr ve Lozan'dan ibret verici görüntüler

Bugün 24 Temmuz 2008,

Bundan 85 yıl önce imzalan Lozan Antlaşması'nın yıldönümü. Lozan Antlaşması, 10 Ağustos 1920'de Osmanlı'yı parçalara bölerek paylaşmaya çalışanların yüzüne vurulan çok acıtan bir tokattır.

Aşağıda, anlatmaya çalıştığım sahnelerin birinde, Türkiye'yi ortadan kaldırmak isteyenlerin gururlu görüntülerini; diğerinde ise, Lozan Antlaşması'nın imzalanması sırasında(24 Temmuz 1923), aynı kişilerin küçülmüş kişiliklerini ve ter içinde kalmış kızarmış yüzlerini göreceksiniz.


Önce...

Sevr Antlaşması şekillenirken İtilaf Devletleri'nin görüntüsü :

Masanın etrafı çok kalabalıktı. Amerika, nasihat verici ama somut bir şeylere bulaşmaktan kaçınmakta; İngiltere, alaycı ve kibirli; Fransızlar, "iyi polis" rolünde; İtalyanlar, beceriksiz ve kararsız; Ermeniler ise, abartılı bir lobicilik faaliyetlerinde... Herkesin, Türkiye'den bir çıkarı vardı; olmayanlar da, icat ediyorlardı!...

Bir noktada çıkar savaşının da ötesine geçilmiş; yıllara dayanan "gaflet antlaşması" sürecini, açık açık nefret belirlemeye başlamıştı. "Barbar bir ulus" olan Türkleri Avrupa'dan kovma fırsatı kaçırılmamalıydı. Lloyd George, Yunan Başbakanı Venizolos'a olan hayranlığıyla basiretini kaybetmiş, Türkleriin İstanbul'dan çıkartılmasında diretiyordu. Ateşli siyasetçiler, "Türklerin İstanbul'u fethetmesiyle bir çağ kapanmıştı; şimdi, İstanbul'un Türkler'den geri alınmasıyla yine bir çağ kapanıp yeni bir çağ açılacaktır" diyorlardı...

Türkiye üzerinde, tüm büyük güçler için, nimetleri sömürülecek imtiyaz alanları ve neredeyse aklınıza gelecek tüm azınlıklar için bir "ülke" planlanıyordu: Ermenistan, Kürdistan, Lazistan...

Üstelik Türkiye, "taraf" değil, "ganimet"ti ve neyin nasıl istendiğinin Padişah Hükümetine dikte edilmesi yetiyordu. Mustafa Kemal önderliğindeki "Milliyetçi Hareket"e gelince..."O yalnızca bir başağrısı" idi büyük güçler için... Oysa aralarında bazıları, olup bitenin farkındaydı: "Paylaşma savaşımızı bir an önce bitirmezsek, karşımızda bir Türk Hükümeti bulamayacağız... Ya da, daha beteri, baş edemeyeceğimiz bir Türk Hükümeti bulacağız."(1)

x x x

Şimdi de...

Lozan Antlaşması'nın imzası sırasında İtilaf Devletleri'nin görüntüsü:


Bir tarafta, Türkiye ve karşısında yedi devletin delegeleri... Başta İngiltere, yanında Fransa, onun yanında İtalya, aralarında Japonya ve Avrupa'nın yanına sığınmış Yunanistan(Venizalos), Romanya, Belçika... Sağ tarafa bakınca tek başına Türkiye... Sol tarafa bakınca bütün dünya!...İşte, her şeyi elinden alındığı halde sonuna kadar varlığı pahasına, kanını akıtan ve savaşı kazanan yeni Türkiye Devleti ve işte onu ortadan kaldırmak için yüzyıllardan beri uğraşan batı dünyası... Genel savaşın ünlü "Üçler İtilafı" ve ona takılı "küçük itilaf manzumesi" Balkan devletleri... Fakat artık (Sevr öncesindeki gibi) gülmüyorlardı. Artık, "hükmedervari" bir durum almıyorlardı; hatta hüzünlü ve kederli görünüyorlardı.(2)

Sir Rumbold(İngiliz Başdelegesi), yüzü kıpkırmızı, boyuna terliyor, ikide bir mendille yüzünü siliyor; General Pelle( Fransız Başdelegesi), bir kağıt gibi beyaz çehresiyle, uzun boylu Sir Rumbold ile şişman yapılı Marki Gorroni(İtalyan Başdelegesi) arasında bir hayalete benziyordu. Marki Gorroni ise, kanepesine yerleşmiş, yumuk gözleriyle ne memnun ne de kederliydi; kayıtsız görünüyordu. Japon delegesi Kentaro Otchiai, kendine bol gelen elbisesi ve zayıf yapısıyla belirsiz bir hayal etkisi yaratıyordu. İtilaf Devletleri delegeleri içinde en ilgiyi çeken yine Venizelos...Arkaya çekilmiş, kanepesine yan oturmuş her tarafı süzüyor ve "tarihin bu garip tecellisi" ile önünde oturan İngiltere İmparatorluğu delegesine, insana öyle geliyor ki, sanki garip bir küçümseme ile bakıyordu; her bakışında önündekilerini, yanındakilerini "yok" farzeden bir kayıtsızlık göze çarpıyordu.(3)

x x x


Tam bir "etme bulma dünyası"

Birinci ve ikinci görüntüler, tam bir "etme bulma dünyası" idi. Birinci görüntü, Türkiye'yi "yok" sayan devletlerin, küçümseyici tavırlarının sergilendiği bir sahneyi canlandırıyordu. İkinci görüntü ise, Türkiye'yi küçümseyenlerin küçüldüğü, Türkiye için ise yüceltici bir anı resmediyordu.

Bu resmin tam ortasında yer alan Türkiye Başdelegesi İsmet Paşa, ceketinin iç cebinden antlaşmayı imzalaması için Mustafa Kemal'in gönderdiği altın kalemi yavaşça çıkardı ve Genel Sekreter Massigli'nin önüne koyduğu antlaşmayı büyük bir vakarla imzaladı. Kalemin ucu, salonda bulunanların sanki kalbine saplanmış gibi oldu. İsmet Paşa'nın attığı bu imza ile, Osmanlı İmparatorluğu süresini tamamlamış bir devlet olarak tarihteki yerini alıyor; onun yerine kurulan Yeni Türkiye Devleti, uluslararası ortamda tanınmış oluyordu.

Konferansın imzalanmasından sonra, Londra ve Paris gazeteleri, dün küçümsedikleri ve yok saydıkları Türkiye'yi göklere çıkarıyor, "Türkler siyasi bir zafer kazandılar" diye manşet atıyorlardı. Yunan basını bile, "Türkler, Sevr Antlaşması'nı yırttılar ve Müttefikleri hezimete uğrattılar" diye yazıyordu.(4)

Türk Barış heyeti'nin Lozan'daki başarısı karşısında duyulan bu yabancı hayranlığı çok dikkat çekicidir. Bu hayranlık, yüzyıllardan beri Türk'ü küçümsemeye alışmış, Türk'ü Anadolu içine hapsetmek ve zamanı geldiğinde de, ya bulunduğu yerde parçalayıp yok etmek ya da geldiği Orta Asya'ya sürmek isteyen, Türk'ü kültürsüz ve uygarlıktan yoksun bir kitle olarak gören batı uygarlık dünyasının ta içinden geliyor ve yepyeni bir ses halinde her tarafa çınlayarak Uzakdoğu'nun uzak ülkelerine ve dünyanın diğer mazlum ülkelerine kadar derin yankılar uyandırıyordu.


x x x

SONUÇ :

Lozan'da yırtılan Sevr Antlaşması çöpe mi atıldı, yoksa tekrar yaşama geçirilmek için rafa mı kaldırıldı?

Batı, Türkiye üstündeki niyet ve emellerinden vazgeçmiş midir? Sevr'in amacına yönelik hükümler, üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen Batılılarca unutulmuş, vazgeçilmiş hükümler midir? Bunlar ciddi olarak tartışmaya açık sorulardır... Tarih, bir değerler savaşıdır. Bugünkü Türkiye'nin ilkelerini oluşturan değerlere karşı, Sevr Antlaşması'na yansıyan Batı değerleri, savaşmaktan vazgeçmiş olabilirler mi? Sanmıyorum. Böyle bir şey, insanlık ve tarih sürecinin genel eğilimlerine ters düşer. Savaş, yani değerler savaşı sürüp gidecektir. Bize düşen, bu değerler kavgasının tanımını akıllıca yapmaktır. Bunu yapabilmenin yolu da, olup bitenleri bilmekten geçer.

Lütfen, en azından yakın tarihimizi bilelim. Göreceksiniz ki, günümüzde meydana gelen her türlü olayları, çok daha kolay ve doğru değerlendirmek mümkün olacaktır.




cdenizkent



_____________________ :

(1)
Paul C. Helmreich, Sevr Entrikaları(From Paris To Sevres), 1996

(2) Ali Naci Karacan, Lozan Antlaşması ve İsmet Paşa, 1993, s.425

(3) Seha L.Meray, (çeviren), Lozan Barış Konferansı(Tutanaklar-Belgeler), Cilt-VII, 1993, ss.267-268

(4) Ali Naci Karacan, A.g.y., s.419
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..