Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Sesleniyorum

Sesleniyorum
 

bir fanus içinden olsa da ,


SESİME SES VEREN OLUR MU?

Bu sabah, bir coşku var içimde, öyle başka biçimde. Hani, seçim zamanlarında bir lider çıkar, ” Ulusa Sesleniş” gibi, anlatır ya. İşte öyle bir şey…

Kurbanlıklar gelir aklıma, Hep meler dururlar da bir şey anlamaz kimse, böyle bir duyguyla “SESLENİYORUM”

Ben, hiçbir şey olarak, her şeye SESLENİYORUM. Akis olarak, boomerang olarak geri dönse de, SESLENİYORUM.

Haykırmayı hiç sevmedim. Aykırı olanı anımsatır bana. Yükselen sesi pek sevmez kimse, öğretilerde de çirkin ses sınıfına girmiş. Ses sanatında, yüzümüze ayna tutup konuşurduk, seyir için değil, diyafram kontrolü için. Bilirim ki, sesini kontrollü kullanan, aklını da öyle kullanır. Dikkat edin, biraz şiddetli tartışmaya başladığınızda, önce diyafram sıkışır, hızlı solursunuz, sonra bu beden dilinize yansır, elinize. Kolunuza hâkim olamazsınız ve iradesiz, mantıksız sonuçlara kadar gider bu. Hep liderlere önerim böyle olur. Meydanlarda öfkeyle, nutuklar atmayın. Sakin olun, Toplumu yatıştıran bir etki verin. Bu güven duygusu getirir. Gerginlik fazla akort tutmaz, bam tel kopar.. Uzar gider bu öğütler…

Bir konser düşünün, şarkı kadife gibi okşuyor kulağı, tam kıvamında, ama genel dinleyenin azının umurunda… Ardından çıkıyor çığırtkan gibi, ne dediği belli değil, rahat altına da kaçırıyor bağırırken ama dinleyen coşmuş. Üstünü başını bile yırtan var.. İşte böyle uzaklaştık insanlıktan, işte böyle alıştık, önce naralara, sonra top, tüfek seslerine… Arz’ da talebe uyuyor.. Seslere ses veriyor, alın en şiddetlisini dese de, o doğal afetler öncesi kükremelerle, volkanlarla, tsunamilerle, deprem uğultularıyla, arz’ da zırhını kuşandı artık. Bunca şiddeti mi talep ettiniz? Alın o zaman.

Yıllardır, ne bitmez, ne paylaşılmaz aş ve sofra bu. Sofra sahibi çoktan yok olmuş, sofradakiler ise, artık kimin olduğu belli olmayan yemeği bölüşemediklerinden, yemek nasip olamamış..

Doğayı dinleyemiyorum eskisi gibi, sesler borani, renkler dumani.. Gökyüzünde uçuşan martıları yıllardır vuruyorlar, martılar artık kanatlarını demirden, havalarını yakıttan eyleyen füzelere bıraktı gökyüzünü.. Oysa o yakıtları, onca köylerde, tezek kurutan karnı aç, yüreği tok insanlara harcayabilirlerdi.. Üzerinde yaşadıkları Arz’ı talan edecek yerde. İnsanlık yok edilebilir mi bombalarla? Nesiller kurutulabiliri mi, insan oldukça? Kim sevmedi, Sofi ayı, Isa bel’i, Meryem’i? Kimin nesli, nerde başladı peki? Bu bir soy, sop kavgası olur mu? Hiç Âdem, Âlemi vurur mu?

Âdem, Âlem, Arz, (insan, evren, yer) üçgeninden şeytanı atmak için SESLENİYORUM. Toprak kavgası eder durursun, o toprağı radyasyonla, biyolojik atıklarla, şehit kanlarıyla doldurursun.. Elinde tutmaya çalıştığın bayrağını (Alemini) çakacak toprak bıraktın mı? Buzullara mı? Çöllere mi?

Tüm bayrakların altındaki insanlara, SESLENİYORUM,

Tüm Âlemlerin, alemdarlarına, SESLENİYORUM,

Ütopyaların olmayan sanılan düşlerinin hâkimlerine, SESLENİYORUM,

Âdemoğullarına ve ardından gelen Nebilerce ve Hz. Davuda verilen o ses sıfatıyla SESLENİYORUM,

Hz. Süleyman’ın, doğa yaratıklarına, Ebabil kuşlarına seslenişiyle SESLENİYORUM.

Hz. Musa’nın beşiğini, alıp götüren kutsal suyun sesiyle SESLENİYORUM;

Hz. İsa’nın, çarmıhtaki o son yakarışıyla, SESLENİYORUM,

Âlim, malum, gelmiş geçmiş, ezel, ebed, tüm kutsal kelamların, aracılarının öğrettikleriyle, SESLENİYORUM

Melekût görevlileriyle, Cebrail, İsrafil, Mikail, Azrail, satırlara dökülemeyen sıfatlarla SESLENİYORUM

ÜZERİNE, BİR KATRE GÜNAH BULAŞMAMIŞ, HENÜZ DÜNYAYA ALDANMAMIŞ, MELEKLER ORDUSU OLAN, KUNDAKTAKİ BEBEKLERİ KATLATMEK, ZATEN, KALKINMASINA İZİN VERİLMEYİP, BİR LOKMA EKMEĞE MUHTAÇ EDİLEN, DÜNYA MALI, PARLAK SARAYLAR VE BAŞINA TAÇ İSTEMEYEN, TEK SERMAYESİ İMAN OLAN FAKİR HALKI EZMEK, KATLETMEK, YOKETMEK, BOMBALAMAK, BİR NİNTENDO OYUNU OYNAR GİBİ, ELİNDEKİ KUMANDAYLA, CEPHE GERİSİNDEN, GÜYA SAVAŞTIĞINI SANARAK, KALLEŞÇE SALDIRILARLA, HALKI KATLETMEK,
EĞER, ECEL İSE; AMENNA SESİME SES VERİN…

Bunca eza, cefa ve bunu yaratan Şeytanın askerlerine karşı, ”ARTIK YETER” demek için, elele, gönül günüle, tüm dinlerce, öğretilerce sesime ses verin,

Neden tepki, sadece bir tek ya da birkaç toplumdan geliyor? Tüm insanlık adına, dinlerini mükemmel kılan rahipler, piskoposlar, papalar, krallar nerede?

Sesime ses ver ve gel benim diasporadaki insanlarım, oradan katıl bu sese.

Gel, Selahaddin Eyyübinin torunları, Şeyh Şamilin torunları, Faşistlerin krtemotoryumlarından kaçırıp kucak açtığım, korkudan kapalı çarşıdaki kuyumlarını bırakıp kaçtığın, korkma gel, bak burada dürüst kardeşlerin nasıl ekonomiyi elinde tutuyor… Gel benim, Akdenize dökülürken, ahırımda sakladığım, yaralı kuzgunu bile besleyen vicdanımla, imanımla, edebimle, aman diyene el kaldırmadığım, halen T.C. vatandaşı olarak, seni kardeş saydığım, buzukini çalıp, sirtakini oynadığım, şarkılarımı, işimi, aşımı paylaştığım, Sokrates inle, herodotunla, Homeros unla, tahta atınla gel, GEL, Johann anla, Mattanla, Lukanla, zeburunla, tevrarınla, on emrinle, pandoranla, incilinle ve kitabınla gel,
GEL, Bir gün ki, bir ipliğin, akmı kara mı olduğu seçileceği bir vakite kalmadan, GEL. Bir sabah, uyandığımda, tüm ülkelerdeki, İsrail’de dâhil, tüm konsoloslukların önünde, millet değil, halk değil, İNSAN TOPLULUĞU nun, ”ARTIK YETER, SAVAŞ İSTEMİYORUZ, ECELİMİZLE ÖLMEK İSTİYORUZ” DİYEN SESİNİ DUYMAK İSTİYORUM. İŞTE OZAMAN HAYKIRABİLİRİZ TÜM ÂLEMLERE BARIŞ VE HUZUR DİYE…

Tüm çağrımda, Kitabımı, elçimi, imanımı münezzeh tuttum. Nedeni malum. Çünkü İslam’ım, teslimim. Hepinizin ve hepimizin Rabbi ne, Farkım, tüm bu çağrıma neden olan olaylara KALKAN olmam. Beni KALKAN edenler, iyi kullanın. Çünkü ardımdaki sizsiniz…

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..